İkinci Tanışma

32 3 1
                                    

Kapı açılmıştı, zayıflıktan ölmeyi bekleyen çakma sarışın saçları olan, sigaradan dişleri sararmış, yanına yaklaştığınızda burnunuzu fetheden berbat bir kokuya sahip kimya hocasıda dahil herkes kapıya odaklanmıştı, ben hariç... Çünkü bu sınıfın potansiyelini görmüştüm, en fazla kim gelebilirdi ki?
Uzun boylu, altın orana sahip bir vücudu olan, kumral ince telli aslan yelesi gibi saçlara sahip, kemikli çene hattı baş döndüren, hafif bir kirli sakalı olan, giyimine dikkat eden, güzel kokusu 10 metre ileriden anlaşılan.. onun gelebileceğini tahmin etmemiştim. Taksideki yabancı gelmişti.. Aslında pek şaşırmamıştım genelde böyle olmazmıydı? Umursamadan başımı sıraya koyup uyumaya çalıştım, gördüğüm kâbuslar yüzünden uyku düzenim sarsılmıştı ve beş dakika uykuya bile muhtaçtım.
Göz kapaklarım yavaşca ağırlaşmıştı. Uykuyla uyanıklık arasındaki o tatlı aşamadaydım. Oturduğum sıra bir anda sarsıldı. Derin bir nefes alıp vererek irkildim. Tek boş sıranın yanım olması beni rahatsız etsede bir şey demeden uyumaya devam ettim.
   Beş dakika sonra tenefüse girdik. Sınıfta bir curcuna başladı ve artık uyumam imkansızdı. Kitabımı ve cüzdanımı alıp merdivenlere yöneldim. Uykumu alamamış olmanın verdiği sersemlikle gözlerim döndü ve yaslanacak bir yer aradım. Merdivenlerin korkuluğuna son anda tutunmuştum. Yavaş yavaş nefesimi toparlayıp aşağaya indim. Kantinden çay alıp kitabımı okumak için sabırsızlanıyordum.
Arkamdan birinin seslendiğini duyar gibi oldum ve refleksle arkamı döndüm. Dolunay'dı bu.
"Hazeel!" Diye haykırıyordu kantinin ortasında. Adımın böyle ulu orta bağırılmasından hoşlanmıyordum. Hemen Dolunay'ın yanına gidip bir an önce susması için sarıldım.
"Hazel bir yandan içim sana o kadar buruk ki ben aramasam beni hiç aramıyorsun ama işte mükemmel kıyafetlerin olduğu için sana kıyamıyorum!" Dedi kahkaha atarak.  İkimizde gülüyorduk. Bu kızı seviyordum, çok fazla hayat enerjisi vardı. Eğlenceye düşkün, sevmeyi sevilmeyi bilen deli dolu biriydi. Sarı saçları, ela gözleri,kalkık burnu kiraz gibi dudaklarıyla çok alımlıydı ve erkeklerin dikkatini kolayca çekebiliyordu. Benim tam tersimdi ama birbirimizi tamamlıyorduk işte..  asla benim kadar saf ve aptal olmazdı. Her zaman stratejik davranır kolay kolay alt edilemezdi. Yazın New York'a ailecek tatile gitmişlerdi ve gerçekten kendini özletmişti. Zaman buldukça arıyor flörtlerini saatlerce anlatıyordu.
Yavaşca yürüyorduk. Konuşmaya dalmıştık.  Dolunay bir anda duraksadı.
"Allahıım!" Diyerek bir yere bakıyordu. Baktığı yere döndüm. Yabancı oradaydı. "Bu kim kızım ne işi var burada? Bunun yunan tanrılarının filan yanında olması gerekmiyormu?" Diyerek sırıtıyordu. "Yavaş ol ve salyalarını topla çok kaba biri sen yumuşak erkeklerden hoşlanmıyormuydun?" dedim alaycı gülümsemeyle. Bana göz devirdi ve oda kendiyle dalga geçercesine gülümsedi, yürümeye devam ettik.
Dolunay hukuk istiyordu. Bölüm seçmeden, günlerce diyetisyenlik okulayım diye yalvarmıştım ama kararlıydı ve eşit ağırlık seçmişti. Tek arkadaşımla aynı sınıfta olamıyordum. Sınıflarımıza doğru ayrı ayrı yürüdük.
En arkaya sessiz köşeme geçtim. Artık dersi dinlemeliydim ve odaklanmaya çalıştım. Gözlerim tekrar karardığında gözlerimi sıkıca kapadım ve masanın kenarından destek almaya çalıştım. Ellerim masayı sıkmaktan sararmıştı. Funda hoca sanırım farketmiş olacakki dışarı çıkıp kendime gelmem için müsâde etti. Yavaş adımlarla sınıftan çıkıp kapıyı kapattım.  Ardımdan kapı bir kez daha açılıp kapandı. Kendimde değildim ve arkamı dönemedim. Duvara yaslanmış beynimin toparlanması için dakika sayıyordum. Sol omzumu ürküten bir el hissettim. "İyi misin?"
  Şaşkınlıktan hafifçe aralanan ağzımı kapatıp arkamı döndüm. Gözlerimin buğusu azalmış görüntüm netleşmeye başlamıştı ama kendimi yinede iyi hissetmiyordum. Yabancı gelmişti ve bana yardımcı olmaya çalışıyordu.
İyi değilim sanırım bayılacağım. "İyiyim teşekkür ederim."
"Gel revire gitmene yardımcı olayım." Dedi ifadesiz bir yüzle. Mimiklerini okuyamıyordum. Vicdanını rahatlatmak içinmi yardım ediyordu yoksa gerçekten yardım etmek istediği içinmi anlayamıyordum. Gözlerimi kısıp, sağ elimle gözlerimi kapadım. Sol elimle de yardım istemediğimi belirtir şekilde elimi kaldırdım.

Gözlerimi açtığımda yanımda yoktu.             
Yalvaracak değildi ve gitmişti.

  Enseme değen ürkütücü bir soğuk zemini iliklerimde hissedebiliyordum. Gözlerimin yanarak ve ağır ağır kapanışı bilincimi açık tutuyordu. Hâlâ acıyı hissebiliyordum. Sert bir şekilde bedenim sarsıldığını anladığım andan sonrası benim için yoktu. Artık bedenim ve ruhum bir süreliğine ayrıydı...

PÂYİDARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin