9. Zifiri Aydınlık

23 6 0
                                    

9.Bölüm: Zifiri Aydınlık

Eylül Saral;

Kulaklarımda hala aynı ses var. Uğulduyor. Uğuldaması bir yana yerin yedi kat altında yanıyor gibi hissediyorum. Ateş kor gibi beni kavuruyordu. Üşüyordum. Ateşler içinde hem yanıyor hem de üşüyordum. İnsan, bu kadar aydınlık bir depoda karanlığa gömülür müydü? Sanki burası benim mezarım olacaktı Yankı da mezar taşım. Kaskatı kesilmiş bir şekilde babam olacak adama baktım. Beni öldürebilirdi, bana tecavüz edebilirdi, beni yaralayabilirdi. Bana bir çok şey yapabilirdi ama umrumda değildi, tek ümidim Yankı'nın benim yüzümden yaralanmamasıydı.

"Bana zarar veremezsin," dedim alayla. "Ona da." bu sefer o alayla güldü sanki bir şey yapamayacağımızdan o kadar emindi ki bizi eli kolu bağlı düşünüyordu. Arkamdan bi fısıltı duydum.

"Merak etme, geliyorlar. Düşündüğün kadar salak değilim." dudağımın kenarı usulca havaya kalktı ve anında eski yerine indi.

Babamın solundaki adam siyah saten kaplı bir kutuyu ona getirdiğinde eliyle çenesini kaşıdı. Gergin gözüküyordu. Kutunun kapağını yavaşça açtığında filmlerdeki gibi ufak bi' parıltı gördüm. Ceketinin cebinden siyah deri eldivenlerini çıkarıp ellerine geçirdiğinde dikkatle onu izledim. Kutunun içindeki cismi eline aldığında siyah ve gümüş renklerinin bir sarmaşık gibi bıçağa yayıldığını gördüm. Bıçağı ışığa tutarak çevirdi bir kaç kez. Onun elinde bıçak benim ellerimde kalbim vardı.

"Ah, küçük kız çocuğu..." dedi iğrenç bir ses tonuyla. "Eski zamanlara gitmek istemez misin?" kafamı çevirip ona baktım.

"Hem de nasıl," aynı onun iğrenç ses tonu gibi fısıldadım. Bıçağı önce boynuma sürtmeye başladı.

"Hatırlıyor musun o geceleri sevgili kızım?" alay ve dalga kokan sesi midemi bulandırıyordu. "Saydın mı kaç kez sırtına kırbacı vurduğumu ya da seni aç ve susuz bırakıp üstüne ellerini kelepçelediğim günleri saydın mı Eylül?" gözlerimi sıkıca yumdum. Bir yandan da Yankı'nın homurdanmasını duyuyordum.

"Benden neden bu kadar nefret ediyorsun?" dedim gözlerimi açtığımda. Elindeki bıçak bu sefer karnıma doğru yol alıyordu. Karnımın üzerinde duran bıçağı hızla sola çekti. Çekişi ile kumaşı kesilen elbisem ve karnımın üzerine atılan çizikle kan elbiseme yayılmaya başladı.

"Ona bir daha dokunursan ağzına sıçarım! Yemin ederim ağzına sıçarım, orospu çocuğu!" yaş dahi gelmeyen gözlerimle Yankı'ya baktım. Dolmayan gözlerimi görünce içinden kimbilir neler geçirdi, tahmin edemedim. Gücüm yetmedi.

"Cıks, bunu sona saklayacağım," arkasındaki adamlardan birine el işareti salladığında, adam onun yanına geldi. Kulağına bir kaç şey söyledikten sonra deponun kapısı açıldı ve içeriye bir çanta getirildi. Babamın önünde çantayı açtıklarında elini ensesine götürdü. Plastik bir poşet ve çakmak çıkardı. O an ne yapacağını ben anlamıştım ama Yankı için aynı şey söz konusu değildi.

"Kızı tutun." dedi. İki adam kollarımdan önce tuttular sonra yere çömelttiler. "Elbisesini çıkartın," iri iri olan gözlerimle ona baktım. Dizlerimin üzerinde ellerim bağlı bir şekilde oturuyordum. Ne benim elimden birşey geliyordu ne de Yankı'nın. Elbisenin fermuarını açıp üzerimden çıkarttılar itiraz etmedim. Çünkü ne kadar itiraz edersem o kadar fazla işkence yapacaklardı. Ellerimi göğüslerimin üzerine getirip dizlerime iyice yaklaştım. Yere değen saçlarımın arasından Yankı'ya baktım. Göğsü hızlı hızlı inip kalkıyordu. Derin nefesler aldığı o kadar belliydi ki...

Babam geldi tam arkamda durdu. Çakmağı çakış sesini duydum, ardından burnuma gelen yanık kokusu ile sırtıma bir parça düştü. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir kaç dakika öylece poşeti yaktı. Sırtımdaki çoğu yere damlattı. Derimin kaynadığını hissediyordum. Sanki her bir hücresi dile geliyor yapmayın diye çığlık çığlığa bağırıyorlardı. Acısını hissediyordum ama bu şuan için bir hiçti. 8 yaşındaki bedenim, 9 yaşındaki bedenim ya da en kötüsü 5 yaşındaki bedenim daha kötülerini tatmıştı, bu şuan cennet gibi geliyordu.

Dilimdeki Zehir #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin