Sevdiğin müddetçe
ve sevebildiğin kadar,
sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe
ve verebildiğin kadar gençsin.1947 Nazım Hikmet Ran /Ölçü
...Sadece 21 yaşında olmama rağmen ruhumun yaşı kirpiklerimin sayısını kadardır. Herbir olay bizi diğer birine daha güçlü kılmak içindir bence o yüzdendir ki şımarıklık kişiyi güçsüzleştirir. İnsan ne kadar kötüden kaçındırılırsa elbet birgün karşına çıkacak olan kötüye savunmasız, silahsız kalacaktır. Yani ailesi tarafından şımarıklaştırılanlar belli bir yaşa geldiklerinde gücsüzlükleri karşısında sarsılacak ve toparlanması güç hale geliceklerdir.
Ben hiç şımartılmadım mesela babam bana gülü dalından koparıp vermedi ben istediğim zaman dikenlerine karşı tek savaşan oldum. Zaman geçtikçe de hayatın pürüzlerine, sarsıntılarına karşı yanlız savaştım. Çoğunda galip gelen oldum, bazısına ise mağlup.
Şimdi ise ellerimde anneme ve babama ayrı ayrı çiçek buketlerimle başta istikametim. kabristan olmak üzere yola koyuldum.
Bindiğim takside pencereden dışarıya bakarken anılar beynimi takan etmişti kısa süren beraberliğimiz babamla sarsıntılı bir şekilde son bulmuştu o toprak altına, bense toprak üstüne galiba tek farkımız buydu sanırım yoksa ikimizinde ruhları bedenlerinden ayrıydı zaten.
Mezar taşına bir öpücük kondurup dua ettim. İri gözlerimden akan yaşlar toprağını ıslatıyordu kendimi kaybetmenin eşiğinden çalan telefonum döndürdü hızla yüzümü sildim arayan gizli numaraydı. Telefonu açtığımda arkadan bir müzik sesi ve gülüşen sesler vardı hepinizin ağzına sıçayım, salaklar diye kısa bir ağzımı bozduğumda neyse dedim en azından bir boka yaramışlardı. Ne olursa olsun uzun zaman geçse bile tekrardan kriz geçiremezdim, dayanamazdım. Annemin yanına gitmenin vakti gelmişti.
Araba Ruh Ve Sinir Hastalıkları hastanesinde durunca taksiciye parayı uzattım ve elimde çiçeğimle girişe yürüdüm.
Güvenlik artık beni tanıdığı için sormaya bile gerek duymadan direk kapıyı açtı. En başta gidip annemin doktoru ile konuşmam lazımdı. Güzel haberler duymaya ihtiyacım vardı. Odasına kapıyı tıklayıp girdim.
"Merhabalar Sertaç Bey ben annem hakkında bilgi almak için gelmiştim. Geçen haftalara göre şuan durumu nasıl?"
Doktor bana sandalyesini işaret edince oturdum şuan yüz yüzeydik."Öncelikle size de merhaba. Anneniz Gönül hanım gittikçe içe çökmeye başladı artık bizlerle iletişimi kesti umuyoruz ki sizinle konuşursa yani sayenizde daha iyi olacaktır diye düşünüyorum. Vücudunda olan tırnak, bıçak, sigara tarzı izler gün geçtikçe geçmesini beklerken aksine anneniz yarası kabuk bağlamadan tırnakları ile yarayı soyduğundan yara tekrar kabarıyor , kanıyor . "
Duyduklarım karşısında sadece yutkundum ve annemin odasına gideceğimin haberini verdim.
Kapıyı ağır ağır açtım göreceklerime her zaman olduğu gibi hazır değildim. Sarı saçları yolunmuş, gözleri şişmiş, vücüdü yara içinde beyaz elbisesi ona hiç yakışmamıştı. Sanki karşımda beyaz yatağının ucunda oturan kadın benim sekiz ay önce tanıdığım annem değildi,hiç şüphesiz ona bu yaralı bedeni yakıştıramamıştım. Eskiden ojesinin rengine uygun kombinini tamamlar sabahları saçları yapılmış halde gelirdi uyandırmaya.
Gözlerini acı bağlamış anneme elimdeki papatya buketini uzattım eğilip yanağını öptüm sarı saçlarını kokladım. Değişmeyen tek şey vardı o da huzur kokan saçlarıydı galiba.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Gül
Fiksi Remaja... Sevdiğin müddetçe ve sevebildiğin kadar, sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe ve verebildiğin kadar gençsin. 1947