Genç kız ıssız sokakta nereye gideceğini bilemeden yürüyordu sanki Ankara'da doğup büyümemiş de başka bir şehirden buraya taşınmış bir yabancı gibi hissediyordu kendini . Ne yaptığını bilmiyordu ne yapacağını da aklındaki bütün düşünceler iç içe geçmiş koca bir düğüm oluşturmuştu zihninin içinde . Adımlarını daha da hızlandırdı artık yere daha sert basıyordu. Dışarıdan bakanlar hava soğuk olduğu için bir an önce evine yetişmeye çalışan genç bir kız görüyordu belki ama kendi iç dünyası işin hiçte öyle olmadığını biliyordu. Karanlık sokak en az düşünceleri kadar tehlikeli göründü bir an gözüne tekrar sokak tenhalaşınca adımlarının hızını düşürdü. Kafasının içinde o kadar çok düşünce feveran ediyordu ki.. Bir an kafasını kesip atası geldi genç kızın sadistçe bir iç güdü ile. Ama bunu yapamayacak kadar cesaretsiz olduğunu kendisi de gayet iyi bildiği için hemen def etti aklından o saçma düşünceyi . Biraz daha yürüyünce sokağın sonunun sağa doğru döndüğünü gördü tek yönlü bir sokağa girmişti genç kız tıpkı düşünceleri gibi . Normalde olsa bu karanlık sokaklarda gezmeye korkardı ama şu an her şey gözüne boş geldiği için cesaret hapı içmiş gibi hissediyordu kendini ve en kötüsü bunu yapmaktan kendini alıkoyamıyordu . Göz kapaklarının üzerine bir damla düşünce hangi istediğim düzgün gitti ki bu da gitsin diye geçirdi içinden mesela deniz aşığı bir kızdı ama Kader onun Ankara'da doğup büyümesine karar vermişti, bir ablam olsun onunla babamı en çok ben seviyorum kavgası yapmak isterdi hep ama işine düşkün bir abi vermişti kader ona, annesiyle gezip tozmak isterdi mağaza mağaza ama annesi 10 yıl önce amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Halk arasında "ince hastalık" Tıp dilinde "Kanser" Bırak gezip tozmayı ayağa kalkıp bir bardak suyu bile zar zor alıyordu zaten bu ayazda kendini dışarı atmasının sebebi de annesi değil miydi ki ? Sert bir rüzgar esti genç kızın saçları uçuştu keşke düşüncelerim de böyle uçuşup gitse diye düşüncü bir an adımlarını daha da hızlı atmaya başladı aklı eve gitmesi gerektiğini söylüyordu ama ayakları beyninden bağımsız bir şekilde başı boş ilerlemesini sağlıyordu. üzerinde yeni alındığı belli kırmızı bir kaşe ayağında ruhu gibi yıpranmış siyah botlarıyla Ankara kazan o kepçe geziyordu sanki her adımında düşüncelerinden arınmanın umudu vardı ama bunun imkansız olduğunu henüz kavrayamamıştı. Biraz daha çaresizce gezindi ne ara kendini bir kafeye attığını bile fark edemeyecek kadar dalgındı . Gelen garsona kısaca çay deyip uzaklaşmasını bekledi sanki her cümle beynine keskin bir bıçak olarak dönüyormuş gibi hissetti. Başını camdan çevirip bir saat önce yaşadıklarını düşünmeye başladı aslında oda bunu yapmak istemiyordu ama bir türlü düşüncelerine yön veremiyordu çıldıracak gibi hissetti bir an genç kız
Yaklaşık 1 saat önce :
Genç kız üzerine giydiği yeni aldığı siyah kazağın yakasını düzeltti ne zaman annesinin yanına gidecek olsa üzerine başına dikkat ederdi çünkü annesi sebep ne olursa olsun özensiz giyinmeye ve pisliğe tahammül edemiyordu. Kız yavaşça odasından çıktı kolidorun sonundaki odaya doğru yönlendirdi bedenini ne zaman annesi bir şey konuşmak istese hep tedirgin olurdu çünkü yapılması çok zor ya da istemediği bir şeyi yapmasını isterdi. Kapının önüne gelince usulca kapıyı tıklattı içeriden güçsüz bir ses ama o yıkılmaz tınıyı barındıran ses gel komutunu verince kız hiç beklemeden içeri girdi tam da bıraktığı gibiydi annesi camın önündeki yatağında solmuş yüzüyle yatıyordu annesi eliyle gel işareti verince genç kız hemen annesinin yanına gitti bacağının yanındaki boşluğa oturup annesinin söyleyeceklerini dinlemeye başladı bakalım yine ne isteyecek diye geçirdi aklından bir hafta sonra mezun olacağı "Hukuk Fakültesine" de annesinin istediği ile başlamamıştı zaten ama çok şükür okuduğu bölümü çok seviyordu. Annesinin hiç acelesi yokmuş gibi kızının yüzünü inceliyordu sanki her zerresini ezberine kazımak ister gibi, genç kız yerinde huzursuzca kıpırdandı bu sessizlik onu çok ürkütüyordu annesi ve babası genç kızı ve abisini öyle bir disiplinle büyümüştü ki anne ve baba izin vermezse konuşmazlar, yemezler, içmezler, konuşmazlar ve düşünmezlerdi zaten şu an konuşmayı annesinin başlamasını beklemesi de bu terbiyeden kaynaklanmıyor muydu?
Annesi derin bir nefes aldıktan sonra tane tane konuşmaya başladı" Bak kızım bu hastalık artık benim tüm gücümü emdi dayanacak takatim kalmadı yoruldum iyice"
Genç kız kaşlarını öyle bir çattı ki annesinin kendisini güçsüz hissetmesine Dayanamıyordu hele de bunu dile getirmesine ama yine de saygısından ötürü sözünü kesmedi ancak güç verircesine annesinin soğuk elini sıcak avucunun içine alıp hafifçe sıktı. Kadın konuşmaya başlayınca kız da büyük bir sükunetle annesini dinlemeye başladı
"Bak kızım ister inkar et istersen kabul et ama benim hastalığım iyice ilerledi 10 yıldır sizin için savaşıyorum çoktan pes ederdim ama arkamda iki tane küçük çocuk bırakarak gitmek istemedim ama artık büyüdünüz sen 24 abin 27 yaşında bak abin nişanı yaptı en kısa zamanda evlenecek ve yuvasını kuracak senin de en kısa zamanda evlenmeni istiyorum Nurgül'ün büyük oğlu Ceyhunla evlenmeni istiyorum sakın isteğimi Red etme bu beni daha çok yoracak ve üzülememe sebep olacak senin için en uygun kişi Ceyhundur bunu bilesin bir günden bir güne tek bir saygısızlık yaptığına şahit olamadık kızım senden son isteğim bu biz Nurgül ile konuşup anlaştık oda oğlunu ikna edecek zaten bak kızım beni üzme lütfen hazırlıklara başlayacağız en geç 2 ay sonra evlenmenizi istiyorum fazla vaktim kalmadı "
Şimdiki zaman :
Genç kız çayından koca bir yudum aldı ağzının yanmasını umursamadı bile cebinde titreyen telfonu çıkarıp baktığında abisinin aradığını gördü yeşil simgeye basıp geliyorum diyebildi sadece başını tekrar çevrdi dışarı bu zamana kadar hiç kimse Dilşah Hanımın isteğine hayır dememişti ne abisi ne de babası anneleri ne derse desin ikiletmeden yaparlardı. Genç kız şimdi evlenmeye eğim derse bütün ailesine baş kaldırmış olacaktı bunu göze alabilir miydi? Hayır tabii ki
Genç kız çayından bir yudum daha alıp tekrar düşünmeye başladı
Ya her şeye rağmen hayır deyip bütün ailesine saygısızlık yapacak ya da kabul edip kendi ölüm fermanının altına kendi kalemiyle imza atacaktı evleneceği adamın neyin nesi olduğunu bilmiyordu bile karakteri nasıl nelerden hoşlanır neyi sevemez hiç bir fikri yoktu ama annesi bu kadar ısrar ediyorsa bir bildiği De vardır mutlaka hayır derse ailesinden vazgeçecek evet derse mutluluğundan vazgeçecekti kendi aklınca genç kız kararını verdi ne olursa olsun bu evliliği onaylamak zorundaydı annesinin son isteğini Red edemeyecek kadar seviyordu annesini annesi de genç kıza aşıktı neredeyse bunu her fırsatta kızına söylerdi zaten daha genç kızın cinsiyetini öğrendiği gün adını koymuştu Dilşah Hanım kızının adı Sevtap olacaktı tapılacak kadar sevgi duyulan demekti isminin anlamı annesine hayır deyip başını öne eğdiremezdi ki kıyamazdı annesine içtiği çayın parasını ödeyip dışarı çıktı bu yolun sonu nerde bitecekse oraya kadar gidecekti annesi için bunu yapmak zorundaydı aklından bir düşünce yankılandı bu işin sonu darağacına varsa da ölümüne yürüyeceksin Sevtap, kaleminin kırılmasını göz önünde bulundurarak yürü Sevtap hem büyük bir korkaklıkla hemde büyük bir cesaretle sonunda ölümden başka çıkış olamayan evliliğine koş evet son komutu beyini algılayınca koşmaya başladı Sevtap ağzından çıkan dumanlar sanki yanan içini gösteriyordu birden aklına gelen şiirden bir kesiti karanlık Ankara sokaklarına haykırdı
"Mevla görelim neyler neylerse güzel eyler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ EVLİLİK
RomanceGenç kız ıssız sokakta nereye gideceğini bilemeden yürüyordu sanki Ankara'da doğup büyümemiş de başka bir şehirden buraya taşınmış bir yabancı gibi hissediyordu kendini . Ne yaptığını bilmiyordu ne yapacağını da aklındaki bütün düşünceler iç içe geç...