Kadeh

6.4K 514 2
                                    

11 gündür tek bir haber, tek bir işaret yok. Kızım yok. Hiç bir kaderde var olmayan ama var olan bir bebek, sanki hiç yokmuş gibi. Kazanlarımda çizimleri olmasa, tenime işlemiş kokusu mesela geçse, var olduğuna ben bile inanmazdım. Kâinatta aranmadık yer kalmadı. İnsan olmayan her şey ölümsüzdür. Sadece Tanrı ve ben tarafından ölür. Bu yüzden elimizde Tanrının sorgulayacağı bir Lilith ruhu da yok. Kaderi yok, yeri yok, ruh yok. Yok? İlk üç gün Tanrıya onu yeniden yaratması için yalvardım/tanrı içinde imkânsızlıklar vardır. 10 gecedir Lilith'in cesedini tırnaklarımla kıymaya çevirdim. Kinim hâlâ katran kara. Burada geçen 11 gün Dünyada hayli zaman demek, Havva'nın doğumu yaklaştı yada geçti. Onu bile unuttum. Her gece boş bir beşiğe annelik yapıyorum, Cehennemde ki tüm yılanları ve kedileri her gece tek tek uyutuyorum. Kara kedileri kundaklayıp sallıyorum. Mezarlar kazıyor ve hepsini yatırıyorum. Şşşş. Canım acıyor Tanrım, yarattığın tüm ateşler içimde ki yangına dokunsa kül olur. Yüzüme çaresiz bakman bana bir cenaze haberi sessizliğini anımsatıyor. Beni yaratmanı isteyen her şeye çaresizce kızgınım. Bana kızım yerine ellerini verip sakinleştirmen hiç adil değil.

- Eğer kızını sana getiremezsem benden hep nefret edeceksin değil mi?
- Eğer bir daha kızıma sarılamazsam var olan herşeye yok edene kadar kin besleyeceğim.

Yüzüme tanrısal bir masumiyetle bakarken gırtalığımdan tuttuğu gibi havaya savurdu beni. Üç kalbim aynı anda patladı içimde. Sıktığı boğazıma gittikçe daha çok bastırıyor, ağzımdan gelen kanı izliyordu. Şifa melekleri tanrıya karşı koyamadan yok edilişimi izliyordu. Gözlerinde Eris'in bana olan kinine rastladım, ellerini boğazımdan çekmek için pençelerimi saplasam da etine, nafile bir çabaydı. Bir Tanrıyı üzebilir ama zarar veremezdim. Ellerim yavaş yavaş uyuşuyor, görüntü netliğini kaybediyordum. Dakikalar öncesine kadar saçlarımı okşayan Tanrı, dakikalar sonra hayatımı bitiriyordu. Anlamadığım kelimeleri ard arada sıralarken sadece duruyordum/dördüncü kalbimin patlama sesi tüm evrende duyuldu. Cinlerin ağlama sesini duyuyordum yarım yamalak, şifa meleklerinin Tanrıyı sakinleştirmek için çabalarını... Baş melek Mikail'in varlığını hissettim Tanrının ardında. Beşinci kalp / durdu. "Havva doğurdu Tanrım" dedi fakat bunu söylerken Tanrısının ne yaptığını fark etti. Kanatlarını açıp yanıma savruldu. Her ne kadar şifa kalkanının içine almaya çabalasa da beni Tanrının gücü karşısında hiçti. Gözleri gittikçe Eris'e benzedi, kızımın gözlerine baktığım için sevinmeliymişim gibi, kokusunu çok özledim. Altıncı kalbimde sessizliğe gömüldü. Kararan gözlerime eş Tanrının elleri gevşedi. Yarım çalışan tek kalple yere düşerken şifa melekleri ve Mikail'in enerji dalgası hissettiğim son şey oldu.

-

Adem ve kollarında kızım. Ben ve kollarımda oğlum. Bir İblis doğurmaktan daha kolay olmuştu. Adem'in yüzünü ilk defa böyle gülerken görüyorum. Bana minnet dolu, kollarındakine aşk dolu bakıyordu. Odaya giren bir şifa meleği "emzir" dedi, İblis gibi... Tereddütle Adem'in yüzüne baktım, sıcak bir gülümse ile karşılık verdi. Son emzirdiğim de kadınım yanımdaydı. Şimdi ikiside yok, üstelik biri kayıp. Sızıma mutluluk ekleyen iki bebeğe anneyim. Bebekler emerken Adem'in inceleyen bakışlarını üzerimde hissettim. Bir mucizeye bakar gibi bakıyordu, aşka ve aileye, sadakat ve saflığa. Emip yoruldu, yorulup uyudular. Bir kadın bir adama baba olmayı bahşettiğinde, bir adam bir kadına sonsuz minnet duyarmış. Adem'i öperken anladım.

-

Gözlerimi araladığımda Tanrı'nın yatağındaydım. Piyano sesi tüm odayı sarmıştı, "seni böyle yarattım" dedi. "Şimdi de yok mu ediyorsun?" Gözlerini devirdi ve çalmaya devam etti. Birazcık halim olsa kalkar ve o piyanoyu parçalardım ama sadece yatakta onu daha iyi görebileceğim bir açıya dönebildim. Kanatlarım bile sızlıyordu.
- Çok ağrın var mı meleğim?

- Umurunda mı sanki?

- Senin yüzünden oldu. Beni cezalandırdığını sanıyorsun ama hep kendine zarar veriyorsun, Lilith'i cinlere karıştırıp Eris'i dünyaya getirmen.

- Bu yüzden mi beni öldürmeye çalıştın?

- Seni seviyorum. Sadece bir sinir kriziydi. Eris'i bende çok özlüyorum.

Bunları söylerken gözlerini bir an bile piyanodan ayırmadı.

- Merak etme, 7 kalbinde iyi. Ama Mikail olmasa seni kurtaramazdık. Seni o hale getirdiğim için bana çok kızgın.

- Bizleri kardeş bağlarıyla yarattın, unutma.

Her dokunduğu tuşun tınısıyla ağrım biraz daha azalıyordu. Kaldırıp yüzüme bakmayışına dikkat ettiğimde ağladığını fark ettim, yaptığı şeyden utanmış bir çocuk gibiydi. Yüzüme bakmasını söylememe rağmen başını kaldırmadı. Müziğin sesi git gide artıyor ve hızlanıyor, hareketleri ritmikleşiyordu. Kendimi yataktan zorla doğrultup yere basabildim, ne yaptığının farkında bile değildi. Elimle bacaklarına tutunup kendimi yukarı çektim. Ardından zorla ve ağrıyla da olsa piyanonun üzerine çıktım. Tanrısal ebatlar bir İblis için bile çok büyüktü. Göz yaşlarını sildim, pençelerimde hâlâ Tanrının kanı. Yüzüne dokundukça ağlaması duruluyordu. "Havva doğurdu" dedi. "Eris hâlâ kayıp" diye ekledim.

Sızıya kadar alevse yokluğun kızım, varlığının dönüşüne kaç bebek kurban ederim? Piyanonun üzerinden kalkıp Cehennemime doğru yürüdüm, kapısına geldiğimde bebek ve kedi gülüşmelerinin sesi kulağıma geldi. Yüreğim sesine hassas bir kız çocuğu. Kapıyı açıp içeri girdiğimde gömülü kediler ve onları sarmış yılanlara rastladım sadece. Eris yoktu, yaşayan kediler yoktu, beynim beni delirtmek için oyunlarını oynuyor, İblisliğini yapıyordu. Eris'in beşiğine uzandım/kızımın kokusunu doya doya saklıyordu. Lilith'in kanı beşiğe kadar akmış ve kurumuştu. Yorganını öp, kokusunu öp, saf kötülüğün masum bebekliği. Ağlamamak için kendimi tutsam da hıçkırıklar boğazıma diziliyordu, Tanrının parmak izlerini taşıyan boğazıma.

Ninni söylemeyi özledim, ninni söylerken mayışan gözlerini. Emzirmeyi ve yıkamayı ateşlerde. Göğsüme yatırıp uyutmayı, Tanrı ona masal okurken dizlerine yatmayı. Kutsal kitaplarda Havva dendiğinde huysuzlanan sesini. Kızıma kadar yokluğum şimdi.

-

Siyah ŞarapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin