Eylül gelmişti. Asıl hayatım başlayacaktı. Bu sene 12.sınıf olacaktım, üniversite sınavına çalışmak zorundaydım. Okul başlıyordu artık. İlk gün beni çok tedirgin ediyordu.
Sabah olmuştu, kalkıp askıdaki okul formama yöneldim. Turuncu bir üstü ve krem rengi pantolunu vardı. Ben okulda etek giymezdim, sevmezdim etek giymeyi, pantolon hep daha cazip gelirdi. Saçımı düzleştirdim, aslında saçlarım kıvırcık ve kızıl rengindeydi ama sıkı bir at kuyruğu yapacağım için ( ki okulda hep böyle dolaşırdım ) düzleştirmiştim akşamdan. Dudağıma vişne rengi bir balm sürdüm.
Kahvaltı için mutfağa gittim. Annem ekmek kızartmıştı. Reçelle ekmekleri yedim ve süt içtim, süt içmeyi aşırı severdim.Okula beni kardeşim Denizi ve Emek'i annem bıraktı. Onlar daha yeni dokuzuncu sınıftı çabucak sınıfındakilerle kaynaşacaklarına emindim. Fakat benim için epey zorlayıcı olacaktı.
Herkes okulun bahçesindeydi ve sanırım sıra vardı. Sıraya girmek istemedim, arka tarafta durup etrafı, insanları izledim. Birbirlerine sarılanlar, öpüşenler, bağıranlar, çığlık atanlar vardı. Herkes fazlasıyla çoşkulu gözüküyordu. Bedenimdeki tedirginlik zaman geçtikçe artmaya başladı ve bu artıkça kalbim hızlandı, avuçlarım soğuk soğuk terleme çoktan hazırdı ve terledide. Tahminen betim benzim atmıştı.
Derin derin nefes alıp kendi kendimi motive ettim
"İlk günüm ne kadar kötü geçebilir ki ? Bunu yaşayan tek ben değilim büyük ihtimal atlatacağım, gün sonunda evimde ve güvende ailemle olacağım"
yavaşça okul binasına yürümeye başladım.Yıllardır hep yeni girdiğim ortamlarda alıştığım bir durum vardı : ismimle dalga geçilmesi. Büyük ihtimalle ismimle espiriler yapılacak ve komik olmayacaktı, bende gülmeyecektim sonra "Neden bu kadar somurtkansın?" gibi sesler kafamı kurcalayacaktı.
İsmim altı üstü Bilgesu'ydu, sadece buydu. Ne kadar abartılabilirse o kadar abartılıyordu. İsmimin anlamına çok güvenirim her zaman arapça bildiğini öğreten anlamına gelir, dünyaya tekrar gelsem yine bu ismi seçerdim.
12-B sınıfındaydım. Sınıfımı okulun daracık ve boğucu koridorlarında bulmaya çalışıyordum. Bir anlığına yanlışlıkla on birinci sınıfların arasında buldum kendimi herkes "Yeni kız! Oha!" gibi tepkiler veriyordu. Gerçekten gariplerdi sonra yanlış yerde olduğumu anlayıp oradan çıktım. Sonunda sınıfımı bulmuştum. Diğer sınıfın aksine herkes beni normal karşılamıştı "Aa yeni kız! Hoşgeldin!" demişti bir çocuk. Ona kafa sallayıp gülümseyerek cevap verdim. Sonra boş bulduğum bir sıraya oturdum. Kızlar yanıma gelip kendilerini tanıttılar. Bu sadece tanışmaydı arkadaşlıkları sevmezdim ve arkadaşım olmayacağından emindim.
"Ben Elif Sude" dedi, ince uzun sarışın ve kısa saçlı kız gülümseyerek. Kapalı bir kız geldi yüzünde bana yapmacık gelen bir gülümse ile "Gülcan" diyip elini uzattı, nezaketen bende elini sıktım. Notlarımı sormaya başladılar ve fazla meraklıydılar. Muhabbet tam beni baymıştı, pes edecektim ki öğretmen geldi.
Fake ve saçları kaynak olan bir sarışındı, yüzü gerçekten çamurdan daha katı bir fondötenle kapatılmıştı. Matematik öğretmeni olduğunu ben ve diğer yeni gelenlere söyledi. Tek yeni gelen ben değildim belki ama en değişikleri benmişim gibi hissediyordum.
Dakikalar aktı geçti.
O gün sınıfta tanışmalar teneffüslerde bile devam etti. Bizde o gün, teneffüste takılmaya başladık, dördümüz.
Lebriz o gün çok farklıydı neden bilmiyorum bana direk "Nasılsın? Burayı nasıl buldun?" diye soru yönelti. "Fena değil" diye geçiştirdim. Kafasını salladı. Saçları omuzlarının biraz aşağısındaydı, esmerdi, çekingen ve garip gözüküyordu. Ama hoştu, fiziği güzeldi, boyu uzundu.
Gizem o gün benim gibi yeni gelmişti okula belliydi. Onun ilk güne göre iyi konuştuk. Sakarya'dan gelmişti, oradan bahsetti. Gizim kapalıydı, uzun ve inceydi gerçekten inceydi. Tam bir manken gibiydi. Çok şiirindi. İyi anlaşıcağımıza emindim. O gün bana " Bende yeni geldim, istersen birlikte takılabiliriz" demişti. Öylede oldu birlikte takıldık. Bana babasını arkadaşının oğlundan bahsetti ondan hoşlandığımı ilk anda anladım ya da içime doğdu belkide yanıldım bilemiyorum. Kızında tek tanıdığı oydu okulda ondan bahsedicekti tabi.
Delfin, gerçekten hiç göründüğü gibi değildi. Kiloydu, kuzenime benziyordu onunla aynı gibiydi, sarıya kaçan saçlar, yumuk ela gözler kopyası gibiydi. Zamanla karakterlerininde çok benzediğini keşfettim. Göründüğü gibi değildi, onun dış görünüşü tarafından dışlanmış, ezilmiş ve sessiz sakin biri sanmıştım. Tam da aradığım sıra arkadaşı gibiydi, illa biriyle oturmak zorunda isem bu sessiz biri olmalıydı onun gibi.
Sonra dördümüz bir arada kantinde oturduk ve grubu kurmuştuk. Gizem birlikte üniversite sınavına hazırlanmayı planlamıştı bile. Bense sessiz durmaya o gün kararlıydım.
İlk sadece bu kadardı normaldı. Ama atlatmıştım. Evimdeydim ve günlüğüme ilk günü not alıyordum, herşeyin sakin ve sessiz olmasını umuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimden Kusmak İstediğim Anılar
Non-FictionUfak bir çöküş ve kapanışın öyküsü olacak