2.Bölüm

22 0 0
                                    

Göz göze geldiğimiz an yüzünde anlamadığım bir heyecan ifadesi belirmişti.Ardından ellerini lacivert rengi kot pantolonuna sürüp bana doğru bir kaç adım attı ama ben anında birkaç adım geri gittiğim de yüzünde ki heyecan hemen silindi ve olduğu yerde durdu.Şu an korkak küçük bir çocuk gibi davrandığımı biliyordum ama umurumda değildi.O adamın adını duymaya bile tahammül edemezken şimdi de onunla yaşamak zorunda kalmıştım.

Tanrım! Bununla nasıl başa çıkacağım?

Düşüncelerim biraz daha gerilmeme neden olduğun da sakin ol diye kendi kendime mırıldandım.Ardından gözlerimi sıkıca kapatıp derin derin nefesler aldım ve saniyeler içinde istemsizce gözlerimi açarak bundan sonraki hayatıma giriş yapmak için ilk adımımı attım.

Jeremy'nin Gözünden ;

Uzun uğraşımın sonunda arabayı park edebilmiştim.Aslında araba kullanma konusunda bu kadar zorlanmazdım ama bugün yürürken bile zorlanmıştım çünkü bugün o yanıma geliyordu.Benim küçük kızım...

Tanrım!Onu o kadar çok özlemiştim ki kalan tüm ömrümü kızımla geçirsem yine de özlemeye devam ederdim ama o beni kesinlikle özlememişti.Hatta benden nefret ediyordu ki çok haklıydı.Onu küçücük-

"Afedersin! Burada kaç saat kalacaksınız?"Birisi arabamın camımı tıklayıp beni düşüncelerimden ayırdığın da bir anlık şaşkınlıkla olduğum yerde hafifçe sıçradım.

Ama saniyeler içinde kendime gelip arabamın camını indirdim ve" "Üzgünüm,sizi fark etmedim.Ne söylemiştiniz?" diye sordum.Adam ise eskimiş mavi renkli şapkasını düzelttikten sonra elinde ki kağıda birşeyler yazmaya başladı.

Sonunda "Burası artık paralı bir park yeri efendim.O yüzden size bir bilet kesmek zorundayım." dedikten sonra kağıdın bir yaprağını özensizce yırtıp bana verdi.Bense sabahtan beri devam eden salaklığım yüzünden hiçbirşey yapmadan adamı izlemeye devam ettim ama bir süre sonra bana sinirle baktığını fark ettiğim de elimi pantolonumun sağ cebine atıp içinden para çıkartım ve hızlıca adama verip arabadan indim.

"Hey!Bayım,bu para çok fazla!" diye arkamdan yüksek bir sesle bağırdığını duydum ama geriye dönmek yerine adımlarımı hızlandırıp havaalanının kapısına doğru yürümeye devam ettim.Birkaç dakika sonra ise tam havaalanın kapısına geldim ama anında olduğum yerde durdum.

Acaba onu içeride beklemeli miydim ya da burada durup onun gelmesini beklesem daha mı iyi olurdu?

Düşüncelerim heyecanımın daha çok artmasına neden oluyordu ama bir yanım onun yanına gidip ona sıkıca sarılmak isterken diğer yanım onu buraya getirdiğim için bile kendime kızmama neden oluyordu.

Ama onun yanımda olması gerekiyordu.O ister buna kızsın ister mutlu olsun.Herşey yoluna girene kadar yanımda kalmalıydı.Böylece güvende olduğunu bilebilirdim.En azından zamanı geldiğin de gerçekleri öğrenene kadar.

Artık toparlanmam gerektiğini kendime hatırlatıp oldukça derin nefesi içime çektim ve saniyeler içinde nefesimi geri verdikten sonra başımı kaldırıp havaalanının çıkış kapısına çevirdim ama onu göremedim.

Moralimi bozmak istemiyordum ama yine de içimde birşeyler meraklanmama neden oluyordu ama yine de onu korkutmak istemiyordum.Bu yüzden telefonumu cebimden çıkarıp son mesajlarımı kontrol etmeye başladım.

Benim için sonsuz gibi geçen birkaç dakikadan sonra yeniden derin nefes alıp kendimi hazırladım ve ardından başımı çıkış kapısına çevirdim.

Ve işte o an!

Onu gördüğüm anda sanki herşey ağır çekime alınmış gibi yavaşladı.Tüm herşey önemini kaybetti.Anında içimde özlem büyüyüp bütün vücuduma yayıldığın da ona doğru yürümeye başladım ama sanki anında birşey ayaklarımı yere çiviledi.

Tüm gerçeklik bir tuğla gibi başıma indiğini de özlem vücudumdan uzaklaşıp yerini kızgınlık aldığın da elimi yumruk haline getirip sıkmaya başladım.Ona nasıl bunu yapabilmiştim diye kendi kendime kızdığım da anılar tüm vücudama yayılıp sanki beni boğmaya başlamıştı.

Ardında onu son kez gördüğüm gün aklıma geldi.Minik kahverengi gözleri bana korkuyla bakarken bile onu teselli etmemi bekliyordu.Minicik vücudu ise annesinin arkasında saklanmaya çalışıyor ama diğer yandan korkudan titremesine durdurmak için tırnaklarını avuçlarına yapıyordu.Beni asıl üzen ise bunları kontrolü dışında yapmak zorunda kalmasıydı.

Ama şimdi bunları düşünmenin sırası değildi.Şimdi kızımın yanında gitmem ve onu alıp eve götürmem gerekiyordu.Ayrıntıları daha sonra düşünebilirdik.

Düşüncelerimden sonra son kez derin bir nefes alıp verdim ve kapıya doğru yavaşça yürüyüp aramızda birkaç metre kaldıktan sonra durdum.Ardında cesaretimi toplayıp kızıma seslendim.

"İnci!"

Ve seslendiğim de anında göz göze geldik ve vücudum saniyeler içinde heyecanla dolmaya başladı.Bunun üzerine heyecandan terlemiş ellerimi pantolonuma sürüp ona doğru yürümeye başladım ama o anında geriye doğru gidip benden uzaklaştı.

Tanrım! Onu korkutmak istememiştim...

Hayal kırıklığı içinde kızıma bakmaya devam ederken o gözlerini kapatmıştı.Belki de kendini yeni hayatına hazırlamak için cesaretlendirmeye çalışıyordu ya da beni-

Ama bir anda bana doğru gelmeye başladığı gördüğüm de içimde kalmış küçücük,ufacık bir umut tohumu vücudumda yavaşça büyümeye başladı.

DANGEROUS / CAMERON DALLAS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin