Adnan Özer

14 3 0
                                    


Gözyaşlarının gücü vardı eskiden

ırmak yüklü adamlardır, tuz katarlarının ardınca giden

gölgemizde damlaların bıraktığı izlerden

açılırdı hayal, tuzun sudan bukağısı  çözülürken

Utanır arınırdık şehirde fazla kalmak suçundan,

akıl danışırdık yağmura, nasıl döneriz

evlerimize doğru yollarından,

nasıl fener yapıp kemiklerimizden, tütsüleriz

gecenin mor arılarını çıkınca kovanından.

Çoraksa gece, saçlarda yıldız, gözlerde yine yağmur,

sarı bir zaman dilimi gibi fenerler

(mum yanar, yağ dolanır, mumyalar toprağı çamur)

kandaki yaralar gibi gülün ağrıttığı dikenler,

ardımızdaki yoksul ve yerli bir söylenti...

Böyle yürürdük ateşli ekinler gibi menzilsiz,

Yoktu buğdaya un olmaktan ötesi

bulgur çeken kadınlardan doğduk ya biz;

güneşi taşta sırmalayan o kırıntı bilgeleri,

aya bakan sundurmalarda çatlak topkulu annelerimiz,

sıcak bağımsız, güleç mısırımız, dindar soğan tilmizleri;

topuklar, ah o topuklar ve kerpici terkedişimiz.

Kızıl toprak ve iri saman, yani Allah'ın harcı

gözyaşlarının gücüyle eskiden

serin eviçlerine sarı bir mahremlik sunardı,

yağmur bir dua gibi geçerdi pencerelerden,

yetim insan toprağın vicdanıyla doyardı.

Demem o ki, gözyaşlarının gücü vardı eskiden


~Üstadlardan SözlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin