Hayata hep yenik başlayan insanlardan olduğumu düşündüm.Hani en baştan kaybetmiş olanlardan. Babamı hiç tanımadım mesela. Kardeşim yoktu. Eski evimizde bi Orhan amca vardı müzik öğretmeni,her gün onun yanına gide gele müzik ve keman bende tutkuya dönüştü.Üniversiteye girmek için sorulan sorulara tepki olarak doğmuşum gibi hiçbirini kafam almıyordu. Sonrası malum.. Yeteneğimle gelmeye çalışıyorum bir yerlere. Yatağımdaki kemana bi göz attım. Yarışma için bi hevesle elime alıp bir şeyler çalmaya çalıştıysam da olmadı.En iyisi okulda çalışmak galiba.
Bugün erkenden kalktığıma göre biraz makyaj yapabilirim. Önce bi kıyafet seçmek için dolabı açtım.Küçük pembe çiçekleri olan bi elbisede karar kıldım.Kahve tonlarında hafif bi makyaj yaptıktan sonra belime kadar gelen dalgalı saçlarımı salmaya karar verdim. Annem hala uyanmamıştı.Buz gibi bir bardak süt içtim. Kemanımı da alıp evden çıktım.Bugün dersten sonra kesinlikle çalışmalıydım.Ayhan Hoca benden taslak bekliyor ve benim ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim yok. Ama istediğim bir şey var. Bi ses de eklemek istiyorum eserime. Hatta sözlerine kadar ben yazmalıyım. Tamamiyle bana ait olmalı.
Bu düşüncelerden sıyrılmama sebep okula gelmiş olmamdı. Sınıfa girdim yerime kuruldum. Bugün dersler geçmek bilmiyordu. Kafamı koluma yasladım ve melodi düşünmeye başlamıştım ki içim geçmiş.Beyaz bi elbise vardı üzerimde kayalıklarda keman çalıyordum.Önümde ucu bucağı görünmeyen bi deniz vardı. Çaldığım parçanın ezgisi müthişti.Ama daha önce duymadığım bir şeydi.Üstelik her zaman çaldığım bişeymiş gibi durmadan çalıyordum. Şarkı bitiyor bir daha başlıyordum.Sanki deniz şarkımın ezgisiyle büyülenmiş gibiydi. Bulutlar adeta şarkımla dans ediyordu. Birden her şey bi sesle bölündü. Sıçradım ve kolum boşluğa düştü. Deli gibi uyuşmuştu kolum. Tüm sınıf bana odaklanmıştı.Önce ne olduğunu anlamaya çalıştım. Karşımda elinde telefonla duran Ayhan Hocayı gördüm. Ne! Fotoğrafımı çekmişti..Sinir katsayım hızla artıyordu.Pis pis sırıtan Ayhan Hocaya
"Napıyosunuz hocam siz ya" derken elimi sert bi şekilde masaya çarptım. Çantamı aldım sınıftan çıkarken Ayhan Hocanın
"uyandırdıysak kusura bakma " diyen sesini duydum. Ama atarıma sadık kalarak arkama bakmadan sınıftan çıktım.Kendime boş bi oda buldum. Duyduğum şeyi,rüyamdaki haliyle notalara dökmeye çalışıyordum.Ama kopukluklar vardı.Tam hatırlayamıyordum.En son piyanoyu kapatıp biraz ara verdim. Ne kadar zaman geçmişti hiç bir fikrim yoktu. Çantamdan telefonu çıkarıp saate baktım.Saat beş olmuştu. Olamazdı.Olmamalıydı.Dört saattir bu odada çalışıyor olabilir miydim? ve en kötüsü işe geç kalmıştım.3 tane de cevapsız arama vardı. İrfan arayıp arayıp pes etmişti demek ki.
Hemen İrfan'ı aradım. İrfan telefonu ilk çalışta açtı.
"Nerdesin sen Selin, Nusret abi çok kızdı"dedi.
"Dükkan kalabalık mı" dedim
"Neyse ki değil,idare ediyorum. Asıl sen nerdesin" dedi
"Okuldayım,ama fazlasını sorma" diyip telefonu kapattım.
Ardından Nusret abiyi aradım.Telefonu açtı ama ses yok
"Nusret abi öyle özür dilerim ki, çok saçma biliyorum ama okulda ders çalışıyordum ve saate bi baktım saat olmuş beş,özür dilerim." dedim
Dört saniye sessizlikten sonra
"Kızım merak ettim. Bi haber verseydin" dedi
Bu adam tam bi baba gibiydi. "Valla fark etmedim ki Nusret abi" dedim.
"Tamam kızım neyse pek kimse yok zaten. Bugün gelme sen,dinlen." dedi
"Saol Nusret abicim. Yarın erkenden gelicem" dedim.
"Hadi kedinde dikkat et." dedi ve kapattı telefonu.
Ah aptal kafam. Böyle insanların iyi niyetlerini suistimal etmekte üstüme yok zaten. Yarın okulda da dersim erken bitiyor. Okuldan çıkar çıkmaz kafeye giderim diye düşünüp vicdanımı rahatlatmaya çalıştım.Sonra da on bin kez yazmayı denediğim notalarımdan birini aldım ve kemanımla çalmaya başladım. Bi eksiklik vardı ama tamamlayamıyordum. Kocaman odada dolaşarak çalmaya devam ediyordum. En baştan bir kez daha çalmaya başladım.
Nakarat kısmına girdim ama bu defa yalnız değildim. Birisi şarkının en can alıcı yerinde bana piyanoyla eşlik etmeye başlamıştı.Çalmaya devam ederek yavaşça arkamı döndüm. Bi adam oturmuştu piyanoya. Ama arkası dönük olduğundan tanıyamadım.Çokta güzel çalıyordu.Halimden memnun bi şekilde çalmaya devam ettim.
Her şey yavaş yavaş tamamlanıyordu adeta. Gözlerimi kapattım işte şimdi rüyamdaydım. Yine büyüleyici olmuştu.Eksikliklerim sanki her notada kapanıyordu.Gökyüzü bile etkilenmişti bu notaların birleşiminden.
Ama her güzel şeyin bi sonu vardır. Parçanın sonuna gelmiştik.Son notalarıda yumuşakça çaldığımda derin bi sessizlik oldu. Büyü bitiyor yavaş yavaş her şey eski haline dönüyordu.
Piyanoya doğru yürümeye başladım.Piyanodaki adamla aramızdaki mesafe adımadım kapanıyordu. Kim olduğunu ölümüne merak ediyordum. Fakat adam hiç hareket etmiyordu. Arkasında durdum ve "pardon, siz kimsiniz" dedim.
Adam piyanonun başında kıpırdandı. Fakat yüzünü dönmeye niyeti yoktu. Ben ısrar ederek "beyefendi, kimsiniz benim daha yeni yazdığım parçamı bu kadar iyi, hatta benden daha iyi nasılçalıyorsunuz?"dedim.
Sözlerimin ardından,çok ani bi hareketle oturduğu sandalyeden kalktı. Aramızda zaten az olan mesafeyi kapattı. Cüretkar bi şekilde burun burunaydık artık.Bu mesafeden nefesini hissedebiliyordum. Buz kesmiş kıpırdayamıyordum. Kalbimin atışıhızlanırkendün tanıştığımbu adama söyleyecek bişeyler arıyordum.Markette karşılaştıktan sonra beni takip mi etmişti. Burda mı okuyordu. Daha önce nasıl görmemiştim,bana ait olan bi eseri nasıl bu kadar güzel çalmayı başarabiliyordu.
Sormak istediğim bisürü şey vardı.Hatta öfkelenmem gerekiyordu. Ama bu kadar yakınımda dururken ne ağzımı açıp bişey sorabiliyordum ne de öfke nöbetine girebiliyordum. Öyle burun buruna kaç saniye kaç dakika geçti bilmiyorum. Kalbimin sesi kulaklarımı rahatsız ediyordu. Tüm gün çaldığım şarkı kulaklarımda uğulduyordu ki bi el şaklamasıyla neye uğradığımı şaşırdım. Sıçradım kendimi bi adım geriye attım. Kapıda yine Ayhan Hoca ellerini çarparak bize doğru geliyordu.
Piyanoya doğru üç adım daha geldi. kollarını kavuşturdu.
"Batı'yla tanıştığınızı bilmiyordum ama olsun, çalışmanızı sevdim. Bu eseri geliştirip. İstanbul'u ayağa kaldıracaksınız.İkiniz..."dedi. Kapıya yöneldi. Kapıdan çıkarken elini son bi kez şaklattı
"Damga vurucaz bu yarışmaya"diye bağırarak çıktı kapıdan.
Hala tek bi kelime edememiştim. Adı Batı'ymış demek diye düşündüm.
"Sen beni mi takip ediyosun?" diye saçma bi cümle kurdum. Kelimeler ağzımdan çıkarken pişman olmuştum. Batı bana doğru bi adım attı. Mesafeler yeniden kapanıyordu.
"Ben takip etmem. Yarın saat altıda burda bekliyorum seni eksiğin çok fazla." dedi.
Bu defa ben ona yaklaştım bu iletişim şekli hem sinirlerimi bozuyor hem de garip bi şekilde heyecanlandırıyordu beni.
"Takip etmezmişmiş. Dün markette çıktınkarşımabugün okulda. Yarın çok beklersin, ukala şey"diyip sınıftan çıktım..
Okuldan çıktığımda hava kararmak üzereydi. Rüzgar soğuk soğuk çarpıyordu yüzüme.
İki dakika sonra ne olacağını bilmeden yıllar sonrasının hayalini kurarak yaşar insan. Ama iki dakikada yaşadığı şeyler öyle bir an gelir ki yıllara bedel olur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Notalara Seni Soruyorum
Romance"Aşk baktıklarında değil, hissettiklerindedir sevgilim" demişti Mozart Notalara seni soruyorum...