Selamlar. Yıllar önce başladığım ve kimseyi şaşırtmayarak devam etmediğim bir hikaye daha. Aslında Excelsa'nın yeri bende çok çok ayrı. Yazdığım hiçbir şeye güvenemezken ona güvenmiştim. Hala da güveniyorum. Herneyse. Eğer açıp bakmaya değer gördüyseniz ne mutlu bana, ha açmadıysanız eğer ne yapalım der susarım. Neyse gençler, sınav haftama tam bir hafta kala çalışma isteğimin yerini bulamazken yazdığım bir bölüm mazur görün. İyi okumalar.
Excelsa, Atlas Okyanusu
"Onlara Excelsa'nın sualtında bir okul olduğundan bahsedecek miyiz, yoksa kendileri mi keşfetsin?"
"Kural bir," dedi Jamie arkadaşlarına son bir bakış atarken. "Dura lex, sed lex (Kurallar katıdır, ama kuraldır). Kurallara uyan askerler asla suçlu değildir."
"Hah, söylemesi çok kolay değil mi Jamie?"
"Aslına bakarsan Ece, evet kolay. Şimdi konuşmayı kesin ve içeri girin. Hayatım boyunca burada bekleyemem."
Jamie hızlı bir şekilde koridoru aştı ve kapının önünde duraksayıp arkadaşlarına baktı.
"Hazır mısınız?"
"Hayır!" diye bağırdı ikisi aynı anda. Sonra aynı anda konuştuklarını fark edip gülmeye başladılar. Jaime ikisinin bu halini görünce iyice keyiflendi ve içi acıyarakta olsa kapının yanındaki tarayıcıya elini bastırdı. Arkadaşlarının bu keyifli halini tabiki de bozmak istemiyordu ama önünde sonunda Advenalar ile karşılaşmak zorunda kalacaklardı. En iyisi erkenden bu işi bitirip rahatlamak diye düşündü. Kapı açılıp tereddütle içeri girdiklerinde gördükleri manzara hiç de bekledikleri gibi değildi. Diandra yatağına uzanmış ilgisizce tavanı izliyordu. Görev dağılımı yapılırken kendisine Diandra'nın gelmesinin aslında nasıl işe yaradığını yeni fark ediyordu Jamie. Tuzağa düşürmek zor olmuştu, zaten okulun varlığından haberdar olan ve yöntemlerin neredeyse hepsini bilen biriydi. Ancak başlarda ona zorluk çıkaran konular şimdi işine geliyordu. Diandra zaten okulu biliyordu ve ona ihanet içerikli bir konuşma yapmayacaktı. En azından ben şanslıyım diye mırıldandı. Bakışlarını Diandra'dan çekip diğer yenilere baktığında garip bir şekilde onlarında sessiz olduğunu fark etti
Acaba onlar gelmeden hemşire sakinleştirici falan mı vermişti? Ece küçük adımlarla üç ay boyunca kandırdığı arkadaşına doğru ilerledi. Evet, her şey görev içindi. Türkiye'ye gitmesi, Zülal ile aynı sınıfta olması ama arkadaşlıkları gerçekti. Tabi Zülal buna inanmaz diye içinden geçirdi Ece arkadaşını tanımanın verdiği bilmişlik ile."İyi misin Züzü?" dedi temkinli bir şekilde. "Kendini nasıl hissediyorsun?"
Zülal bomboş bakan gözlerini arkadaşına çevirip güldü. Gerçekten nasıl hissettiğini mi sormuştu o? Kurumuş boğazını hiçe sayarak tekrar güldü ama bu gülüş içten değildi. Alaycıydı.
"Fiziksel açıdan gayet iyiyim ama nedense sırtımdan bıçaklanmış gibi hissediyorum" dedi. Onun bu sözleri üzerine yan tarafında yatan Adrian kahkaha attı.
"Ben gerçekten arkadan bıçaklandım ya da iğnelendim mi demeliydim Sammy?"
Adrian'ın bu ani çıkışı ile gözlerini kocaman açtı Samuel. Böyle olacağını biliyordu. Böyle olacağını en baştan beri biliyordu. Bilmesine rağmen çoktan gözleri dolmuş ve görüşünü bulanıklaştırmıştı. Sammy'nin dolan gözlerini gören Adrian arsızca sırıttı, tıpkı ilk tanıştıklarında Samuel'i aşağılayan piç herifin yaptığı gibi. Ortamın sakin ama dehşet verici havasından rahatsız olan Jamie arkadaşlarının dikkatini kendine çekmek için öksürdü. Ece ve Sam dolu dolu olmuş gözleri ile ona bakınca hasta yataklarında yatan yeni öğrencilere baktı ve konuşmaya başladı:
"Müdire Adela size gerekli olan tüm bilgileri zaten verecek, birkaç hafta içinde de ders görmeye başlayacaksınız. Excelsa'nın kurallarını öğrenmek ilk ve en temel göreviniz." dedi soğukkanlılıkla. Daha sonra kapıya doğru ilerleyip arkadaşlarının odadan çıkmasını bekledi. Onlar odadan çıkınca arkasına son kez dönüp, "Ve büyük sınıflara kesinlikle saygısızlık etmek yasaktır. Grubuma, yani Samuel ve Ece'ye, attığınız tek bir alaycı bakışı bile saygısızlık olarak algılar ve ceza almanıza bizzat neden olurum." dedi keskin bir tonla. Evet kızmaya hakları vardı ama öyle ya da böyle kimse grubunun üyelerinin canını yakamazdı.
* * *
"Ya inanabiliyor musunuz ya?! Bana resmen beni arkadan bıçakladı dedi!" diye bağırdı Ece sinirle. Zülal ile karşılaştıkları andan itibaren vicdan azabı yerini sinire bırakmıştı. Evet o da böyle olsun istemezdi ama sonuçta sadece emirleri uygulayan bir öğrenciydi o!
"Çünkü aynen öyle yaptın Ece, öyle yaptık." dedi Sam gözlerinin dolmasını engellemeye çalışarak. Adrian'ın, en yakın arkadaşlarından birinin, ona sulugöz der gibi sırıtmasını unutmak istiyordu ama olmuyordu işte. O lanet an gözünün önünden gitmiyordu.
"Kabul etmiyorum Sam, sende ağlamayı bırak. Onları gerçekten sevmiş olabiliriz ama madem onlar bizi dinlemeden yargılama kararı aldı bizde onlara uyar ve öyle davranırız. Hem Jamie ve ben sana yeteriz, ağlama sen." dedi sonlara doğru sesini kısarak. Jamie ikiliye bakıp sessizce iç çekti. Bu Advenalar başlarına bayağı bela açacak gibi duruyordu.