Okulumuz sanata önem veren bir okuldu
Neredeyse her hafta şiir dinletileti, resim sergileri vb. etkinlikler yapılırdı onun haricinde bol bol geziler kamplar düzenlenirdi.Açık renklerle boyanmış duvarları ve duvarların üzerlerinde ünlü ressamlrın fotoğrafları yer alırdı.
Diğer bir kolidorda Atay kolejinin öğrencilerinin yaptığı resimler asılı diğer bir koldidorda ise yine okulumuz öğrencilerinin yazdığı şiirler.Borayla ben bir iş adamının yardımıyla bu okulda okuyoruz, bizim gibi 5-6 tane daha öğrenci var bu şekilde okuyan,
Aynı zamanda
Bu okulda okumamızı sağlayan adam belli bir mağzadan 2 ayda bir kıyafet ihtiyaçlarımızı gidermemiz için de olanak sağlamıştı
Kendi mağzası olduğunu düşünüyoruz.
...4 derse girip çıkmıştık Bora sırada bozulan kalemini onarmaya çalışırken
"Kantine iniyorum ben"
Diyerek çıktım sınıftan,
Merdivenleri inip kantine girdim.Kantinimiz oldukça büyüktü, beyaz masalar ve renkli sandalyelerden oluşuyordu .
Kantin camının önüne geçip
"Bir tane su ve tost"
Dedim
Erdem abi tostların bulunduğu kutudan soğuk beklemiş tostu çıkartırken
" tabiki de onu bana vermeyip yeni bir tost hazırlıcaksın dimi" dedim
" peki dora peki"
deyip yeni çıkardığı tost ekmeğini tost makinesinin içine koyarken arkadan Deha gelmişti.Bu çocuk için tuhaf mı desem komik mi desem bilemiyorum?
" Erdem abi bana oradan ıstakoz bacaklı, maydonoz ve mevsim sebzelerinden oluşan bir salata hazırlar mısın? "
Dediğinde Erdem abi sabır çekiyorduTostum olana Kadar Deha ile konuşmuştuk biraz, 2 dk da gülmekten karnıma sancıların girmesini başarmıştı.
Tostumu aldıktan sonra kantiden çıkıp sınıfa gitmek için yanımızdaki kapıya doğru ilerlerken Deha'nın
" nerde kaldı benim ıstakoz bacaklı, maydonoz ve mevsim sebzeli salatam" deyip Erdem abiye yaptığı haykırışı duydum
Erdem abide
" ya oğlum beni mi sınıyorsun, git şurdan "
Diye karşılık vermiştiSınıfa çıkarken kolidordaki masalarda Hazalla Tamayın oturduğunu gördüm
- Hazal sınıfımızın tatlı ve çalışkan kızıydı, Tamay da ona nazaran pek çalışkan olmasada neşeli ve eğlenceli bir kişiliği vardı-
Yanlarına oturduğumda Hazal "sucuklu mu o ? " deyip tostumdan çabucak böldü, tam ağzımı açıp söylenecekken arkamdan bir elini uzandığını görmemle tostumun yarısının gitmesi bir olmuştu
"Deha !" diye inlediğimde tamayında karşımda suyumu açıp içtiğini gördüm,
Birkaç tane küfür savurduktan sonra ayaklanıp tekrar kantine indim,
Arkadan Deha'nın
" ne yapayım Dora, Erdem abi salata mı yapmadı, aç mı kalsaydım "
Dediğini duydum
" beter ol"....
Okuldan çok geç çıkmıştık, okulumuzda yapılan zorunlu tiyatro nedeniyle 15:00 da çıkmamız gerekirken okuldan çıktığımızda saat 18:00 a geliyordu
Tiyatroda Borayla kesintisiz 3 saat uyumuştuk
- gündüz uyuyup gece gezenlerdeniz -
Sonrasında terasa gidip orada takılmıştık biraz, saat 9'a gelirkende terastan ayrılıp yurt da gitmek için yürüyorduk
Hava'nın bunaltıcı bir sıcaklığı vardı Bora su almak için markete yöneldiğinde " en soğundan olsun" dedimAğca yaslanmış beklerken sokak lambası gözüme çarptı, yanmayan sokak lambalarında bir anlamı olmalı, diye geçirdim içimden
Bora kapıdan buz gibi görünen şişeyi dikleyerek çıktı, diğer elindeki şiseyi de bana attı
" rüzar gerek rüzgar" dedim ve dikledim suyu.
Tek içişte bitirdiğimiz suları çöp kutusuna atarken kutunun yanındaki bisikletler dikkatimi çekmişti, şansımıza kilitli de değillerdiAynı şekilde Bora'nın da dikkatini çektiğini birbirimize attığımız sinsi bakışlardan anladım
Borayla aynı anda aynı şeyi düşünme kabiliyetimize bayılıyordum, konuşmamamız gereken durumlarda gözlerimiz ve bakışlarımızla anlaşıyorduk
Elindeki kot ceketi belime bağladım ve bileğimdeki lastik tokayla saçımı gevşekçe topuz yaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BoDo
Novela Juvenilİki yakın arkadaş olan Bora ve Dora 10 yaşındayken ailelerini bir kazada kaybetmişlerdir, bu olay sonucunda bora başka bir yurda dora başka bir yurda gitmiştir 6 yıl birbirlerini görmeyen dora ve bora 6 yıl sonra buluşmuşlardır ve asıl hikâye şimdi...