Multi: Atahan.
"Mucizelerde öyle ansızın gelmezler mi? Belki bu da benim mucizemdir."
"Bakın burada ne var? Bizim Deli Yıldız'a talip çıkmış. Hemde o kadar güzel şeyler söylemiş ki! Ben bile duygulandım valla!"
Ve insanlar böyledirler işte, anlatmak istediğim tam da buydu...
"Ben böyle deyince sizlerde merak ettiniz değil mi? O zaman size de okuyayım!" Yüzünde bu olaydan zevk aldığını belirten bir ifade vardı. Canımı yakıyordu, fazlasıyla.
"Atahan yeter! Bırak şunu." Bunları dememle ona doğru birkaç adım öne atıldım. Gözlerimden akmak için didinen yaşları tabii ki de serbest bırakmayacaktım. Neydim ben, çıtkırıldım kızın teki mi?
"Oo hayır hayır. Bak burada ki herkes merak ediyor Yıldız. Okuyalım değil mi?"
"Atahan yeter bırak şu mektup zırvasını bununla mı uğraşacağız." O sırada Atahan'la kavgamızın içine giren kişi benim için çok beklenmedikti. Atahan'ın en yakın arkadaşlarından biri, Ufuk. Bu çıkışa belli ki Atahan'da şaşırmıştı. Ama kendini toplayıp Ufuk'a cevap verdi.
"Ya bir dur. Zaten kısa bir mektup. Okuyalım."
Sonra ne mi oldu? Atahan avazı çıktığı kadar bağırarak okudu mektubu. Belkide birinin içine tüm özel duygularını katarak yazdığı mektubu Ufuk hariç tüm arkadaşlarıyla kahkahalar içerisinde okudular. Etrafımızda oluşan toplulukta gülüyordu, bazı vicdanlı saydıklarımız hariç. Artık diyebileceğim bir şey yoktu.
Bir an içimden o kişinin Ufuk olabilme ihtimali geçti. Ama yok, kendini bu kadar kolay ifşa etmezdi.
"Sana bir tavsiye, bu mektuba o kadar çok bel bağlama Yıldızcık. Belli ki biri seninle fena dalga geçmiş. Hadi gitte hepimizi babana şikayet et!" Ve yine kopan kahkaha tufanı. Anlamıyorlardı, asla da anlamayacaklardı.
"Bitti mi?" Sorduğum soru karşısında dudaklarını büzdü ve yüzümün hizasına eğildi.
"Bittk be Yıldızcık. Yeni bölümde görüşmek üzere. Bu sana birkaç gün yeter herhalde. Al bakalım mektubunu. Belki yine yazar senin şu kahramanın. Bir dakika ne demişti. İşte şimdi mükemmelsin? Evet, cidden mükemmellik anlayışına hayran kaldım gizli çocuk!" Kalabalığa karşı söylediği cümlesinin ardından kantine doğru yürümeye başladı ve arkadaşlarıyla beraber kantine girdiler.
Çaresizce okula yürümeye başladım. Sanırım dersten önce yüzüme bir su çarpmalıydım. Sessizde olan telefonuma dört tane mesaj gelmişti. Bilinmeyen bir numaradan.
05*********: Hadi ama, bu kadar güçsüz olamazsın! Sana yazdığım mektubu gözlerimin önünde okudun. Hatırla orada yazanları.
05*********: Üzgünüm. Seni ondan koruyamadığım için. Sanırım korkağın tekiyim. Affet beni Yıldız kız.
05*********: Ağlama!
05*********: Sanırım sana artık mesaj yoluyla ulaşmalıyım. Umarım telefonunuda kaptırmazsın.
Ne bu şimdi. Bir anda texting hikayesine mi döndüm. Kimdi bu? Eğer benimle dalga geçiyorsa ben bu duruma alışmadan bir son vermeliydi!
Yıldız: Bak. Yeteri kadar dalga geçen var görüyorsun. Eğer sende dalga geçiyorsan... Bir şey yapamam evet! Herzaman ki gibi susarım.
05*********: Şu an böyle düşünmeni anlayabiliyorum. Ama bir süre bu şekilde olmalı. Karşına çıktığım gün Atahan'a karşı elim güçlü olacak ve senin oturttukları o kalıbın içindeki çaresiz kız olmadığını ıspatlayacağım, ıspatlayacağız onlara.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ansızın
Чиклит-Bu kapak Loneless Photoshop'a aittir.- Şimdi, saate bak. Bu saatten sonra hiçkimse ve hiçbir şey için aynı oranda üzülme. Sıfırla Hayatı. Bir zamanlar uğruna içinde fırtınalar koparan kişiler, nedenler ve tüm kötü anılara inat yüzüne güzel bir tebe...