Sonunda biyolojik babamın tam karşısında durduğum da onunda kendini birşeylere hazırladığını fark ettim ama umursamadan başımı başka bir yöne çevirdim.En azından kendini benimle konuşmaya hazır hissedene kadar bekleyemeyi tercih ettim çünkü onunla konuşan ilk ben olmak istemiyordum.
"Hoşgeldin."
Zaten saniyeler sonra konuştuğun da beklemek zorunda kalmadım ve konuşmasının ardından rüzgar yüzünden önüme gelen birkaç tutamı kulağımın arkasına sıkıştırıp ona döndüm ve sinirle kaşlarımı çatarak konuştum.
"Araban nerede?" Sorum üzerine yüzünde ki heyecan ifadesi anında silindi ama bunu belli etmemeye çalışarak hafifçe gülümsedi.
"Karşıda ki siyah araba." dedikten sonra eliyle işaret etti.Bende işaret ettiği yere başımı çevirdiğim de gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.İçimden vay canına! Bu cidden gerçek mi? derken yavaşça yutkundum.Karşımda siyah renkli ultra büyük Hummer'a bakarken kendimi sakin olmaya zorladım.
"Şu siyah renkli araba öyle değil mi?" derken gözlerimi Hummer'dan ayırmıyordum.
Tanrım! Şu an gerçekten Hummer ile karşı karşıyayım!!!
"Evet.Hadi gidelim." Biyolojik babam ise bu durumu fark etmemişti bile.Sorumu gayet normal bir şekilde cevaplamış ve ardından küçük bavulumu hiç zorlanmadan kaldırıp arabaya doğru yürümeye başlamıştı ama ben hâlâ olduğum yerde şaşkınca durmaya devam ediyordum.Kendine gel inci!Aptalca davranmayı kes iç sesim beynimde yankılandığın da kendime gelmiş ve sinirle tırnaklarımı avcuma batırmıştım.
Ah, Tanrım!Haklıydı.Şu an tam bir aptal gibi davranıyordum ama çok şükür ki biyolojik babam bunu fark etmemişti.Bunun üzerine derin bir nefes alıp arabaya doğru yürümeye başladım.Ardından hiçbirşeyi belli etmeden arabanın arka koltuğuna gelip kapıyı açmaya çalıştım ama sadece çalıştım çünkü kapı neredeyse benim boyumla aynıydı ve kesinlikle benden 2 kat daha ağır olmalıydı.
Bende bunun üzerine;
"Neden bu kadar ağır olmak zorundasın?" diye sinirle mırıldanıp kapıyı bir kez daha kendime doğru çekmeye çalıştım ama yine başaramadım.Tanrım! Bir insan neden devasa bir araba kullanmak ister ki?
Düşüncelerim üzerine iç çekip gözlerimi devirdim ve ardından kızgınlıkla arabaya vurmaya başladım ama bir anda arkamdan gelen tanıdık ses beni anında olduğum yere çiviledi.
"Bana olan sinirini arabaya vurarak geçirmek istiyorsan tabi ki sana hak veririm ama bunu eve gittikten sonra yapsan olur mu? Yani,başka bir arabam yok ve evimiz buradan çok uzakta tatlım." Biyolojik babam sözlerinden sonra sevimli olmaya çalışarak sırıttığın da onun o sevimli olmaya çalışan suratına koca bir yumruk atmak istedim ama bunun oldukça aptal bir fikir olduğunu biliyordum.Bende bu durumun üzerine yüzüme sevimsiz bir gülümseme getirip ellerimi göğüs hizasında birleştirdim.
"Gerçekten espriniz çok komik bay Anderson ama şu an o kadar yorgumum ki gülemiyorum bile." dedikten sonra yeniden kaşlarımı çatıp biyolojik babamın açmış olduğu kapıdan hızlıca içeri girdim.
Biyolojik babam da sonunda arabayı çalıştırıp park alanından çıktı.Anayola girmek için sinyal verdiğinde derin bir nefes aldım ve ardından başımı cama yaslayıp ard arda geçen arabaları izlemeye başladım.Saniyeler içinde düşünceler beni esir aldığında iç çekip gözlerimi sıkıca kapattım.
Annemin -hâlâ nedenini bilmediğim- ani ölümü,Türkiye'den ayrılıp San Francisco'ya taşınmam...Ve en can sıkıcı bölüm; bizi terk eden babamın yanında yaşamak zorunda bırakılmam!
Tanrım! Tüm bunların bir hafta içerisinde gerçekleşmesi sadece beni mi şüphelendirmişti.Yani,neden kimse bana açıklama yapmak yerine kandırmaya çalışıyordu.
Hey! Uyanın artık millet.Ben artık 16 yaşındayım!
Düşüncelerim üzerine gözlerimi devirirken alaycı bir tavırla kıkırdadım ama galiba bunu sesli yapmış olmalıyım çünkü biyolojik babam bana dönüp anında bir sorun mu var? diye sormuştu.Ben ise yendiden eski sinirli halime geri dönmüş ve sorusuna cevap vermeden onu geçiştirmiştim.
"Umarım tay tay seviyorsundur?" Biyolojik babam neredeyse 10 dakika sonra bana dönüp keyifle sorduğunda söylediklerinden hiçbirşey anlamamıştım ama onunla aynı fikirde olmak istemiyordum da.
"Hayır!" Aptal sorusuna ona karşı bir yanıt verdiğim de yüzü üzüntüyle değişti ama yine belli etmediğini düşünüp saniyeler içinde eski haline döndü ve arabanın kaset çalarına bir cd yerleştirdi.
Saniyeler sonra birkaç tuşa daha bastı ve ardından yavaşça sesini yükseltti.
"Ama bence bu şarkıyı dinledikten sonra bir kere daha düşün." dedi ve sesini tam olarak duyabileceğimiz seviyeye getirip koltuğunda rahat bir şekilde oturmaya başladı.
Ve ardından o tanıdık ses kulaklarıma dolduğunda hayır cevabından geri döneceğimi çoktan fark etmiştim.
Çünkü biyolojik babamın 'tay tay' diye bahsettiği şarkıcı Taylor Swift'den başkası değildi.
Tanrı! Tüm Tay Tay'leri korusun!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANGEROUS / CAMERON DALLAS
Teen Fiction"İki yaralı genç ruhun tehlikeli hikayesi..." İnci 16. yaş gününün ardından annesinin ani ölümü üzerine onu terk etmiş babasının yanına taşındığın da herşeyin farkındaydı ama yine de tehlikelinin onu içine almasına engel olmadı.Bununla birlikte onu...