"O gün gözümü açtım. Saman yatağımdan kalktım, gözlerim annemle babamı arıyordu. İçeri yürümeye başladım. Etrafta hiç ses yoktu. Ne annemin ne babamın ne de ahırdaki kuzuların sesi...
"Anne, diye bağırdım, anne"
Bir türlü ses gelmiyordu, ahıra indim belki de oradadır.
"Anneeee!" yok. Eve geri çıktım... Odalarına girdim... Girdiğim gibi büyük bir koku beni karşıladı. Annemin ve babamın vebalı, çürümüş bedenleri... Ne olduğunu anlamadım, gittim suratlarına vurmaya başladım "Hadi uyanın!" uyanmadılar.Yazık.
O evde 2 hafta boyunca kaldım. Beş yaşındayım. Bahçeden çıkardığım havuç, patates ve soğanları yiyerek hayatta kalıyorum. Temiz suyum yok. Çeşmeden akan bazen çamurlu, bazen duru suyu içerek devam ediyordum.
Evde o kadar ağır bir koku var ki göz yaşartıcı cinsten. İki ceset de artık çürümeye başlamış. O gün yine aynı şekilde evin bi köşesine çekilmiş son havucu kemirirken at sesi duydum ama kımıldamadım. At durdu. Attan biri indi ve eve girdi. Elimdeki havucu doğrudan kafasına fırlattım. O. O Caleb'tı. Benim hayatımı kurtaran.
Yine şaşıyorum yedi yaşında olmasına rağmen olgun.
Beni oradan çıkarıp temiz su içiriyor. Küçük bi somun ekmek verip atına bindirdi şimdi. Doğruca saraya sürüyor atı. Bizi gören muhafızların gözlerindeki şaşkınlığı görünce gülesim geliyor ve kıkırdıyorum. Bizi soyuyorlar, üşüyorum, hem de çok, üstümüze su tuttular ve bit ilacı attılar sonra birer havlu verdiler. Beni saray mutfağına, Caleb'ı ise orduya verdiler. Ama ben asla mutfakta olmak istemedim hiçbir zaman ve üstüne üstlük benim elimden gelmezdi ki. Bu konuda zaten huzursuzum mutfağa da bir türlü alışamamışım ya da alışmak istememişim bilmiyorum. Bu yüzden Caleb'la beraber oynamamıza izin veriyorlar o da küçüktü ben de. Sürekli mutfaktan bir şeyler kaçırıp, tünelden geçip bahçede yiyoruz. Evet bir tünel bile keşfettik. Mutfak fırınının arkasında koca kapı! Bunu ilk fark eden ben oldum çünkü Caleb gümüş şilinimi düşürdü. Şilinler bana ve Caleb'a verilen harçlıklar. Biz birer gümüş alırdık ki bu bize hayli hayli yeter.
O da ben de büyüdük. Artık çok daha az görüşüyoruz. Aynı odada kalamıyoruz. Artık mutfaktaki kızların olduğu odaya yerleşmişim. O da cadı avcısı olmaya gönüllü olmuş ve bu yüzden ayrı kalacak zaten. Bunu öğrendiğim an hemen Bay Blake'e gidiyorum. Ben de gönüllü olmak istiyorum diye yalvarıyorum. Evet evet hem de hiç utanmadan. Neden utanacaktım ki? Zaten mutfakta iyi değildim bu yüzden beni servise gönderiyorlardı. Zaten başıma ne geldiyse o lanet servisler yüzünden geldi ya!
Neden "Cadı Avcılığı" diye bir meslek var? Bu tamamıyla Bay Blake'in fikri ki bu ona hayran olduğum yönlerinden sadece bir tanesi. Kral yani Bay Blake'in erkek kardeşi ve Kraliçe onlar yüzünden; vebadan ölmüşler. Büyücülerle biz şuana kadar barış içinde yaşarken, büyücüler egemenlik kurmak istemiş ve veba salgınını başlatmışlar. Bir yere kadar da başarıyorlardı ancak hesaba katmadıkları şey Bay Blake ve veliaht Marcus'tu. Lanet Marcus veba salgını başladığında benim gibi beş yaşında olduğundan yetiştirici yönetici olarak Bay Blake yönetime geçmişti. Yeğenini yetiştirecek, o on dokuz yaşına geldiğinde ise yönetimi ona devredecek ve ona bizzat taç giydirecekti. Bay Blake sevdikleri için her şeyi yapar, her şeyi göze alır ve her şeyi riske ederdi. Bu özelliğine tapıyordum. O sikik Marcus'un yerinde olmak için neler vermezdim. Keşke benim de böyle bir amcam ve böyle bir durumda yanı başımda olacak biri olsaydı. Kardeşinin ve kardeşinin eşinin intikamını almak için Bay Blake böyle bir meslek ortaya atmış ve kanunname çıkartmıştı. Evinde büyü kitabı, belirli otlar, yasaklı yazarların yazdıkları kitaplar, çeşitli büyü gereçleri, yasaklı malzemeler bulunduran ve büyü yaptığına dair ihbar alınan herkes ya meydanda dövülüp ateşe verilir ya da denize gerilen çarmıha bağlanır deniz suyu alçalana kadar yavaş yavaş boğulurlardı. Ve bunun için ordudan bağımsız özel askerler yetiştirilmeye başlandı. Caleb gönüllü olmuştu bu da benim için bir etkendi tabi ama benim sıkıntım başkaydı. Ben Marcus'tan nefret ediyordum ve onun önüne her yemek saati gitmeye mecbur bırakılmaktan da. Çünkü Marcus bana tecavüz etmişti. Ve ben de hiç utanmadan giderek Bay Blake'ten beni cadı avcılarına dahil etmesi için yalvarmıştım. O da beni deneyeceğini söyledi. O akşam koşa koşa gidip Caleb'a bunu söyledim. Mutlu olur sanmıştım ama o beni azarlamayı seçti. Bu beni kırmıştı. Çünkü Caleb'tan deli gibi hoşlanıyordum. Her neyse o bana ciddi küfürler etti. Normalde alınmazdım çünkü ben de ona küfür ederdim. Hadi ama niye etmeyeyim ki? Neymiş efendim beni ağzımla götüm yer değiştirene kadar döveceklermiş, eğer ayağa kalkarsam daha da fazla dayak yiyecekmişim, eğer ordan sağ çıkarsam bir de üstümde işkence büyüsü deneyeceklermiş, beni toprağın altına gömeceklermiş falan filan. Endişelenmişti galiba, yani sanırım. Ve ben bu siktiğimin tavernasında oturmuş, sikik hayatımı, siktiğimin sarhoş barmenine anlatıyorum! Hey, Joe! İki artı iki?"
Joe kıkırdadı. Ağzı kaya kaya" iki artı iki! " diyerek hıçkırdı.
" Aferin Joe, aferin. Akılsız piçin teki olmasan şuan tutuklanıp idam edilmem gerekirdi. Seni bu yüzden seviyorum. "
~~~~~~~~~~~~~~~£~~~~~~~~~~~~~~~~
"Amına koyayım Daniel. Sus artık da uyuyalım n'olur! " diye bağırdı Caleb yan çadırdan. "Sohbetimizi böldün fuhuş düşkünü pezevenk. Yarın ağzınla sikini yer değiştireceğim!" diye cevapladı Daniel. Dany benim can dostumdu. Kılıç ustamdı ve kampta samimi olduğum insanlardan biriydi. Çok da yoktu gerçi.Dany'nin bu cevabına sırıtıp "Bunu keyifle izleyeceğime emin olabilirsiniz." diye bağırdım Caleb'ın da duyabilmesi için. Ayak sesleri geldi. Tahmin ettiğim gibi Caleb bizim çadıra geçmişti. "İkinizi de eşek sudan gelinceye kadar pataklamazsam bana Caleb demesinler faişeler sizi."
Ben de" Ne diyelim fuhuş düşkünü pezevenk mi? "
Daniel eliyle ağzını kapattı ve sessizce" Bu lafı al ve usulca çadırına git... FUHUŞ DÜŞKÜNÜ PEZEVENK! " sona doğru öyle bir bağırmıştı ki Bölük Başı Linus demirlere vurmaya başlamıştı. Eğer bu salak biraz daha bağırırsa o demirleri soluk borumuza yiyecektik.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Iııııııı yayımladığım ilk hikaye ve çok heyecanlıyım. Bu konu hakkında baya takıntılıyım aslında cadılar, büyücüler, kahinler, kehanetler, büyüler... Çok severim. Benimle beraber Helen'in yolculuğunu takip edeceksiniz. Umarım siz de seversiniz ve beğenirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CADI AVCISI
FantasyArtık kendimi tanıyamıyorum... Doğrularım yanlışa, yanlışlarım boşluğa dönüşüyor. Aynada yansıyan ben, gördüğüm ben değilim. Artık benliğimi taşıyamıyorum ve yavaş yavaş ölüyorum. Yıllarca cadı avlamak için eğitildim. Bunun için yetiştirildim. Acım...