Yolda

12.6K 527 6
                                    

6 dağ arasına 5 kuyu
Çocuklar, kocalar ve nikahlar
Öldürdükçe göm
Gömdükçe evlen
Her bebeğini 3 kez öldür
Her kocanı 4 kez
Her kuyuya binlercesi
Sen anne olamazsın öldürmezsen
Ben seni seviyorum kızım
Bu yüzden cesedini halâ emziriyorum.

Masalları seviyor, gerçeklerden nefret ediyorsunuz. Varlığınız ölümden korktuğu için Tanrı'ya ait davranıyorsunuz. Denizlere gömülen Tanrılar... Taşlaşan ve parçalanan Tanrılar... Yanan, ölen, öldürülen Tanrılar... Hoşnut olduğunuz şey ben değilim, okurken beyninizi ve kalbini yalayan satırlar? Kalemimi, İblisliğimi ve kadınlığımın verdiği hazza yenik düşüyorsunuz. Haklısınız. Tanrı'dan hediye(!) bir kalemle ne yazsam bir satırı göğe taşır. Ben ihanetsem Tanrı çocuğumdur, şşş.
...
Doğur Havva,
Emzir Havva,
Var et ve büyüt Havva.
Yarı ateş yarı toprak bir kadersizi evlat bil Havva.
...
Göğe göre yer... Zaman kavramını anlamak hayli çelişki. Ben yukarıda kaç gün geçti bilmezken yeryüzü yeni bir nefese evlik ediyor. Cehennemde şenlik bir bacak arasından evladımın özgürlüğüyle başladı. Ateşlerin ve cinlerin kahkahasına uyanıp anladım, anneydim, anneydi. Yeryüzüne kanat çırp *yeryüzüne vahşeti ve kanı götür, bu senin intikamın* Kızım ve eşim, eşim ve eşi. Adem kızgın ama yüreği bir bebeğe kin besleyemeyecek kadar peygamber. Gözlerime Havva'dan önce Adem baktı, nefreti bana, kırgınlığı Havva'yaydı. Kocaman kanatları olan bir anne, sıkı sıkı sarılmış kanatsız bir anne. Örtüp üzerini tüylerden ve ateşten kalkanımla, aldım yavrumu kucağıma. Yavrumu, kucağıma. Benim olanı, anneliğimi, kucağıma. Bir insana benzemiyor ama insan gibi, bir iblise benzemiyor ama iblis gibi. Gözleri yarı yarıya siyah ve kızıldı, dudakları, dişleri, iki sivri dişi. Ateşten bebekler dişsiz mi doğar sandınız? Elleri Havva'ya benzese de pençeleri bir İblis'tendi. Sırtında iki kanat yarığı vardı ama henüz kanatları yoktu. Porselen bebek gibi. Cehennem kadar temiz alev kokusu, Cennet kadar berrak teni.
"Havva," dedim "emzir. Sütün kanına insanlık karıştıracak." Bembeyaz göğüsleri, bir bebeğe öğündü. Dişleri göğsünü yırtar gibi oldu, hemen bıraktı bebeği. Kanayan göğsüne elini bastırdı. Öpüp yaktım memesini, yakıp dağladım.

Kollarıma aldım, kollarından aldım, omuzları öpülesi annesi, omuzlarını öpen annesi. İpekten yorganları, taştan kuyuları, siren seslerini seviyorum, beyni uyuşturmalarını, ritmik seslerden nefret ettiğim kadar düzensiz sirenleri... Elmalara ve şaraplara ve gecelere. Tekrarlayan kelimelerden tekrarlayan kaderlere. Kızım mememde, Havva'm kanatlarım da. /yeryüzünün vahşetine denk bir mutlu aile tablosu/ Havva bu bebeğe yeryüzünde bakamaz, ziyan eder ve ziyan olurdu. Havva yerde Adem'e soy olacak, katiller ve kâtipler doğuracak, bacaklarını daha onlarca günahtan çocuğa aralayacaktı. Kızım kollarımda, Havva'm adamında. Yere ve göğe denk bir evladı...

"sana şiir yazarsam, hiç bir satır bizim olamaz.

ayrı a y r ı a y r ı çokayrıyız.

seni seviyorum ama bunun...

unut ve uyu,

17.07.17-beklenen mucize olmazsa olacak tüm mucizeler yok olacak.- "

Gölgesine şiir oku, sırtına şiir, varlığına şiir, yokluğuna şiir, ihanetini öp, başucuna iliştir. Bebeğine ninni, mezarına ninni, beşiğine ninni, sütüne zehir. Rom doldur Tanrı'ya, Rom doldur, hrrrr. Gökyüzü yağarsa, gökyüzü d a m l a r s a yüreğe.

Alıp bebeğimi Tanrı'nın huzuruna çıktım, alıp günahımı kollarıma Tanrı'nın kucağına uzandım. "Saçlarımı okşar mısın Tanrım?" Saçlarımı, sol göğsümde bebeğim varken taradı, okşadı, ördü. Bebeğine, dedi, ne isim verdin? Varlığını yeni varlığıma eklediğim bir nefse ne ad verebilirdim ki? Eris'e ne dersin?, dedi. "Kızım, Eris" deyip kucağına verdim bebeğimi. Alıp sevdi, masanın üzerinde titreyen kitaplar kadar, kapağının açıklığı okumayı bilmeyen kimsenin umurunda değil. Hı? Annesine benziyor, dedi. Hangisine, deyip kahkaha attım. Kaşını çattı, kızar diye beklerken o da güldü. Bu yaptığının gökte ve yerde yok, biliyorsun değil mi, dedi. "Biliyorum ama kimin umurunda?" Kaşlarını bir daha öyle çatarsa soldan ikinci kalbimi kendine ayırabilirdi. Çok hızlandırıyor, kafamı karıştırıyor ve kucağımda aşık olduğum kadının bebeğini taşıyordu. Bir bebekten nefret edemeyecek kadar i l a h t ı. Ne masal ama? Lilith'le yatıp Havva'ya aşıksın demek ki meleğim, dedi. Bunu söylerken gülümsedi. "Biraz haylazlık İblisliğin özünde yok mu sence de?" dedim. Havva'ya aşıksan neden, dedi. "Havva Adem'in kadını, Adem soyu, ben Havva'dan alacağımı aldım, aşkına aşk, yavrusuna anneyim. Ama fazlası değil, sevmekten çok ihanetim, kadından çok İblisim, 7 kalbim aşka değil, insanlığın günahına sahip. Şimdi Havva'ya aşık ve sadık kalırsam varlığıma ihanet etmez miyim Tanrım?" Uzun uzun gözlerime baktı, ben yaratılırken bunca kötülüğü nasıl sahiplendim anlamaya çalıştı. Bir eliyle Eris'i eğlendirip bir eli ile yüzümü okşadı. Anlayamadığı her şey için bana sevgi borcu vardı. Derdin Havva değilse neden insanlığa günah olmak için bana karşı çıktın, dedi. Derdim insanlığın günahı olmak değilse neden beni senden zıt yarattılar Tanrım, dedim.

İnsan olsam kadeh kaldırırdım Tanrı'nın çaresiz suskunluğuna.

Boynuna erişmek için kanatlarımı açıp yüzümü omzuna gömdüm, "Tanrılığın İblisliğime düşman değil merak etme" deyip öptüm. Duyarlar yasakları, dinler ama umursamazlar. Tanrımın beni sevdiği kadar sana aşığım Havva. Yer yüzüne bir daha bebeğini indirmeyecek kadar gaddar bir aşık. Adem'e vereceğin soyuna, rahminden bir laneti musallat edecek kadar. Kutsal kitapların olay örgülerini dolaştıran Tanrı saç örgülerime, elleriyle, ince ince, varlığından ilahlığı, yokluğundan karanlığı, anlasaydınız şuan ağlardınız, şşşş.

*ananem bana fısıldadı

Senin damarında akan kan küçüğüm, benim kazanımda kaynadı.

*annem ananemin sesini kesti.

Havva'dan*

Bebeğimi aldı, götürdü, yedi kalbi yalan olan bir kadının evladına annelik yaptım, ihanetinin ev sahibi olmak kaderime düşen bir gölge gibi kaldı. Adem'in kırgınlığı, ciğerlerimi ezecek kadar vicdanımı yakıyor. Ait olduğum adama ikinci ihanetim. Lilith'siz Adem, Havva'ın ihanetine Adem. Adem'in can acısı yavrusunda ayrı bir anne kadar var mıdır? Onunla ilk kez konuştuğum yere benzeyen bir nehir kıyısına oturdum, ağladım, ağladım, bebeğime, özlemle. Beni özlemeyecek, yeryüzüne bir daha gelmeyecekti, bunu bana cinler söyledi. 


Siyah ŞarapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin