İnsan bilemez mi dününü veyahût şuanını?
Ben bilmiyorum işte.
Dünle bugün arasında yarının eşiğinde,yarının arifesindeyim.
Dünden bu zamana seni düşünüyorum ey aşk!
Sıra benim gönül kapıma mı geldi?
Seni düşünüyorum , sana dalıyorum sonra sende kaybolup kendime gelemiyorum...
Kimsin sen? Henüz ben de bilmiyorum ama yarını bekliyorum işte...Selviden sonra birçok kişi gelip o çocukla konuşmamı istedi. Bu kadar kız bunu tanıyorsa şımarık biri olmalıydı hani o çok kız arkadaşı olan ikonlardan.Aslında merak etmiyorda değildim lâkin bunu sakin kafayla düşünüp sağlıklı kararlar vermek mantıklı olucaktı.
Gel görki selvi karşıma dikilmiş ağzımdan cıkacak söze bakıyordu. İstediği şeyi duymasına izin vermemem gerekiyor.Bir elinde telefonla o çocuğa cevap yazıyor diğer bir taraftan gözleri fıldır fıldır ağzımı arıyordu. Bu işin sonu yok gibiydi. Sırf gece gece peşimi bıraksın diye 'Tamam' dedim. Elbette ki laf olsunda yakamı bıraksın diye...
'Cansın' diyip omuzuma öyle bir vurdu ki canımı ortada bulduğumu söylesem tam yeridir.Yatağıma geçip uyumak yerine tekrar tekrar kendi içime dalıyorum.Nerde olduğumu bilmediğim bir yanı kuytu diğer aynı ürüşân olan bir köşedeymiş gibiyim.
Kendisiyle arafta kalır mı insan,
Kendisiyle savaşır mı mesela?
İşte ben o arafta akla karanın tam ortasındayım.
Öyle bir yerdeyim işte...
Kalabalığın tam ortasında yalnız gibiyim.
Hiçbir şey kaybedilir mi hiç?
Sanki ben kaybetmek üzereyim.
Öyle bir yerdeyim işte...
Her seferinde "Belki de asıl ustalık budur:her zaman acemi olmayı bilmek." Derim kendime.
Hâlâ sözümün arkasında olmama karşın içimdeki beni susturamıyor , ona söz geçiremiyorum.
Evet hayalet sevgilim !
Şimdi hayal et sevgilim...
Beni bir merak mı itti sana,
Yoksa takıldığım onca konu varken sende düşesim mi vardı?
Ya da bilmiyorum. Yoksa seni Mevlam mı gönderdi bu soguk havada yüreğime bahar gelsin diye.
Ha ilk ha son...
Belki de aşkın ayı olan kasımın kâvi bir detayısın.....En iyisi boşverelim fakir edebiyat yapmayı.Sanırım uyusam iy olucak diye düşünürken göz kapaklarım düştü bile...
Sabahın 04:00 ünde uyanıyorum. Bedenim o kadar yorgun ki. Dünki düşüncelerden olsa gerek başım bir hâyli ağırıyor âdeta zonkluyordu.
Düşünceler de yorarmış insanı , düşünceler de yorulurmuş...
Bir de sabahın bu soguk esintisi olunca hiç kalkasım gelmiyor.
-Ama kalkmazsam şalımı yapmayı yetiştiremem ki !
Aslında erken kalkmam çalışkanlığımdan değilde uyuşukluğumdan desem kâfi...
Türbanlı olduğumdan ötürü şalımı yapmakta epey bi zorlanıyorum. Bu zorlanma öyle oldu ki takıntı gibi birşey.
Aynaya da düşkün bir kız olunca epey bir zamanım gidiyor....Saat neredeyse 05:00 oldu. Şalımı arkadanda bir iğneyle tutturursam tamamdır. Buçuğa kadarda aynaya baksam kızlar uyanmış olur.
Zaten hepsi uyanır uyanmaz ilk beni aynanın karşısında görüyor.
Derken Bilgehan'ın alarmı çalmaya başladı bile. Her ne kadar en erkenci ben olsam da onun alarmını duyunca sonsuz uyku çekmek istiyorum.O derece duygusal bir alarmı var!
Onu geçtim başının ucunda çalmasına rağmen ondan ayrı diğer kızlar hep uyanırdı.Yavaş yavaş yurtta hareketlilik başlamıştı. Bir yandan fön makinaları diğer yandan 'Fazla şal iğnesi olan var mı?' çağrışımları başladı bile.
Onlar hazırlanana kadar kitap okuyor sonra okula gidiyoruz.
Yurdumuz okul ile iç içe olsa da en geç biz inerdik. Nede olsa âdettendir değil mi?.
Yerlerimize geçip hocanın gelmesini beklerken sınıfımızın en konuşkan erkeği aynı zamanda başkan yardımcısı Muhammed :"Hocanın arabası yok gelmemiş" Diyince eksik kalan uykumu tamamlamak geldi içimden. Sonra geldiği gibi geri gitti. Sonuçta 30 kişilik bir sınıfta hele bir de boş derste uyumak söz konusu bile olamazdı.
Etrafa göz gezdiriyorum. Sınıfa bir bakıyorumda herkes bir araya toplanmış ilk kez sınıfça bir şey konuşuluyor.
Olayı dışardan seyretmek bana yeterdi.
"Mutluluğu" konuşuluyorladı. Çok şaşırmıştım.
"Ne olursa mutlu olursunuz?"
Ben bunu hiç düşünmedim sadece konuşulanları dinliyorum.
Biri yeni telefon alınca ,
Diğeri kariyer yapınca ,
Bir diğeri yeni evlerine taşınınca...
Garip gelebilir ama küçük kardeşim büyüyünce mutlu olurum diyen de vardı.
Aslında hepsi bana saçma geldi.
Ne yani yeni telefon almıyınca mutlu olamayacak mı? veyahût kariyer yapamadıgında mutlu olmuycak mı?
Yaşama sevincimizi tek bir nedene bağlamak ne kadar doğruki!...
Bence mutluluk ilerideki bir nokta bir hedef değildir.Mutluluk şuandır . Şuanda üstünde olduğumuz yoldur.
Yarınlara ertelemek neyin nesi ? Zaten bugünlerde
dünlerin yarını degilmi? Onun yerine şuanın tadını çıkarmak bir hâyli güzel olurdu. Unutmayalım ki şu Saniye bile geri gelmeyecek.......O değilde hani derizya dolu dolu olunca zaman çabuk geçermiş farkedemezssin bile.
Bu dersimiz boştu aslında niye böyle göz kırpar gibi oldu anlayamadım.
Neyse ki bahçeye inip hava almaya değerdi.
Gözde ile ağacın altındaki bir banka oturduk. Ona şalım düz mü? diye sordum gına gelmiş bir şekilde "evet düz Nefes düz!" Diyince dogrusu onun adına da üzülüyorum...Selvi koşar adım yanımıza geliyordu.
"Eyvah!" bile demeye fırsat vermeden
"Son saat yanıma gel bir yere kaybolma çok acil bir yere gidicez hatrım varsa dinlersin beni" diyince aklımdaki şeyi söylemeyi dahi unuttum. Peşinden bakakaldım.
Gözde ne için seni yanına çağırdı diye sorunca bilmedigimi söyledim.
Emri vaki konuştuğu için gitmezdim ama hatrını katınca bir laf düşmezdi bana. Hayırdır inşallah diyip dersin bitmesini beklemek kaldı geriye.... Sınıftaki fısıltılar zile 5 dakika var diyince ne çabuk diyip camdan dışarıya baktım. Havanın simdiden kararmaya başladığına şahitlik edince demek ki dersin boş-dolu olmasından değilde mevsim şartlarından dolayı zamanın çabuk geçtiğini anlamış oldum.
Ve sonunda öğrencinin en sevdiği melodi duyulur oldu. Kitaplarımı çantamda yerleştirip dışarı çıkacakken ben çıkmadan hocanın ardı sıra selvi yanıma geldi. Tuttuğu gibi okuldan çıkardı. Ne oldu, Nereye? Dememe rağmen ses vermiyor. Hiç oralı olmuyordu. Bilmedigim kestirme yola girince orda durdum
- "Nereye dedim selvi!"
-"yürüyüş yoluna gidiyoruz . Hadi oyalanma çabuk !"
Diyip kolumdan tekrar tuttu alel acele yürüyüş yoluna varınca girişte yavaşladık . Telefonla bir arkadaşını arayıp yer bildirimi yaptı. Sanırım olayı yeni yeni çözüyorum. Emin olmak için "Selvi o kimdi?" diyince telefonu kapayıp arkadaşı olduğunu söyledi. Sitem ederek:"yerimizi niye söyledin ayıp değil mi?" Diye sorduğumda. "Niye ayıp olsun ki Nefes! Sen dün gece bana tamam demedin mi" diyince kafamdaki tahminden emindim artık. Zaten bu koşuşturmacanın başka bir açıklaması olamazdı.
Yerimde durup ona sadece laf olsun da yakamı bıraksın diye tamam dediğimi söylüyecektim ki ben demeden o "İşte geldiler"dedi.
Başımı onun baktığı yere çevirince gözlerime inanamadm...
Olamaz...
Ama nasıl?
Nasıl olur yaaa?
Hayal görüyorum heralde diyip koluma mıncık atınca gerçek olduğunu anladım.
Ama yine de inanamıyorum.
Bu bir tesadüf mü?
Bu oğlan ,
Ama bu ...
Ama bu oğlan o'ydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen
ChickLitAcın senden daha vefalı.Bak hiç yalnız bırakmıyor beni.Bir kelâm bile etmezken benim için. Ben şaire oldum senin için...