I.

293 1 2
                                    

Soğuk bir Mayıs akşamında Adalar'da buluyorum kendimi. Yine evden başı boş çıkıp yürümeye dalmışım. Evim Bağlar'da. İki katlı ahşağ bir bina. En üst katındaki teras tüm Eskişehir'i ayaklarımın altına seriyor. En büyük keyiflerimden biridir terasta oturmak. Her moralim bozulduğunda kapağı terasa atarım. Ama bugün farklı oldu.

Porsuğun kenarındayım. Uzun uzun seyrediyorum porsuğun buz tutmuş sularını. İnsanları inceliyorum. Sahi, herkesin bir derdi var. Herkes farklı. Herkes yüzünde başkalaşmış yaşamların izlerini taşıyor. Kimi de bileklerinde. 

Ben bu düşüncelerle boğuşurken omzuma bir el dokunuyor. Rüzgar bu. Her zamanki gibi hoş giyinmiş. Uzun siyah pardesüsü diz kapaklarına uzanıyor. Kırmızı kazağı içinde parlıyor sanki Rüzgar. 

"Merhaba" diyor. "Uzun zaman oldu görüşmeyeli."

"Merhaba Rüzgar. Ankara'dan nedir seni buraya getiren?"

Rüzgar uzun zaman önce taşındı Ankara'ya. Burada yaşadığı kötü anılardan uzaklaşmak istedi. Bir gecede kayboluverdi Eskişehir'den. Bir gecede ev buldu ve taşındı. Gitti. Eskişehir ona kötü anılarını çağrıştırıyormuş.

"Sen." dedi Rüzgar. Şaşırmadım, zaten uzun zamandır biliyorum bana olan ilgisini. Gerek arkadaşları, gerek kendisi bunu sık sık dile getirir. Ancak hiç beraber olma fikrine kapılmadık. 

"Ah, çok hoşsun." diyorum kısık sesle. Yeniden porsuğa dalıyor gözlerimiz. Koyu yeşilin üstündeki kimi beyaz buz parçalarını izleme keyfinden mahrum bırakmıyoruz birbirimizi.

I.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin