Her sabahki gibi uyandığında kan kırmızısı rengindeki yorganını kaldırıp siyah perdelerine ayağını sürüyerek ilerledi. Perdeyi her ne kadar açmak istemese de içindeki daha ağır basan açma isteğiyle açtı. Güneşe alışamayan gözlerini yumarak, sağ eliyle ovuşturdu. Dışarıdan biri bu halini görse onun gerçekten masum, tatlı biri olduğunu düşünürdü. Ama aksine o şeytanın ta kendisiydi.
Gece geç geldiği için üzerini değiştirmemiş, siyah gömleğindeki kan kurumuştu. Üzerine bir göz gezdirip eline bir havlu aldı ve banyosuna ilerledi. Banyoda kısa bir duş alıp dün ki adını bile bilmediği insanın kanlarından kurtulmuştu. Onun için herşey bu kadar basitti. Banyoya girerken eline aldığı havluyu beline sardı duşta işi bitince. Beline sardığı havlu onu çok ateşli gösteriyordu. Eğer kadınlar onun bir şeytan olduğunu bilselerdi sırf ona bu haliyle tapabilirlerdi.
Odasından dışarı çıkarak kıyafet odası olarak kullandığı odaya ilerledi. Üzerine düz beyaz bir t-shirt altına ise siyah, dar, dizlerinde yırtıkları olan bir pantolon, ayakkabı olarak da hiç giyilmemiş yeni spor ayakkabılarını tercih etmişti. Bugün grup arkadaşlarıyla buluşacak, melek tarafını ortaya çıkaracaktı. Bu tarafını pek sevmediği için fazla arkadaşlarıyla buluşmamaya özen gösterirdi. İnsanlara iyi davranmak onun tarzı değildi. Ne zaman arkadaşları buluşmak istese o bahaneler üreterek reddederdi.
Kahvaltı yapmaya niyeti olmadığı için salondaki içki dolabına ilerledi. Zaten kahvaltı yapmak onun alışkanlığı değildi. Bir içki bardağı alıp içine bir kaç parça buz koydu. Daha sonra ise viski şişesini elini alıp bardağı doldurmaya başladı. Ağzına kadar doldurduğu bardağı eline alıp koltuğuna ilerledi. Elindeki bardağı bir dikişte içip sehpanın üzerine bıraktı.
Eline aldığı telefona bakıp gelen bir kaç mesajı okudu. Hepsi gereksiz mesajlardı. Birkaçı reklam mesajı, diğerleri de hatırlayamadığı tek gecelik kadınlardan gelen mesajlardı. Telefon numarasını nasıl bulmuşlar hiç bir fikri yoktu Taehyung'un. Telefonun ekranını kapatıp pantolonunun arka cebine koydu ve ceketini alıp kapıdan çıktı.
Siyah spor arabasına ilerleyecekti ki arkadaşlarının onun zengin olduğunu bilmedikleri aklına geldi. Hala neden onları öldürmediğine lanet okuyarak bir taksi numarası tuşladı telefonunda. 15-20 dakika sonra gelen taksiye küfürlerini mırıldanarak bindi ve ortak evin adresini verdi. Yaklaşık 1 saatin sonunda eve varabilmişti.
Taksiciye ücreti ödedikten sonra uflaya puflaya eve doğru ilerledi. Son bir kaç kez mimik provası yapıp kapının yanında duran zile bastı. Çok fazla zaman geçmeden kapıyı güler yüzü ve kaybolan gözleriyle Park Ji-min açtı. Jimin'in sıcak gülümsemesinin karşılığını sarılarak verdi. Sarılmaktan ne kadar nefret etse de Jimin'e sarılmak onu rahatlatıyordu.
Park Ji-min, Kim Tae-hyung'ın sırrını bilen tek kişiydi. Ona sırrını diğerlerinden saklamasında yardım eden tek kişiydi aynı zamanda.
Jimin kapının önünden çekilip içeri girmesi için Taehyung'a yol verdi. Taehyung, Jimin'in yanından geçerek içeridekileri selamlayıp tek tek sarıldı. Sarılmaktan nefret eden biri olarak bunu sürekli yapması onda kusma isteğini ortaya çıkarıyordu. Daha sonra Jimin ve Jungkook'un ortasına geçip oturdu. Grup arkadaşları bir konu hakkında konuşuyor, fakat Taehyung onları dinlemiyordu.
''Sen ne dersin Tae?'' diyerek ortaya onun görüşünü almak için soru attı Namjoon.
Taehyung adını duyunca kafasını Namjoon'a çevirdi. Dinlemediği için konuyu kaçırmış, ne diyeceğini bilemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Killer Or Husband » Taehyung
FanfictionŞeytan gerçek. Boynuzu ve kuyruğu olan kırmızı bir adam değil. O düşmüş bir melek ve bir zamanlar Tanrı'nın favorisiydi. O, Kim Tae-hyung'tu. Diğer adıyla Lucifer. Çünkü yaptıkları normal bir insanın yapabileceği şeyler değildi. Yaptıkları daha...