"Gerçekten mi? "
Beklediğimden iyi anlaştığım Taehyung ile beni götürdüğü bir kafede oturup kahve içiyorduk. Nasıl bir yerde olduğumuzu bilmesem de kahve kokusu ve sıcaklık beni mutlu ediyordu.
"Evet, bunu ona sormalısın. Sana anlatmamış olması çok saçma. "
Ve ben Taehyung'a biraz Jungkook'u sormuş olabilirdim. Yüzünü, okuldaki davranışlarını ve Jungkook'un bana anlatmadığı çoğu şeyi anlatmıştı. Jungkook'la baş başa kaldığımızda soracağım ilk şey tavşan dişlerini benden neden sakladığı olacaktı. Telefon sesi duymamla kafamı kahvemden kaldırıp karşıma çevirdim. Taehyung'un orada olduğunu umuyordum.
"Özür dilerim Jimin. Hoseok arıyor. "
Kafamı onaylamak için salladım. Taehyung nerede olduğumuz ile ilgili kısa bir konuşma yaparken kahvemi içmeye devam ediyordum. Sonrasında bana dönük konuştu.
"Senin şu Jungkook beni öldürecek. "
Yanaklarım ısınırken kaşlarımı çattım.
"Neden? "
Bir kaç sandalye sesi duydum. Sanırım yerinde kımıldıyordu.
"Benimle olduğunu bilmesine rağmen Hoseok'a kursu zehir etmiş. Buraya geliyorlar. "
Hoseok dans etmeyi seviyordu. Ve Taehyung'un cevap vermeyeceğini söylediği ve muhtemelen vermediği aramaları sonucunda Jungkook'un gidip Hoseok ile uğraşmış olması beni suçlu hissettirmişti. Bakışlarımı hissetmiş olacak, tekrar konuştu.
"Merak etme arada bir zehir olsa bir şey olmaz. "
Yine de suçluluk duygumum önüne geçemezken kahvemi içmeye devam ettim.
Havadan sudan konuşarak geçirdiğimiz bir sürenin sonunda yanımdaki sandalyenin çekilme sesini işittim. Sonradan şakağıma kokan öpücükle biraz yerimden sıçramıştım.
"Selam! "
İlk günkü coşkusunu hala koruyan sesiyle konuşan Hoseok'un diğer yanımda olduğunu düşünerek o tarafa baktım ama öpüşünün etkisinden kurtulamadığım Jungkook'un elini çenemde hissettiğimde başımı karşıma doğru çevirdi. Sonrasında kulağımda nefesini hissettim ve konuştu.
"Şuan öpüşüyorlar. "
Sadece yanaklarımın değil bütün suratımın yandığını hissederken elini çenemden çekip bakışlarımı masaya indirdim.
"Bakmasana. "
Gülüş seslerini duyduğumda ona doğru döndüm.
"Merak etme. "
Sakince önüme dönerken sonunda bir kaç farklı konudan konuşmaya başlamış ve uzun zaman sonra iyi vakit geçirmiştik. En azından benim için öyleydi. Jungkook'un benim hayatını yaşaması için yaptığım baskılar yüzünden arkadaşlarına vakit ayırması beni mutlu ediyordu. Mesajlaştığı kişilerin onlar olduğunu öğrendiğimden beri daha rahattım hatta. Konuştukları şeyleri takip etmekten yorulduğum bir anda kalkmaya karar verdik ve vedalaşarak eve doğru adımlamaya başladık.
"Neler yaptınız? "
Aniden gelen sorusuyla elimi tutan elini düşünerek yüzünün olduğu tarafa döndüm.
"Kahve içip muhabbet ettik. "
Bir kaç onaylayan mırıltı çıkarırken bir yandan da elimin üzerini baş parmağı ile okşuyordu. Üzerimde bıraktığı etkiyi anlamaması için sopamın hareketlerini düzgün tutmaya çalışıyordum o sırada birden duyduğum havlamayla ne olduğunu anlayamadan elimdeki sopa çekilmişti. Kimin çektiğini anlayamadan elimin arasından kayan Jungkook'un eliyle panik yapmaya başlamıştım.