~4~

39 8 2
                                    

Şişeye dolan soğuk su kapağa kadar yükseldiğinde musluğu kapattım. Üzerimdeki pembe spor tişörtünü çekiştirirken spor ayakkabılarımı giymeye çalışıyordum. Annemin masaya koyduğu uzun alışveriş listesini de aceleyle cebime tıkıp evden çıktım. Aslında alış verişe akşam çıkmam gerekiyordu ama o kadar öfkeyle ne yaptığımı pek bilmiyordum, düşündükçe hala başıma ağrılar saplanıyordu.

Hava diğer günlere göre biraz daha az kavurucuydu, hatta ilginç bir şekilde bulutlar bile vardı. Zaten saat çok erken olduğu için güneş de tam doğmamıştı, yine de üşümemek için parmaklarımı omuzlarıma sürttüm. Ritmik adımlarla beyaz kumların üzerinde koşmaya başladım, bu tip düzenli egzersizler bedenimi açmamı sağlardı. Ankara'da yaşarken yazları para kazanmak için bir yoga okulunda bile çalışmıştım.

Dün akşam Atlas'a mükemmel tehtidimi savurduktan sonra beni rahatsız etmeye yeltenmemişti. Gerçi zaten ben de perişan bir şekilde, ilaçların etkisiyle kitapların üzerinde uyuyakalmıştım. Uyandığımda sağ yanağımda "Anfoterlik" konusunun tamamı yazılıydı.

Evlerin azaldığı, mağzaların ve marketlerin sıklaştığı kısma yaklaşmıştım. Adımlarımı biraz daha hızlandırıp büyük bir markete girdim. Reyonları teker teker gezip aldığım şeylerin yanına tırnaklarımla hayali tikler koyuyordum. Gerekli herşeyi aldığımda ve zavallı alış veriş arabasında da ürünlerden bir dağ oluştuğunda kasalara gittim. Ödemeyi yaptıktan sonra onlarca poşetimle beraber marketten ayrıldım, şükürler olsun ki annemin kredi kartını almıştım, yoksa bu yerden hayatta çıkamazdım ben.

Kapıya çıkmamla karşımda siyah jipin bitmesi bir oldu. Evet, araba annemindi ama içindeki kişi annem değildi. Atlas, kocaman bir şekilde sırıttı ve kapıyı açıp arabadan indi. Yanıma koşup poşetleri almaya yeltenirken ellerimi hızla çektim ve o yokmuş gibi yoluma devam etmeye başladım. Kaldırımda hızlı ve sinirli adımlarla yürürken siyah dev jip de yanımda yavaş bir şekilde ilerliyordu.

"Günaydın güzelim! Yine güne ışıklarını saçıyorsun bakıyorum." diye seslendi.

Allahım bu çocuğa anlaması için kaç kere tekrarlamak lazım?

"Ya ben sana demedim mi bana güzelim demiyceksin diye? Hem ne o sapık gibi peşimden gelmeler falan?"

Sen hem gerizekalı sürtükozorus sevgilin yüzünden bana atar yap, hem de benden güler yüz bekle. Çok beklersin!

Parmaklarını koyu kırmızı saçlarından geçirip gözlerini devirdi, "Ben sanki bayılıyorum seni toplamaya, Burcu teyze yolladı poşetler ağır olur git yardım et diye. Hadi gir içeri uğraştırma..." dedi sabırsızca, ama elbette ben burnum dik yürümeye devam ettim. Bendeki inatla ölsem girmem o arabaya!

Tam o sırada burnumun ucunda bir ıslaklık hissettim, sonra omzumda ve sonra da spor için giydiğim beli açık tişört yüzünden, karnımda. Gökyüzüne doğru hışımla bağırdım,

"Ağğh, ciddi misin?" Sanki doğa ana benimle dalga geçiyordu. Adımlarımı hızlandırdım ve ıslak saçlarım sırtıma çarparken kararlı bir şekilde yürümeye devam ettim. Üzerimdeki spor kıyafetlerinin tamamı ıslandığında omuzlarımın soğukla beraber titrediğini hissediyordum.

Jipin motoru durduğunda kafamı bile çeviremeden bir kol beni belimde kavradı ve sırtına doğru sarkıttı. Kendimi tam olarak bir çuval gibi hissediyordum. Diğer elinin de telaşla yere bıraktığım poşetleri toparladığını gördüm. Beni yolcu koltuğuna oturttu ve o da hışımla direksiyonun başına geçti. Öfkeyle, ve biraz da hayal kırıklığıyla yeşeren gözlerini bana çevirdiğinde utançla başımı önüme eğdim.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin