Deniz Tekin-Böyle şarkısını dinleyerek okuyunuz.
"Bazı ölüler vardır ,ruhları toprak altına değil.Bulutlar arasına gömülür."
Gökyüzüne yine bir sis bulutunu çöktüğü bir sabaha , ağlamaktan altları morarmış gözlerimi avuşturarak girmiştim.Siyah odamın dışında olan mavi mp3'ümden çıkan gürültü dolu melodiler yine müziği kapatmadığımın göstergesiydi.Hızlıca müziği kapatıp bataniyeyle vücudumu sarmalayıp mutfağa yöneldim.Bir fincan çay ocağa bıraktım.Bataniyeyi bir köşeye fırlatıp , lavaboya doğru ilerledim.Ayaklarımın çıplak oluşundan zeminle birleşince vücuduma alınan soğukluk daha çok ölüymüşüm gibi hissetiriyordu.Ve bu soğukluk hoşuma gidiyordu.Lavaboya vardığımda çenemin biraz aşağısına düşen açık mavi saçlarıma baktım.Yüzüm solmuştu.
Son beş yıl sulanmayan bir çiçek gibi fotosentezden ötede nefes alamayan bir cani gibi duruyordum.Her sabah ekmek aldığım fırıncı bile bu halime alışa gelmiş gibiydi.Yaşamak için bir umudu olmayan buna rağmen her sabah bir ekmek istemeye gelen bu ölü için her sabah rafın en köşesinde bir ekmek bırakırdı.
Tek ekmek ölü ruhumu doyurmaya yetmese bile bilincimi kaybetmememi sağlıyordu.
Ben kim miyim?
Kendini, ruhunu ve yaşama sevincini yıllar önce kaybetmiş bir kimsesizim.
Üstelik her sabah tüm o trajedeyi yeniden rüyalarında yaşayan sıradan biriyim.
Acı mı dedi biri?
Affola,
Sadece hisslerim yakıldı ve ruhum ilavetten köreltildi.Düşüncelerimden arınırken bileklerime kaydı gözlerim.Yaşama belirtisi olan yeşil damar burdayım diye haykırıyor gibiydi.
Suyu hızlıca açıp yüzüme bir kaç defa su serpiştirdim.Aynaya bakmadan havluyla yüzümü kurutup tekrar mutfağa yöneldim.İşte bu her sabah yaşadığım benzer bir günün ilk dakkilarındandı.
Peki ya son bir aydır değişen neydi?
Solgun beyaz yüzüm biraz daha iyiymiş gibi yansıyordu aynaya .
Ölü olan biri bir daha dirilebilir miydi?
Kemiklerimin kuruduğu bu evdeki mezarımda değişen tek şey son bir aydır bilmediğim biri tarafından kapıma gelen tuhaf çizimli resimler.Aile , akraba , arkadaş .Hiç kimsem yoktu ki .
Kim, neden bu yaşamdan umudu çoktan kesmiş olan bana bu resimleri gönderiyordu ?Beş yıldır kendinden bile bi haber olan bu beni sarmalayan şu merak duygusu da neyin nesiydi? Birileri halen hayata olduğumu ispatlamaya mı çalışıyordu ? Peki ya ruh halimi nasıl bu kadar iyi anlatabiliyordu her sabah?
Tüm bu sorular beynimi azar azar kemiriyordu.Belleğimi kaçıncı kez taratsamda sabah uğradığım fırın belki bazen evimin karşısında bir bez üzerine sıralanmış korku kitapları satan genç çocuktan aldığım birkaç kitap ve koca caddeden ölü ruhumla tekrar evime vardığım bölge.
Yoktu işte! Ne kadar tarasamda beynimi , aşina olduğum şeyler dışında birisinin bana her sabah ruh halimi çizip gönderebileceği kadar fark edilebilmek adına yaptığım hiçbir şey yoktu.
Kaç sabah resim gelmeden önce evin dışına siyah pijamalarımla çıksam da kim olduğunu bulamıyor.Ben eve girdikten beş dakkika sonra yine zil çalıyordu.
Ve yine siyah bir paket içinde yeni yapıldığı belli olan resim duruyordu.
Boyalar halen kurumamış , bazen gökyüzüne bakan siyah bir gölge.Bazen müzik notalarından oluşmuş beynin kararmış sokakları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Akı Olmaya (TEK BÖLÜMLÜK)
Krótkie OpowiadaniaBu hikaye bedenindeki diriliği kaybetmiş , buna rağmen gökyüzüne uçurtma salanlara. 28.07.2017~