-1-

4.4K 117 150
                                    

CLARKE

Dünyada on yedinci günümüzdü. Henüz alışmasak da herkes alışmaya çalışıyordu. Herkes mutluydu. Ben de dahil.
Sabahları durmadan çalışıyorduk. Akşamları ise yorgunluğumuzu kafa dağıtarak unutuyorduk. Ben ise akşamları da çalışmak gereği duyuyordum. Yine birisine dikiş atarken içeri Bellamy girdi. Bana her akşam olduğu gibi eğlenceye çağırdı. Ben her akşam olduğu gibi:

"Bellamy biliyorsun. Yine çalışmaya devam edeceğim."
"Biliyorum prenses. Senin bir gün "olabilir" deyip dışarıda bizimle eğlenmeni görmek için her gün deniyorum ve deneyeceğim."

Bellamy hiç değişmiyordu. Evet Bellamy'nin davranışlarını sevdiğim söylenemez ama her seferinde onunla göz göze gelince onun gözlerinin muhteşem olduğunu ve onun gözlerinin bana o anlık hiç birşey düşündürtmemesi beni benden alıyordu.

Bellamy gittikten sonra dikişleri dikmeye başlamıştım.Tam o sırada içeri Finn geldi. Açıkcası beklemiyordum diyemem. Finn'i görmek hoşuma gidiyordu. Bana bakışı hiçbir zaman değişmeyecekti. Gözleri, içindeki duyguları söylüyordu. Onun gözlerine bakmak kendimi rahatlatıyordu. Ben de aynı şekilde bakmasam da aynı duyguları hissetmesini istiyordum. Onu seviyordum ama içimden bir ses dik duruşuyla, cesurluğuyla ilgi çeken Bellamy doğru kişi diyordu. Saçmaladığımın farkındayım onu sevmiyorum. Galiba.  Ama onun gözlerinde istemsizce kayboluyordum ve onunla konuşmak beni mutlu ediyordu.

Finn'e bakarken bir an dikişleri unuttum. O an yanımdaki çocuk beni aptal zannettiğine emindim. Ben olsam öyle zannederdim. Benim dikiş atmam gerekirken ben bakışıyordum. Ondan özür dileyip yine dikiş atmaya devam ettim. Finn ben dikiş attarken kulağıma"Seni gizli yerimizde bekleyeceğim. "dedi ve gitti. Gitsem mi gitmesem mi bilememiştim. Onunla olmak istiyordum. Fakat Onun kız arkadaşı buradayken böyle bir şey yapamazdım. Burada olmasına da gerek yok varlığı bile engel olurdu. O da yapmamalıydı. Kendimi kötü hissediyordum. Finn Raven'i benimle aldatamazdı. Finn'i seviyordum ama böyle olmazdı. Zaten beş gün bir insanı sevmek ne kadar gerçekçi olabilirdi ki. Gizli yerimize gidecektim ama konuşmak için .

Dikişi attıktan sonra gizli yerimize gittim. Geldiğimde Finn mumları yakıyordu. Hemen ağzımdan şu sözler çıktı:
-Finn konuşmamız lazım. Finn benim geldiğimi görmemişti. Görür görmez hemen dudaklarını benim dudaklarımla birleştirdi. Hiçbir şey yapamamıştım. O an onun narin dudaklarını bırakmak hiç istememiştim. Finn ellerini yüzüme kavrıyordu. Finn daha fazla yapmasına izin vermeden bi adım geri attım. Finn bana ifadesizce:

"Ne oldu Clarke ?"
"Finn yapamam anlamıyorsun. Senle konuşmak için burdayım."
"Özür dilerim Clarke. Ben de böyle olmasını istememiştim ama elimde değil. Raven'a karşı hislerim değişmedi. Sana karşı olan hislerimi biliyorsun. Seni seviyorum."
"Üzgünüm Finn ama Raven varken böyle olmamı bekleme. Ben de bunu yapmak istemezdim ama sevgili olamayız . Hem Raven'ı bırakıp benim onun yerine geçmemi de bekleme. Hoşçakal Finn."

Finn'in yüzündeki ifadesine alışık değildim. Onu seviyordum. Ama böyle sevmeyi de sevilmeyi de istemezdim. 
Kamp yerine giderken göz yaşlarımın dökülmesine engel olamadım. Bir ağacın kenarına oturdum.

Arkadaşlar şu an Bellarke hikayesi olmasa da en yakın bölümde olacak. Finn antisi olarak bu hikayede olması bile hata. Neyseeee
Umarım beğenmişsinizdir ❤️
Bu arada arkadaşlar bir şeyi belirtmek istiyorum. Bu kitabı yazalı baya oluyor -iki yıl filan- ve şunu farkettim kitap bok yoluna gitmiş hem yazış tarzım hem cümlelerim. Biraz düzeltmeye çalıştım ama hikayenin konusunu değiştiremeyeceğim için ufak tefek şeyler oldu. Mesela bir insan hiç mi türkçe dersi görmemiş yazım yanlışları umrunda olmamış. Yazım yanlışlarından kitabı okumam o derece.

Ufak cringeden sonra konumuza dönelim. Bu bok yolunda olan hikayeyi son bölümlerde düzeltmeye çalışmışım. Kısaca ilk bölümlerde sevmemeniz normaldir. Son bölümleri okumadan kitabı bırakmanızı istemem.
Seviliyorsunuz ❤️

BellarkeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin