*BÜLBÜLÜN ÖLÜMÜ* (1.BÖLÜM)

207 16 11
                                    

Genç kız bazen koşup bazen yürüyerek sonunda tanıdık olan sokağa girdi . Ağır aksak adımlarla büyük beyaz evin kapısının önünde durdu, hayatın ona daha neler göstereceğinden habersiz gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle sildi. Uzun süre dışarıda kaldığı için elleri de yüreği gibi buz kesmişti. Büyük demir kapıyı tüm gücüyle itti. Kapı gürültüyle açılınca bir adım geri çekildi dış kapıyla eş zamanda evin kapısı da açıldı . Abisi endişeli gözlerle genç kıza bakıyordu. Her zaman sevgi ve merhamet taşıyan gözler bu defa korku ve endişe barındırıyordu. Abisinin kolları yavaşça yukarı doğru kalktı ve genç kızın sarılması için yana açıldı her zaman huzur bulduğu , koşa koşa gittiği kollara bu defa ağır adımlarla gidiyor ve yine aynı huzurun kendini sarmasını diliyordu. O güçlü kolların arasına girince sımsıkı tutulması bir oldu. Abisi küçük kardeşini henüz 24 yaşındayken hayatın çetrefilli oyunlarına bırakmak istemiyordu ama 27 yıl boyunca öğrendiği bir şey olduysa oda Dilşah Hanımın sözünün üzerine daha da söz gelmeyeceği oldu.

Genç kız bu defa sarılmayı kısa kesti çünkü biraz daha sarılırsa henüz yeni yok ettiği yaşların yenisinin ekleneceğini biliyordu eğer ağlarsa abisinin daha da üzüleceğini biliyordu. Bu defa acıyı üstlenen taraf olmak istedi kalbinde sürekli şarkılar söyleyen bülbülün aldığı ilk öldürücü darbeyi vurdu . Bir adım geri çekilince bu defa iki yaralı kalp göz diliyle anlaşmaya başladı . Abisi karşı koymayı o kadar çok istiyordu ki genç kızın hep bu evde kalmasını ve evin en küçüğü olarak durmasını o kadar çok istiyordu ki belki de kendini ilk defa güçsüz hissetti . Hiç bir şey yapamamak genç adamı tüketiyordu annesinin yanlış bir karar verdiğini hiç görmemişti kolay kolay da görülmezdi çünkü. Ama evlilik çok ciddi bir karardı . Git bakkaldan ekmek al demeye benzemiyordu ki . 

Bu bakışmayı kesip içeri doğru adımlamaya başladı genç kız merdivenlerin başına gelince derin bir nefes çekti içine aldığı nefes ciğerlerine batıyor canını acıtıyordu ağır ağır merdivenleri çımaya başladı. Bütün anıları tek tek zihninde canlanıyordu. İlk okula başladığı gün , annesinin saçlarını ördüğü o mutlu bayram sabahı, babasına ilk defa kahve yaptığı gün, abisi hastalandı diye mutlu etmek için ilk defa kek çırptığı gün genç kız devrilecek gibi oldu hemen sağında duran trabzan olmasaydı düşmesi muhtemeldi zaten. 

Nihayet annesinin kapısının önüne gelince yine derince bir soluk aldı kapıyı çalacak gücü toplayınca usulca tıklattı ahşap kapıyı sanki içeriden "gel" komutu gelmese kararından vazgeçecek gibi bir ayağı da ardında duruyordu. Ama yine ve yine düşündüğü gibi olmadı ve içeriden "gir" komutu geldi . Usulca kapıyı aralayıp başını içeri uzattı annesi güzel kızını görünce eliyle gel işareti yaptı . Genç kız ağır adımlarla odanın ortasında durdu daha fazla yaklaşmak istemiyordu annesine . 

"Ben dediğin şeyi düşündüm anne , sana hayır diyemeyeceğim bu zamana kadar istediğin her şeyi yaptım. Sus dedin sustum, konuş dedin konuştum bazen canım delicesine yansa da sana anne yardım et diyemedim çünkü sana göre yardım istemek acizlikti . Bende hep ağabeyime sığındım. Hiç unutmam bir gün kedi almak istemiştim bu kararımı sana açınca kesin bir dille karşı çıktığını belirtmiştin . Tabii o zamanlarda bile babam sürekli annenizin yok dediği şeyler için ısrar etmeyin diye tembihlediği için karşı çıkamadım yanında ağlamadım her zaman olduğu gibi ama dışarı çıkınca içim çıkarcasına ağlamaya başladım . Koşa koşa parka gittim ne yapacağımı bilmiyordum neden bir anne çocuğunun hayvan edinmesini istemez anlayamıyordum o sıra bir ağacın altında tıpkı benim gibi ağlayan bir kız gördüm. usulca yanına gidip oturduğumda o küçük kız bir an bana baktıktan sonra tekrar ağlamaya devam etti. yoksa senin annende mi kedi almana izin vermedi dedim çocuk aklı işte başka bir şey aklıma gelmiyordu ki o küçük kız annem yok ki kedi almama izin vermesin deyip daha hızlı ağlamaya başladı. O gün hava kararana kadar o kızın annesini ne kadar özlediğini dinledim ne ben bir an onu kestim ne de o küçük kız bir an olsun susup dinlendi. Sanki konuştukça acısı hafifliyormuş gibi hissediyormuş . Sonra o an senin kıymetini anladım anne her ne olursa olsun annem beni her ne kadar üzse de iyi ki var dedim o kızı biliyorsun anne Zeynep,o günden sonra hiç ayrılmadık ona her baktığımda senin kıymetini bir defa daha anladım şimdi yine sana hayır demeyeceğim anne sırf sen üzülme diye senin sözün yere düşmesin diye evet diyeceğim . Belki bu benim için ölümden farksız olacak ama senin için buna da katlanabilirim diye düşünüyorum."

ZORAKİ EVLİLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin