" Sakın, sakın bağırma " dedi.
Bu Barış'tı. Beni yakalamaya çalışırken soluk soluğa kalmıştı. Ondan kolumu kurtarmaya çalışıyordum.
" Orada benim arkadaşım gözleri bağlı bir şekilde yatıyor. Burada sessizce onu izleyemem. " dedim yanaklarımdan bir göz yaşı süzülürken.
Elçin benim için çok değerli birisiydi. Onu orada çaresiz yatarken görmek beni delirtmeye yetiyordu. Barış kolumu tutmaya devam ediyordu, çünkü bıraktığı an Elçin'e koşacağımı biliyordu. Barış:
" Elisa, Elçin orada yalnız değil. Lütfen sakinleş, onu kurtaracağız. Eğer sen bağırıp, oraya gidersen Elçin'i bağlayan kişi bizi de esir alır. Biz de orada elimiz ayağımız bağlıyken Elçin'e yardım edemeyiz değil mi? " dedi beni sakinleştirmeye çalışarak.
Barış'ın söylediklerini anlamlı bulmuştum. Ne kadar onun yanına gitmeyi istesem de hem onun hem de kendi hayatımızı riske atamazdık. Sonunda sakinleştim ve dikelmek yerine oturmayı tercih ettim. Barış gözlerimin içine bakarak yavaşça kolumu bıraktı. Hemen yanımızdaki o korkunç ağaçlardan birisine yaslanmak zorunda kaldım. Kendimi yavaşça yere bıraktım. Başıma uzun boylu ağaca yasladım ve gözlerimi kapattım. Şimdiye kadar olanları gözümün önünden film şeridi gibi geçirdim. Mükemmel tatil planımız varken, şuan neredeydik ve nelerle savaşıyorduk. Elçin orada esir altındaydı. Hala bir arkadaşımız yoktu. Aras'a ait henüz hiçbir iz rastlamamıştık. Burası oldukça ıssız, korkunç ve sanki buraya düşen birisi hiçbir zaman dışarı çıkamayacakmış gibi bir havası vardı. Çok korkuyordum. Tüm bu olanları aklım almıyordu. Gözlerimi açmak istiyordum. Burada yalnız olmadığımı ve Barış'ın o masum, sevecen yüzünü görerek az da olsa rahatlamak istiyordum. Ama buna vücudum izin vermiyordu. İstemsizce ellerim titremeye başlamıştı. Yanımda birinin diz çöktüğünü hissettim. Ellerimi tutuyordu. Bu Barış'tı. Çok korkmuş olmalıydı. Bu olanların üstüne bir de benim fenalaşmam onu gerçekten korkutmuş olmalıydı. Kekeleyerek konuşmaya başladı:
"Elisa, iyi misin? Neler oluyor? Elisa kendine gel! Gözlerini aç ne olur? Ne yapacağımı bilmiyorum, bana bir şey söyle onu yapayım. Lütfen konuş Elisa, korkuyorum. " dedi Barış çaresizce ve soluk soluğa.
Çok korkmuştu. Gözlerimi açıp onu sakinleştirmek isterdim. Eski günlerdeki gibi onun korku dolu gözlerine bakıp onu sakinleştirmek için elimden gelen her şeyi yapmak isterdim. Ama olmuyordu. Ellerimin titremesi sanırım git gide azalıyordu. Gözlerimi açabilmek için kendimi oldukça zorlamıştım. Bunu başarabilirdim. Derin bir nefes aldım az da olsa göz kapaklarımı kaldırmayı başardım. Çok az ve buğulu görüyordum. Korkunç ağaçlar sanki tepemde dans ediyorlardı. Barış oradaydı. Kendini bir ağaca yaslamış, başını iki elinin ortasına almış, kafasını tutuyordu. Korku dolu gözlerle etrafına bakınıp, çaresizce bir oraya bir buraya yürümeye başlamıştı. Gözlerimi araladığımı hala görmemişti. Şimdi sıra ona seslenmekteydi. Sesimin çok az çıkacağını bilsem de şansımı denemek istedim:
"Barış. " diyebilmiştim sadece, yorgun, bitkin ve kısık bir sesle.
Barış beni duymuştu. Sesimi duyar duymaz yanıma koşup, tekrar diz çöktü. İki eliyle ellerimi tutmuş ve gözlerini benim gözlerime odaklamıştı. Sessizce beni izliyordu. Onu daha fazla korkutmamak için biraz doğrulmaya çalıştım. Barış kalkmaya çalıştığımı görünce hemen konuşmaya başladı:
"Elisa sen iyi değilsin. Kendini lütfen zorlama. Sen burada dinlen, bende Elçin'i oradan alıp geleyim olur mu? " dedi masum suratıyla bana bakarak.
Onun dediklerini duymazdan gelerek kalkmaya çalışmaya devam ettim. Sanırım ne dediğini bilmiyordu. Elçin'i kurtarmaya tek başına oraya gidemezdi. Bu çok tehlikeliydi. Barış bu sefer bana dokunmadı. Yerden kalkmama izin verdi. Yine sessizce ve çaresizce beni izliyordu. Ona itiraz etmek için konuşmaya başlamıştım:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adanın Gizemi: AŞK
PrzygodoweYazmaya başladığım bu hikayede dört arkadaşın ve adada tanıştıkları Batur kahramanının birlikte geçirdikleri olayları anlatmaya çalıştım. Hikayede olanlar ise kısaca, üç arkadaş ve içlerinden birisinin kuzeni olan kaptan Aras, gemiyle tatile çıkarla...