•1.0•

179 18 10
                                    

Bazı zamanlar hayat insanlara taşıyamayacağı kadar ağır yükler verirmiş. Bazı insanlar bu yükün altında ezilip teslim olurken bazıları kanının son damlasına kadar savaşıp hayatı mağlup ederlermiş. Aslında hayatın bizim omuzlarımıza yüklediği yük herkesin taşıyabileceği kadarmış. Sadece insanlar bomboş omuzlarına hafif bile olsa bir yük konduğunda bunun çok ağır olduğunu ve asla kaldıramayacaklarını düşünürlermiş. Başarı,mutluluk,aşk denilen şeylerde pes etmeyen insanların bu yükün sonunda ulaştıkları sonuçlarmış.

Bende tam şu anda kaldıramayacağımı düşündüğüm bir yükün taşıyıcısıyım. Hiç kimsenin beni anlamadığı bana inanmadığı bu zamanlarda bu yükü atıp kurtulmak istiyorum.

Sınıfa girdiğim andan itibaren herkesin tuhaf bakışlarına maruz kalmıştım. Bir süre sonra üzerlerinden şoku attıktan sonra yalandan takındıkları 'senin için çok endişelendik' tavırlarını görmezden gelerek sırama geçtim. Benim için endişelendikleri falan yoktu. Bunu adım gibi biliyordum. Kim bilir sahada bayıldığım okulda yayılınca hakkımda neler konuştular. Gerçi şuan bunları düşünmenin sırası değildi ama yinede merak ediyordum işte.

İlk ders  bittikten sonra rüyanın beni etkilemesine izin vermeden biricik arkadaşım Eun Bi'nin koluna girdim ve ilk teneffüste yapmayı alışkanlık haline getirdiğimiz kantine gidip şekersiz kahve alma işlemini gerçekleştirmek üzere Eun Bi'yi çekiştirmeye başladım.

"Hadi Eun biraz acele et kantin sırasında beklemek istemiyorum!"

"Yaah tamam geliyorum çekiştirme manyak!"

Kantine indiğimizde çoktan sıranın nerdeyse girişe kadar geldiğini gördüğümde dudaklarımı büzüp masum olmaya çalışarak Eun Bi'ye döndüm ve "Ahh Eun başım çok ağrıyor ben şurada otursam sen bize kahve alıp gelsen ne kadar harika olur." dedim ardından hızlı hızlı gözlerimi kırpıştırdım. Eun onaylarcasına başını salladıktan sonra zafer kazanmışcasına masaya ilerlerken önüme uzatılan kahveyle duraksadım. Kafamı kaldırdığımda bana gülümseyerek bakan bir Minhyuk görmeyi beklemiyordum. Kahveyi almam için tekrar bana doğru uzattı ve "Alsana,soğuyacak." dedi. Heyecandan olduğum yerde donup kalmıştım. Minhyuk bana neden kahve almıştı?

"B-benim için mi bu?" dedim elindeki kahveyi göstererek.

"Evet. Kahve içmek için gelmedin mi kantine?"

"Şeyy, evet ama sen nereden biliyorsun?"

Minhyuk gülümseyerek parlayan gözlerini yüzümde bir süre gezdirdikten sonra gözlerini tekrar gözlerime sabitledi.

  " Sırada arkanızda duruyordum. Kahveyi o kadar istiyor gibi gözüküyordun ki dayanamadım ve birazda popülerliğimi kullanarak sırada en öndeki kişiden kahve almasını istedim."  dedi sanki bir tebrik sağanağı bekliyormuş gibi bakarak.

" Ah,teşekkür ederim o halde."  dedim ve uzattığı kahveyi alıp tam masaya oturacakken benden önce davranıp masaya oturdu ve  " Biraz konuşabilir miyiz?"  dedi. Biraz zoraki gelişen konuşmadan sonra cevap vermeden yerime oturdum ve " Ne konuşmak istiyorsun?"  dedim benim bile anlam veremediğim soğuklukta çıkan sesimle.

"Önce nasıl olduğunu sormalıyım sanırım. O günden beri hastanede olduğunu duydum. Birkaç kez ziyaretine de geldim. O gün biraz tuhaftın Young Shin."

"Şuan iyiyim Minhyuk-sshi. O gün sana ne söyledim?"

"Birşey söylemedin. Yani söylemeye çalışıyordun. 'Minhyuk ben..b-ben' diye tekrarlayıp durdun.Sonra ellerini başına koydun gözlerini sımsıkı yumdun. Sana 'iyi misin' falan dedim ama cevap vermedin sonra bir anda yere yığıldın zaten."

Sana Tutuluyorum/JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin