Malum Kişi'nin Elçisi

231 23 5
                                    

Ertesi gün savaş kampı baş komutanlarının ölümü üzerine orayı terk etmişti. Kralın gözüne büyük bir gözdağı verdiklerinden dolayı ileriki yıllarda buna benzer herhangi bir şey beklenmiyordu.

Malum Kişi'nin huzuruna getirilen iğrenç hediye, YoonGi'nin gözleri önünde efendilerine sunulmuştu. Kutu açılır açılmaz YoonGi vücudundaki tüm kanın çekildiğini hissetti. TaeHyung'un kapalı gözleri, soluk dudakları içindeki yangını daha da alevlendiriyordu. Getiren elçinin suratındaki alaylı ifadeye ve TaeHyung'dan bir pislikmiş gibi bahsetmesine dayanamamış ve efendisinin gözleri önünde kılıcını çekmiş ve tek hamlede elçiyi öldürmüştü. Fakat bu bile yetmemişti içindeki yangını söndürmeye, bu dindirmemişti öfkesini. Efendisinden izinsiz hareket ettiğinin farkına vardığı an dönüp eğilerek özür dilemişti, TaeHyung'un kesik başının yanında. Gözyaşlarını geriye itmek için çok büyük bir çaba sergiliyordu.

"Ben, en yakın arkadaşım hakkında böyle konuşmasına dayanamadım efendim. Affedin lütfen."

"Pekala, buraları temizleyin. TaeHyung için de şanına yakışır bir merasim düzenleyin."

Etrafındaki görevlilere yapmaları gerekenleri söyledikten sonra hepsi huzurundan çekilmişti. YoonGi koşarak kendi yerlerine gitmişti. Gözyaşlarını serbest bırakmış, içinden geldiğince çığlık atarak ağlamıştı. O soluk ten gözlerinin önünden gitmiyordu bir türlü. Halbuki TaeHyung'un teni kavruktu, soluk ten ona yakışmamıştı. O yine kavruk tenli TaeHyung'unu istemişti. O sıcak tenini hissetmek istedi, sıcak parmaklarını, pembe dudaklarını... Morarmış dudaklar ona yakışmamıştı. TaeHyung'un güzelliğini bozmuştu. YoonGi nefret etti. Onun sözünü tutmamasından, onu bu hale getirmesinden, her şeyden nefret etti.

-Yıllar sonra-

Uzun yıllardır ortalıkta fedailerin ismi duyulmuyordu. Kral da halkı da onların tamamen ortadan kalktığını düşünmüştü. Fakat bir gün, garip giyinimli bir adam kralın sarayına girmek istemişti. Kapıdakilere gelme sebebini söylese de ona deli muamelesi yapılmış ve içeriye alınmamıştı. Çünkü bu garip kişi her seferinde aynı cümleleri söylüyordu. Bu durum kralın kulağına gitmiş ve onu heyecanlandırmıştı. Bu yüzden o garip adamı huzuruna çağırtmıştı.

Garip adam kralın huzuruna gelmiş fakat aynı cümleleri sarf etmeye devam ediyordu.

"Ben Malum Kişi'nin elçisiyim. Kralla yalnız görüşmek istiyorum."

Bunun üzerine kral öncelikle etrafındaki hizmetlileri çıkarmıştı huzurundan. Fakat o adam yine aynı cümleleri sarf etmişti.

"Ben Malum Kişi'nin elçisiyim. Kralla yalnız görüşmek istiyorum."

Bu sefer askerleri göndermişti. Fakat elçi bunun yeterli olmadığını belli edercesine yine aynı ses tonuyla aynı cümleleri sarf etmişti.

  "Ben Malum Kişi'nin elçisiyim. Kralla yalnız görüşmek istiyorum." 

Kral bu garip elçinin neler söyleyeceğini ciddi anlamda merak ettiği için can güvenliğini sağlayacak olan son kişileri de göndermişti huzurundan. Geriye sadece sağında ve solunda duran iki kölesi kalmıştı. Fakat elçi bundan da memnun olmamıştı.

"Ben Malum Kişi'nin elçisiyim. Kralla yalnız görüşmek istiyorum." 

"Bu iki kölem benimle çocukluğumdan beri birlikteler. Bana ne söyleyeceksen onların duymasında bir sakınca yok. Benimle bir görebilirsin onları."

Bunun üzerine elçi kralın yanındaki kölelere dönerek dudaklarını aralamıştı. Yüzünde bu durumdan hoşnut bir gülümseme vardı.

"Peki siz kölelere Malum Kişi'den size kralın öldürülme emrini getirdim dersem, ne yaparsınız?"

  Bu cümleler üzerinde iki köle de kılıçlarını kınından çekmiş ve saniyeler içinde etrafı kralın kanına bulamışlardı.

Malum Kişi'nin elçisi, senelerdir beklediği intikamını almış, fakat bu intikam bile içindeki o yıllardır süren yangını dindirememişti.

Ogień [TaeGi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin