Merhaba arkadaşlar bu bizim birlikte yazdığımız ilk kitabımız.İnşallah beğenirsiniz. Öncelikle isimlerimiz :LEYLANUR ÇEVİK
HATİCE KÜBRA DOĞAN
Tanıtım videosu medyada var.
İyi okumalarrr :D
"Unutmayın herkes kaderini yaşar. Tabi yol ayrımlarına dikkat..."
AŞK üç harf bir kelime ama okadar ağır ki bazen insan taşıyamıycağım zannediyor.Sonra birşeyle daha tanışıyorsun işte o an aşktan daha ağır daha acı verici şeyler olduğunu anlıyorsun.O kadar acıtıyor ki ölücekmiş gibi hissediyorsun ama sonra acı uyuşturuyor hissetmemeye başlıyorsun.Acı yaşadığını biliyorsun ama hissetmiyorsun işte şimdi bende o anlardan birini yaşıyorum.Çünkü tanıştım aşkla daha da kötüsü aldatılmakla tanıştım.Canından çok sevdiğin insanın,senin canını acıtacağını düşünmeden başkasını hayatına aldığını görmek,galiba dünyadaki en zor şey bu hayatta veya da benim hayatımda.Tam tamına iki hafta oldu ama hâlâ unutamıyorum.Yanlış anlamayın onu değil, yaptığını unutamıyorum. Bu iki hafta da hiç nefes almamış gibi hissediyorum kendimi.Gerçi Uras'ta her gün söylüyor ya "Yürüyen ölü"diye.Onun sayesinde hayata biraz da olsa katılmaya başladım.Uras kim mi ? En değerlilerimden biri o.Ve sanırım bundan sonra güvenebileceğim tek erkek. O benim deli dolu canım kankam. Aslında kardeşim desem daha doğru olur.Okuldan sıkılmamamın tek sebebi Uras. Okadar komik ki beni şu günlerde dahi güldürmeyi başarabiliyor.Size bir sır vereyim mi? Onunla eve gitmek için dahi olsa ayrıldığımız da üzülüyorum tam da şu an da olduğu gibi. Okuldan çıkıp bu sokağa girdiğim an sanki urasla farklı bir hayatta yaşıyormuşum da şimdi kendi hayatıma gelmiş gibi hissediyorum. İşte tam da bu anda kafama bir kutunun düşmesiyle çığlık attım...
Toprak'tan:
Yüzüyle buluşan yumruğum ikinci kez inerken bir kez daha küfrettim. Tıpkı her yumruk attığımda olduğu gibi. Kanayan burnu veya bizi ayırmaya çalışanlar umrumda değildi. Tüm vücudumu öfke bürümüş , gözüme perde inmiş gibiydi.Derin bir nefes alıp elimi bir daha kaldırırken bileğimin sertçe tutulmasıyla kendime geldim. Beni bu oldukça memnun olduğum işlevden mahrum bırakan kişiye sert bakışlarımla dönecekken bu kişinin okul müdürü olduğunu görünce bakışlarımı yumuşattım.Ondan korktuğumdan değildi bunun sebebi. Tombul,kısa bacaklı, bu kel adamın ne halt yapsam babama yetiştirdiğini biliyordum.
Koridorda Arda'nın ve benim ismimin yankılanmasıyla göz devirdim.Sanırım istikamet müdürün odasıydı. Bıkkınlık hissiyle odaya girdiğimde her zaman ki gibi başka bir binaya adım attığımı düşündüm. Odasındaki gösterişli desenlerle kazınmış masa, büyük ekrandan kaliteli laptobu, has deri koltuklar ve gümüş biblolardan anlaşılacağı üzere cimriliği kendisine değil çevresineydi. İkimizde karşısında elleri önde bir şekilde duyacağımız şeyleri bekliyorduk. Kırmızı görmüş kızgın boğa misali bakışları tahmin ettiği kadar da sert değildi veya kendini hayal ettiği gibi göstermiyordu. Konuşmaya başlayınca bu saçma incelemeyi yarıda bıraktım. '' Bu kaç oldu? Kaçıncı kez bu kavganız? '' Bunun soru niteliğinde olmadığını düşünürken '' Ha? '' diye bağırmasıyla konuştum. '' Hocam açıkçası pek sayma ihtiyacı duymadım. Olmuştur bir iki tane.''
Sanırsam verdiğim cevap onu tatmin etmemişti ki elini masaya vurdu. Bu defa Arda konuştu. ''Hocam kantindekini saymazsak yedi olması lazım. Netice olarak kantin pek zarar görmedi. '' Yerde olan masa ve sandalyeler, parçalanmış cam soda şişeleri. dökülmüş yemekler gözümde canlanırken istifimi bozmadım. ''Kes kes ! Birde zarar görmedi diyor.Gerçi sende haklısın kantin diye bir şey mi kaldı ki zarar görsün! '' ''Yani ...'' dediğinde hışımla Arda'ya döndü.Ben yüzüme yamuk sırıtışımı yerleştirirken aynı hızla bana dönmesiyle tekrar ciddi bir hâl aldı yüzüm. " Siz ikiniz benim okulumun kalitesini düşürmekten bıkmamış olabilirsiniz ama ben bıktım! Bu bardağı taşıran son damlaydı. Artık ikinizi de bu okulda görmek istemiyorum. Hemen velilerinizi arayın gelip dilekçeleri imzalasınlar."
Ali abinin işi var mı acaba? Gerçi bizim bahçenin ağaçlarını kesmekten başka ne iş yapıyor ki . Tamamdır bu işi bizim bahçıvan Ali abi halleder. '' Ha yada yok. Sizin ne yapacağınız belli olmaz. Velilerinizi bizzat ben arasam daha iyi olacak. '' Ah! İşte bu kötü oldu. Arda kafasını iki yana salayıp konuşmaya başladı. '' Bunu yapamayacağını ikimizde biliyoruz. '' deyip gıcık bir şekilde '' Demi hocam?'' Diye devam etti.Bende bu sırada yarım ağız sırıtıyordum. Müdürün bakışları kısa bir an ikimiz üzerinde dolaştı. Daha sonra tehtitkar bir şekilde gülümsedi.''Öyle mi? '' Tek kaşını kaldırarak ''Bunu bu okulla hiç bir ilginiz kalmayıp bu kapıdan çıkarken daha iyi anlarsınız.''Bakışlarım Arda'ya döndü bu moruktan fena kapak yemişti .'' Şimdi çıkın odamdan derhal sınıflarınıza gidin. Az sonra velileriniz geldiğinde eminim sizi burada çok keyifli bir şekilde bekliyor olacağım. '' Sinirli bir şekilde arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Tam kapıdan çıkarken yine o moruğun sesini duydum. ''Ha bu arada çocuklar. Velililerinize size verilecek en güzel cezayı da söylüyeceğim. Eminim ki çok hoşunuza gidecektir.''Sinir katsayım biraz daha artmıştı. Babam ceza olarak en fazla arabamı elimden alacakken şimdi bu hasta kılıklı herif kim bilir ne yumurtlayacaktı.
***
Derste Arda'ya hala sinirli sinirli bakarken kapı çaldı ve nöbetçi kız girdi.''Hocam Toprak Ateş ve Arda Özdemir'i müdür çağırıyor.''İkimizde aynı anda sert bir şekilde ayağa kalkıp kapıya doğru yürümeye başladık. Adımlarımı biraz daha hızlandırdım ve tam kapıdan çıkarken Arda'ya omuz attım.Müdürün odasına girerken sinir ve öfkeyle kavrulmuş bir çift siyah göz gördüm.Herzamanki otoriter tavrından ödün vermeyen babam asla benim haklı olabileceğimi düşünmezdi. Gerçi onunla nezaman baba oğul oturup adam akılı konuştuğumuzu hatırlamıyorum.Annemi kaybetiğim o günden beridir pek iletişim kurduğumuz söylenemez. Müdürün gülen yüzüne bakılırsa istediği olmustu.Babam hızlı bir şekilde ayağa kalkıp sert adımlarla üzerime gelmeye başladı. Kolumdan sert bir şekilde tutup dışarı çıkardı. Okul bekçisinin ona verdiği selamı dahi almadan hışımla arabaya bindi.Galiba bunlar beklediğim tepkiler olduğu için garipsemiyordum.Yarım saat sonra eve vardık.İşte şimdi anlıyordum bu sesizliğin fırtına öncesi olduğunu. Kapıyı sertçe örttü ve aynı sertlikle bana döndü.
''Yeter artık bıktım senden de hatalarından da!! '' Gür sesi bu koca evi dahi dolduruyordu. '' Başkalarının karşısında hep mahcup duruma düşüyorum. Yaptığı hatalardan belki ders alır diyorum ama yok, beyfendinin umurunda bile değil.'' Sinirli bir şekilde dolaşırken beni kırmaktan kaçınmıyordu. '' O paracı adi,pislik karşısında bile beni küçük düşürdün. Sema öldüğünden beridir böyle başına buyruk davranıyorsun.'' Sertçe başımı kaldırdım. İşte bu cümle öfkelenmeme yetmişti.''Sakın!Annemin adını birdaha ağzına alma!'' Sinirli ve öfkeli bakan gözleri kararmış ve zifiri bir siyah olmuştu.O anda bağırışlarımızın doldurduğu bir ses daha yalkılandı.Yanağımdaki sızıyla bana tokat atığını anladım.''Bundan sonra özel okulları unut.Kaydını devlet okuluna aldırıyorum.Şimdi çık odana ve gözüme görünme''Dişlerimi sıkarak''Ne oldu gerçekler ağır mı geldi?'' Diye cevap verdim. ''Çık!'' Diye bağırdı.Sinirle odama çıktım.İçimde kasırga gibi büyüyen öfkeyi artık zaptedemiyordum. Önüme ne gelirse kırıp dökmeye etrafa fırlatmaya başladm.Gözlerim öfkeden kör olmuş gibiydi.Sonra bir kız çığlığı duydum ve kendime geldim. Merakla pencereden baktığımda acıyla sızlanan bir kız ve yanına düşmüş annemden kalan en değerli eşyam duruyordu.
Yazım hatalarımız olduysa affedin. İnşallah kitabımızı beğenmişsinirdir. İkinci bölüm biraz okunma olduktan sonra gelicek. Tekrar görüşmek üzereee.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARAMIZDA KALSIN
Teen FictionHer şey bir adamın seçimi ile başlamıştı. Bu seçim bir çocuğun nefretle büyümesine, diğer bir çocuğun ise sırlarla büyümesine yol açtı. Peki ya nefret ve sırların kapıları birbirlerine aralanıyorsa? Ya aşk, nefrete bürünmüş sırların karşısında e...