Kahvaltımı yaptıktan sonra yatakhaneye geçmiştim saat 13:00 a yaklaşıyordu yatağıma oturup küçük denilecek orta büyüklükte içinde makyaj malzemelerimin bulunduğu kutuyu toparlamaya başladım,
kendi güzelliğini yok edecek derecede makyaj yapmaya karşıydım ama arada dozunda makyaj yapmayı severdim.
Hafta sonu olduğundan yatakhane bomboştu genellikle kızlar dışarı çıkarlardı ya da yatakhane de durmak yerine yurdun dört bir yanında Fink atarlardı.
Dalmış bir şekilde Rihanna 'nın "Diamonds" şarkısını mırıldanarak makyaj kutumda bitmiş olan ürünleri ayırıyor, küçük çaplı bir temizlik yapıyordum,
yaklaşık 10 adım ilerdeki camdan birkaç kere "tık" sesi gelmesi ile ayaklanıp perdeyi açtığımda Bora'nın cama taş attığını gördüm,
camı açıp
" salak mısın Bora, Kaçıncı çağda yaşıyoruz? Telefon icad edileli 1500 yıl oldu, cama taş atmak niye? "
diye çıkıştığımda,
" bağırma lan bana " deyip bir tane taş daha attı,
devamında
" hazırlanman için 20 dk var bekliyorum "
deyince, " müdüre görünme de , en son seni burada gördüğünde tüm yemekhaneyi ben silmiştim"
deyip camı kapattım,
camın arasından Bora'nın " o zaman buradan kımıldamıyorum " deyip sırıttığını duyup duymamazlıktan geldim ve saçımı yapmaya başladım,genellikle bol salaş örgüler kullansam da bu gün aksine sıkı bir balık sırtı örmüştüm,
belime kadar uzanan kahverengi saçlarımı ördükten sonra altıma siyah kısa bir şort giyip üstüme de şortumun uzunluklarında asker desenli bir tişört giymiştim,
siyah sırt çantama biraz para ve ıvır zıvır doldurduktan sonra dolabımdan ayakkabılarımı alıp yurdun kapısına doğru ilerledim,bahçe kapısından çıkınca Borayı telefonda sıkıntılı bir şekilde konuşurken gördüm, ilk defa gördüğüm tişörtü dikkatimi çekmişti, siyah bir pantolon üzerine de siyah ortasında değişik orta büyüklükte bir deseni olan tişört giymisti.
-Bora birçok kızın dikkatini çekebilecek kadar yakışıklı bir çocuktu , genellikle savruk şekilde bulunan sarı saçları, uzun boyu ve açık mavi gözleri tam bir Bora Çaylaktı -
Yanına gelmeden 5 sn önce telefonunu kapatmıştı, yanına varıp yürümeye başladığımızda " kimdi o? " diye sordum
" onu boş ver de, ufak bir işimiz var " deyip soruma yanıt vermemişti
" kim olduğunu sordum" deyip sorumu ikiledim
" tanımazsın" deyip kolunu ona yakın omuzuma değil de uzak olan omuzuma doğru attığında
" ama şuan bir yere gideceğiz ve ben bir piçi döveceğim" deyip önüne baktı,yüzündeki kaslar gevşelip sıkılaşıyordu, sinirli olduğunu anlamak pekte zor degildi,
ısrarcı bir yapım olmadığından ve Bora sinirli olduğundan pek üstelememiştim.Yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra tenha denilecek bir caddeye gelmislştik,
cadde inci gibi sıralanan şuan işlevliğini kaybetmiş eski dükkânlardan oluşuyordu.Caddenin ortasına geldiğimizde bize yaklaşık 30-40 adım ötede bir kütüğün üzerine oturmuş sigara içen çocuğun bakışlarından bizi beklediğini anlamıştım.
Bora sert bir ses tonuyla " sen burada kal" dedi,
gözlerimi devirerek dediğini kabul ettim ve yanımızdaki banka oturdum, Bora yanımdan uzaklaşıp çocuğun yanına doğru ilerledi, yanına vardığında çocuk sigarasını yere atıp suratına da sahte pek hoş olmayan bir gülümseme yerleştirerek Boraya elini uzatmıştı, Bora çocuğun elini havada bıraktığında çocuk sinsi bir gülümseme ile bir şeyler anlatmaya başlamıştı,nedense gülüşü sinirimi bozmuştu sırf Borayı sinirlendirmek için yapmacık güldüğü aşikardı.
Oturduğum banktan çok rahat görüş acıma girebiliyorlardı.
Çocuk yaklaşık 3-4 dk hararetli bir o kadar da dalgacı tavırları ile bir şeyler anlatırken Bora bir kere bile ağzını açmamıştı, sert bakışlarınıda yüzünden eksik etmemişti, buna fırtına öncesi sessizlik diyebilirdik.
4 dk nın sonunda çocuk benimde duyabileceğim bir kahkaha patlattığında Bora sessizliğini bozup çocuğa oldukça sert bir kafa atıp yere düşmesini sağlamıştı, bunu görüp yanlarına varasıya kadar Bora çocuğun üstüne çıkmış yüzüne yumruklar savuruyordu.
Tam ağzımı açıp bir şeyler diyecektim ki uzaktan 2 polisin bize doğru koştuğunu gördüğümde
" lan kalk çocuğun üstünden polisler geliyor" dedim
Bora'nın yumruğu havada kalmıştı kafasını arkaya 180 derecelik bir açı ile döndürdüğünde polisler görüş açısına girmişti sanırım.
" boşa gitmesin " deyip havada yumruk yaptığı elini çocuğun yüzüne indirdikten sonra hızlıca yerden kalktı.Bileğimden beni yönlendirmek için tuttuğunda hemen sağ tarafımızda oldukça dar olan sokakta koşmaya başlamıştık,
Bora " siktir " deyip yavaşladığında anladım girdiğimiz sokağın çıkmaz sokak olduğunu.Karşımızda uzun telden yapılmış bir avlu türü şey vardı, ancak üstünden atlayarak geçebilirdik,
"Bora yetişecekler "
dedim telaşla polisleri kastederek.Bora hızlıca 5-6 adım ötemizdeki çöp kutusunu çekti tel duvarın önüne "hadi Dora " dedi, çabucak çöp kutusunun üstüne çıktım ve tel duvarın üstünden atladım,
diğer tarafta hemen telin dibinde kasalar olduğundan rahatlıkla atlamıştım,polisler görüş açımıza girmişlerdi, bu duvar yavaşlatmıştı bizi, 15-20 sn sonra dibimizde olurlardı.
Ardımdan Bora da atlayınca koşmaya devam ettik.
Sokaktan çıktığımızda buranın genellikle Merve, Semih ve Kadirle buluştuğumuz apartmanın 2 sokak aşağısı olduğunu fark ettim ..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BoDo
Teen Fictionİki yakın arkadaş olan Bora ve Dora 10 yaşındayken ailelerini bir kazada kaybetmişlerdir, bu olay sonucunda bora başka bir yurda dora başka bir yurda gitmiştir 6 yıl birbirlerini görmeyen dora ve bora 6 yıl sonra buluşmuşlardır ve asıl hikâye şimdi...