Geçen yaz ailecek dedemlerin köyüne gitmiştik merkezden oldukça uzaktı ve yolları çok kötüydü anlattıklarına göre köy ipek
yolu zamanında ticaret yapan kervancılar tarafından kurulmuştu.Yolda giderken babam köyün eski bir hikayesini anlatmaya başladı; bu köyde yaşayan halk kervansaraylar sayesinde o kadar
zenginlermiş ki çocuklar demir bilyeler yerine altın bilyelerle misket oynarlarmış bir birlerine taşlar yerine altınlar
fırlatırlarmış yemek yedikleri kaplar hatta kaşık ve çatalları bile altındanmış yani kısacası çok zenginlermiş fakat bu
zenginlikleri başlarına çok kötü bir müsibet getirmiş bir sabah uyandıklarında havanın aydınlanmadığını ve güneşin
doğmadığını görmüşler gökten kırmızı toprak gibi birşeyler yağıyormuş fakat yağan bu şeyler su damlaları gibi küçük değil
oldukça irilermiş düştükleri yeri delip geçiyorlarmış halk kendilerini korumak için köyün 1km ilerisindeki dağların
mağaralarına sığınmışlar 15 20 gün boyunca mağara içinde biriken yağmur sularından ve ordaki yabani meyvelerden beslenerek
hayata tutunmaya çalışmışlar bir gün aralından 2 kişi seçip ortalığı kolaçan etmeye göndermişler gönderdikleri kişiler
geri döndükleri zaman gördükleri şeylerin korkusundan kekeleyerek zorla konuşabilmişler bu iki kişinin anlattıklarına göre
hava düzelmiş sanki hiç gökten birşeyler yağmamış gibi herşeyin yerli yerinde olduklarını köyün içinden garip sesler
geldiklerini duymuşlar havanın düzeldiğini duyan halk mağaradan çıkmaya karar vermişler ve köye doğru yürümeye başlamışlar
köye gelene kadar etrafta hiçbir anormallik yokmuş köye geldikleri vakit evlerine gitmişler ve evdeki değerli eşyaların
ortadan kaybolduğunu fakat evlerin bıraktıkları gibi temiz ve düzenli olduğunu görmüşler tüm halk köyün orta meydanında
toplanmış eşkiyaların köye gelip değerli eşyaları çaldığını düşünmüşler fakat eğerki köye eşkiyalar girmiş olsaydı
evleri talan edip hatta yakıp gideceklerinide biliyorlarmış sanki birileri elleriyle koyduğu gibi tüm değerli eşyaları
köydeki her evden toplamıştı halk yaşanan bu olaylara anlam verememişti ve ertesi gün gençlerden oluşan bir gurubu köyün
etrafında değerli eşyaları aramaları için görevlendirmiştiler fakat gençler saatlerce köyün etrafında dolanmalarına rağmen
ne bir değerli eşya nede bir at veya insan ayak izi görememişlerdi olayın içinden çıkamayacağını anlayan halk yeni gelecek
olan kervanlardan tekrardan zengin olabileceklerini düşünüp olayın üstünde fazla durmamışlarmış fakat birdaha ne köyden
bir kervan geçmiş nede bir insan.Babam hikayeyi bitirdiği zaman köye varmıştık. Arabalardan indiğimizde amcam ile dedem bizi karşılamıştı hemen eve geçip
uzun yoldan geldiğimiz için karnımızı doyurmuş dinlenmeye çekilmiştik o sırada dedem, eniştem, ben ve babam
odada sohbet ediyorduk birden bire konu babamın anlattığı olaya gelmişti ve eniştem eğer bu hikaye doğru ise o altınlar
kesinlikle köyde biryerlerde gömülmüş olduğunu söyledi dedem hemen eniştemin sözünün arkasından ciddi bir ses tonu ile
anlattıgın o hikaye gerçek ve köyün etrafında binlerce altın var fakat jandarma sürekli köyde olduğu için hiçbir zaman
aramaya çıkamamıştık dedi bunun üzerine amcam karşı evdeki hasan abide dedektör olduğunu ve kazı için malzemeleri
ayarlayabileceğini söyledi sabaha karşı evden çıkılacaktı ve ev halkından başka hiçkimse altın aramaya gideceklerinizi
bilmeyecekti.Sabah saat 5:20 civarında evden amcam ve komşumuz hasan abi çıkmıştılar. Dedemin tarif ettiği köyün en uç
köşesindeki çöplüğe doğru hareket etmeye başlamıştılar 10 15dk içinde dedemin tarif ettiği yere varmıştılar yolda
jandarmaya rastlamadıkları için hemen işe koyulmaya başlamışlar 30dk sonra toprağın içinde bir taş bulduklarını ve bu
taşın üstünde eski bi yazıyla birlikte hemen sağ tarafında karanlık bir suret çizimi görmüşler pek önemesemeden taşı
kaldırıp altındaki 1 küp altını bulmuşlar amcam ile hasan abi altını bulmanın heycanı ile kendilerinden geçmişler ve
ardından hemen arabaya binip eve gelek üzere yola çıkmışlardı.akşam saatlerine yakın ne amcam nede hasan abiden bi haber alamamıştık evde yengem ve dedem telaş içinde başlarına birşey
gelebileceklerinden endişeleniyordu çok geçmeden evdeki çevirmeli telofon çaldı arayan jandarmaydı ve amcamlarım kaza
yaptıklarını ve öldüklerini söyledi yengem oracıkta baygınlık geçirdi yengemi sakinleştirdikten sonra hemen traktöre binip
babam ve dedemle beraber olay yerine doğru gidiyorduk yolda kara çarşaf giymiş ve dedemin daha önce köyde görmediği
kişiler geçiyordu fakat amcamın ölüm haberini aldığımız için bu konu üzerinde fazla durmamıştık olay yerine vardıgımızda
detektör ve kazı eşyaları arabanın içindeydi belliki birşe bulmuşlardı ki kazma küreklerin üstünde toprak vardı fakat
arabada ne bi altın nede başka birşey vardı.Kazayı duyan köylü hemen olay yerine doğru gelmişti jandarma komutanı dedeme görev icabı en son ne konuştunuz ne zaman
görüştünüz bunların köyün kimsenin gelmediği yerde ne işleri var demişti dedem de çaresizce olan biten herşeyi anlatmıştı
köylü dedemin bu anlattıklarını duyduktan sonra bir birlerine dönerek; demekki altın bulmuşlardı o zaman altın
buralar bir yerdedir demişlerdi.Olay yerinden cesetleri aldıktan sonra mezarlığa doğru yola çıkmıştık fakat köylüden hiçkimse cenazeye gelmemişti onun
yerine kahveye gidip kaybolan altınların derdine düşmüşlerdi bunlar kahvede otururken adamın birinin küçük oğlu çıka geldi
" BABA BABA BAK NE BULDUM " diyerek babasına elinden büyük altını uzattı babası hemen " oğlum bunu nerden buldun götür
bakayım bizi oraya " demişti tüm kahvedeki insanlar çocuğun peşine düşüp naletli ağacın oraya kadar gelmişlerdi çocuk "
burda buldum babacım " demişti köylü hemen ağacın etrafında altınları aramaya başladı fakat 5dk aramalarına rağmen
hiçbirşey bulamamışlardı çocuk elini nereye atsa 1 tane altın bulup babasına veriyordu fakat çocuktan başka hiçkimse
altınları ne görüyor nede bulabiliyordu durum böyle olunca çocuğun babası " canım oğlum sen şurda altınları topla biz seni
uzaktan izleyelim " dedi tüm köylüyü alıp naletlli ağacın tam karşına gittiler ve çocuğu izlemeye başladılar çocuk sanki
kendi eli ile koymuş gibi tüm altınları topladı fakat sanki toplarken birileri ile konuşuyor teşekkür ediyor hatta
gülüşüyordu köylüler altınların derdine düştükleri için bunu çok umursamamıştı çocuk tüm altınları topladıktan sonra köylü
hemen çocğun yanına gidip tüm altınları paylaşmıştı herkes evine sevinçli bir şekilde dönerken birden bire köydeki tüm
elektrikler kesilmişti göz gözü görmüyordu köylü daha önce hiç duymadıkları sesleri duyuyordu ve hepsi korkudan ne
yapacaklarını bilemiyordu çok geçmeden elektrikler yeniden gelmişti fakat ortalıkta ne bir köylü nede bir altın
kalmamıştı.Dedem amcam ile eniştemi mezara vermiş eve dönüyorlardı sitem etmek için kahvenin yoluna doğru yürümeye
başlamıştı kahveye geldiği zaman kimsenin kahvede olmadığını gördü evlerine gitmişlerdir diye düşündü fakat ocakta
kaynayan suyu gördükten sonra kafasında soru işaretleri çıkmaya başlamıştı köylü alel acele nereye gitmişti neden taziyeye
gelmemişlerdi bunları düşünürken kapının önüne bir çocuk geldi ziya amca babamlar ortalıktan kayboldu yanımda elini
tutuyordum birden bire elektrik gidip geldi ve yanımda hiç kimse kalmamıştı dedem bu sözleri duyduktan sonra hemen
jandarmayı aradı ve olayı anlattı jandarma hemen arama çalışmalarına başladı fakat ne o köylüleri bulabildiler nede
kaybolan altınları...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ OL İZLİYORLAR
Terror-KİTABIMIZIN GÜNCELLENMİŞ HALİDİR- DESTEKLERİNİZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM :) KİTAP TANITIMINA KİTAPLA İLGİLİ BİR ŞEY YAZMAYACAĞIM NEDEN KENDİN GİRİP BAKMIYORSUN SEVECEĞİNE EMİNİM :) :) İYİ OKUMALAR :):) :)