Salonda işimi erkenden bitirdim ve Cennet'e gittim. Aksel'in gevşek gülüşüyle karşılaştım. "Melis burada" dedi. Bu çocuk ne buluyordu bu kızdan anlamış değilim. Bu kızın burda ne işi vardı.Hayır şu kitap işi içinde geldiyse birde iyice dellenirim, çalıştığım yere bu şekilde gelinmesinden nefret ederim. Masasına gittiğimde el sıkıştık ve hemen konuşmaya başladı. "İlk karşılaşma?"
"Biliyorsun." dedim ukalaca.
"Aranızda geçen her şeyi biliyorum zaten."
"Neden o zaman benim fikirlerime ihtiyaç duyuyorsun?"
"Çünkü kitabı senin ağzından yazıcağım."
"O zaman bırakta kendi kitabımı kendim yazıyım."
"Peki o halde sen her şeyi ayrıntısına kadar yazarsın bende hafta hafta uğrar yazdıklarına bakarım, anlaştık mı?" Bu kızı görmekten hiç hoşlanmıyorum zaten ne kadar az o kadar iyi. "Anlaştık." Kahvesini yudumladı gülümseyip cafeden ayrıldı.
Tam masadan kalkıyordum ki Aksel karşıma oturdu. "Neden gelmiş? Ters giden bir şey mi var? Bak kardeşim eğer bana söylemiyorsan.."
"Olum bi sus" dedim manyağın lafını keserek.
"Zeynep için kitap yazıcakmış yardım istedi."
"Uu. O zaman kardeşim bu gece sendeyim ve bu işi alem yaparak bitiriyoruz" manyak herif.
"O kadar kolay değil." nasıl dercesine kafasını salladı. "Kitabı kendi ağzımdan yazmam lazım üç beş saatte sığdıracak bir şey değil. Üstüne yoğunlaşıcam.Anladın mı? Zeynep gibi mükemmel olmalı."
"Anladım kardeşim ama benden kaçarın yok bu akşam evindeyim ona göre." Konuşmamı beklemeden çekti gitti. Seviyorum bu çocuğu. Çok geçmeden bende işe koyuldum
***
"Abi masa 21e bakar mısın yerime?"
"Ah Can yapma bunu, o masaya ondan sonra hiç servis yapmayacağımı söylemiştim." O bizim masamızdı, güzelimle benim.
"Abi görüyorsun ama halimi baksana sesleniyorlar." Ulan Can! Evet belkide fazla takıntılara önem veriyordum ama bu masa Zeynep'in yoklugunu yüzüme vuruyordu. Yapacak bir şey yoktu.
-Flashback -
"Neye bakıyorsun tamam güzel şarkı söyleyemiyor olabilirimama şimdi çalamıyorsun dersen burada düşüp bağılabilirim " o sinirli hali aklıma geldikçe ister istemez gülümsüyordum. Benim cevap vermemi bile beklemeden kulaklığını takıp, hızlıca sahneyi temizlemişti. Kadınlar şu işten gerçekten çok iyi anlıyorlar. Sahne parıldıyordu.Kıvırcık kafanın sinirleriyle eş değerdi. Sertçe kapıyı açıp çıkmıştı.
İşlerimi bitirip diğer işimle uğraşırken bir genç seslendi "Bakar mısın?" hızlıca masa 21e doğru yürüdüm. 4 kişi vardı masada. Aralarında atarlı kıvırcıkta vardı beni gördüğünde bi anlık şaşkınlığıyla içtiği sıcacık salebi dökmüştü. Onun bu haline sadece sırıtmıştım. Yanındakiler ise benim sırıtışımdan keyif almayıp, hemen isteklerini söylemişlerdi, o sıra kıvırcık ayağa kalkmış, lavaboyu sormuştu. "Buyrun götüreyim sizi." demiştim yalancı gülümsememle. "Senin burda ne işin var" demişti. Masadan uzaklaştığımız an. Ne diyebilirim ki "çalışıyorum" "Başka çalıştığın bir yer varsa şimdi söyle kapısından bile geçmeyi düşünmüyorum." Demişti çok kızdırmıştım galiba. "Şu anlık yok kıvırcık ama eğer bana bir iş daha bulursan seve seve kabul ederim" yine o yalancı gülümsememle. "Sen?? Sen bana kıvırcık mi dedin?" Evet Kerem boku yedin dostum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O ŞARKI *ASKIDA
Ficțiune adolescențiAslında Sayerlerin tek varisi olup parasızlık çekerek yaşamaya çalışan Kerem.. Hayatını müziğe, sanata adamış sevgi dolu, geçmişinden habersiz Zeynep.. *** Ne yapacağımı bilmiyorum. Çaresizim ve onu özledim. Ona sarılmak istiyorum. Tekrar şu tuşlara...