"Senin o adalet dediğin şey benim, ben!"

760 61 83
                                    

Betul-karagozler

°~°

 COOKSTOWN ŞEHRİ  / PORTRUSH KASABASI  (KUZEY İRLANDA)

At arabası yolculuğu boyunca aradan geçen saatler ilerledikçe Lysander'ı düşünürken kalp atışlarımın çıldırmış hızını kontrol etmeye çabalıyordum. Az kalmıştı işte aramızda örülü granit taşlardan duvarların kalkmasına son bir gece.

Düşüncelere dalmışken kendimi bulunduğum ortamın atmosferinden soyutlamıştım ki arabanın durmasıyla irkilip kendime geldim.

"Leydim, müsade ederseniz yardım ediyim."

Uzatılan elden destek alıp araban yavaşça indim ve karşımdaki küçük kasabanın girişine doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladım,

"Siz burada kalın, işim bittiğimde haber gönderirim"

Adamlardan onaylayan bakışlar alıp kasabanın içlerine doğru ilerlediğimde etrafta beni fark etmeyen kasaba halkına gülümseyerek baktım. Elbisemin üzerindeki solgun pelerin gösterişten son derece uzak ve tıpkı buranın bir yerlisiymişim gibi görünmemi sağlıyordu. Görüş alanıma ilk çarpan şirin bir terzi dükkanına yöneldiğimde içerideki tüm gözler üstüme çevrilmişti. 

Onlarca kadın çeşit çeşit kumaşlardan yapılan elbiseleri deniyor ve aralarında gülüşüyorlardı. Düşündüm de neden onlara katılmayayım ki?

•••

Üzerimdeki hardal sarısı, drapelerle süslenmiş parmak uçlarıma kadar uzanan elbisenin üstüne sere serpe dağılmış bukleli saçlarımla uyumu oldukça hoşuma gitmişti. Parmak uçlarımda

yükselip kendi etrafımda bir tur döneceğim sırada dışarıdan gelen şiddetli bağırışlar ve çığlıklarla irkilip başımı kapı yönüne çevirdiğimde gördüğüm manzarayla olduğum yerde çivilenmiştim.

Bir grup kılıçla kuşanmış muhafız eşliğinde içeriye patavatsızca dalan sarışın genç adamla gözlerim buluştuğunda sadiseler içinde yüz ifadesi sertleşmiş, yosun yeşili gözlerini tehditvari

şekilde üzerime dikmişti. Etraftaki kadınların kimisi çığlık çığlığa kaçmaya çalışırken kimisi korkudan teslimiyeti kabullenip itaat etmişti. Bense öylece olduğum yere mıhlanmış hayretle

sarışın adamın gözlerine bakıyordum. İçinde bulunduğum olayı yeni yeni kavramaya başladığımda suskunluğu bozup sinirle adamın üstüne yürümeye başlayınca bu defa sert bakışları

şaşkınlığa dönüştü,

"Siz kimsiniz ve ne yaptığınızı sanıyorsunuz adamlarınızı da alıp hemen burayı boşaltmanızı emrediyorum DERHAL!"

Diye sinirle bağırdığımda bir süre durup söylediklerimi sindirdikten sonra şeytani bir gülümsemeyle yosun yeşillerini üzerime sabitlediğinde yutkundum. Bakışları buz gibiydi.

"Sen kim oluyorsun da bana emir veriyorsun! Oradan bakınca emir alan birine mi benziyorum yoksa?"

Konuştuktan hemen sonra elbisemin omuz kısımlarından çekiştirip beni geriye doğru ittiğinde dengemi kaybedip sırtüstü yere serilmiştim. Arkasını dönmüş gidiyordu ki hızla ayaklanıp üstüne doğru koşarken,

"Haydutluk yapıyorsunuz bayım buna hakkınız yok adalet istiyorum!"

Olduğu yerde bir süre durup tekrar bana döndü bu sefer keskin bakışları yerini alay ve aşağılamaya bırakmıştı,

"Senin o adalet dediğin şey benim, ben!"

Küstahlığına daha fazla dayanamayıp var gücümle suratına tükürmüştüm. Gözlerini sadiseler içinde kırpıştırıp dudaklarının üzerindeki tükürüklerimi avuç içiyle silerken büyük bir nefretle bana baktıktan sonra elinin tersiyle sol yanağıma şiddetli bir darbe indirdiğinde acıyla inleyip yere kapaklandım. 

DEVR-İ DİKTATÖRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin