Başka Bir Adam - İkinci Bölüm | Derin uçurumlar üzerinden.

1.1K 83 62
                                    

Hep varmış hiç yokmuş.

Isısı an be an, yüreğime yayılan büyülü dudaklarını, dudaklarıma hapsetmişti. Mahkumiyetimden şikayetçi değildim.
Gözlerinin alışılmadık naifliğine tezat, dudaklarımı zorlayan dili ve belime sabitlediği elleri, her şeyi unutturabilecek kadar cüretkârdı.

Dünya yanabilirdi ve sevdiğim adam beni öpmeye devam edebilirdi.

Gerçek olmayacak kadar güzel bir rüyanın içinde savrulan bedenim, Poyraz'ın beni beklediğini hatırladığım anda ruhsuz bir taşa büründü.

Var gücümle kendimi Emir'den uzaklaştırdım.

Ciddi olmasına dikkat ettiğim boğuk sesimle: "Neydi bu şimdi?" diye sordum.

İhtirasın hüküm sürdüğü etkileyici yüzü, şimdi hüzne ev sahipliği yapıyordu.

Kesik nefeslerinin içinden tek bir kelime çıkardı, "Yangındı."

Ne yapacağıma karar vermek, kendimi dokunuşunun akışına bırakmaktan daha kolaydı. Mucizemiz, tatlı bir huysuzluğun içinde beni bekliyordu. Çok geç kalmıştım,

"Benim gitmem gerek!"

Hızlı adımlarım, sesiyle birlikte durdu. Yavaşça arkamı döndüm. Tam olarak ne söylediğini anlayamadığım için, tekrar etmesini istedim.

"Yarın akşam sekizde. Beraber yemek yiyeceğiz. Yani... Yiyebilir miyiz?"

Niçin çabaladığını ya da ne hissettiğini ilk defa kestiremiyordum. Çareyi, lafı dolandırmadan, açıkça sormakta buldum,

"Benden ne istiyorsun Emir?"

Samimi olduğuna inandırabilecek kadar içten bir ses tonuyla, "Sorunu yarın akşam cevaplayacağım, telefonunu ver." dedi.

Düşünme yetisini kaybeden aklım, itaat etti. Çantamın ön gözünden çıkardığım telefonumu parmaklarının arasına bıraktım. Geri verdikten sonra, numarasını kaydettiğini söyledi.

Kararsızdım, korkuyordum ve yenilmemeye çalıyordum. Düşünmeliydim, sağlıklı bir karar vermeliydim... Arkama bile bakmadan, koşar adımlarla taksi durağının yolunu tuttum.

***

Poyraz da anlamlandıramadığım bir tuhaflık vardı. Pizzasını keyifle yedikten sonra, en sevdiği çizgi filmi on dakikadan fazla izlememişti. Neşeli yüzü bir anda düşmüş, heyecanla parlayan gözleri yerini mahzun bir ifadeye bırakmıştı. Oğlumun, ani değişiminin ardında yatan nedeni öğrenmeye çalışıyordum,

"Anneciğim, sorun ne? Konuşmak ister misin?"

"Hayır,"

"Benimle birlikte susmak ister misin?"

Gülümsedi.
Güneş doğdu, martılar gamzelerinden havalandı ve benim kalbim ısındı. Sonra yine bir bulut! Hüzün kuşu... Konuşmak istediğini biliyordum. Neyse ki sonunda pes etti,

"Anne, babam artık gelsin. Hiç özlemiyor mu beni?"

Bu soruyu yanıtlamayı bir türlü başaramıyordum. Poyraz'ın ruhunu tehlikeye atamayacağım, hassas konuydu. Ne diyebilirdim ki, yarasını hangi açıklama kapatabilirdi?

Uzakta, çalışıyor, seni çok ama çok seviyor, bak bu fotoğrafı, evet ona benziyorsun oğlum...

Benim oğlumuz için koca bir yalanı sürdürmeyi başarabildiğim dört yıl. Ömrümün zor, ama en güzel dört yılı.

Gerçeklerin ağırlığıyla dolan gözlerimi gizlemek istedim. Artık ne diyeceğimi bilmiyordum... Oğlumun ruhu kanıyordu.
İçinde bir yer vardı, doldurulamıyordu.

Başka Bir AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin