Ben bir ağacım. Güçlü köklerle toprağa bağlı, toprağa muhtaç. Suyla yaşam bulan. Güneşle arkadaş olan. Üstüne konan kuşlara, içine giren böceklere yuva olan, onları koruyan.
Sen ise rüzgarsın. Hafifçe esmenle hayat bulmamı, dallarımın arasından narince süzülerek beni cesaretlendirip yaprak dökmemi, haylazca gövdemde gezinerek kızarmamı sağlayansın. Keskin ve sert hareketlerle beni çırılçıplak bırakansın.
Bir güz vakti hissettim varlığını. Başlarda yavaş yavaş, usul usul hissettirdin kendini. Rahatlatıcı bir ılıklık yaydın etrafa. Hafif bir melodiydi senden gelen, içimin huzurla dolmasını sağladı.
Gün geçtikçe biraz arttırdın hızını, daha fazla hissettirmeye başladın varlığını. Tüm dertlerimden, sıkıntılarımdan, korkularımdan kurtulamam için cesaretle doldurdun içimi. İlk sarı yaprağımı usulca bıraktım yere. Nasıl da özgür hissettim kendimi, nasıl da güçlü... Hepsi senin sayendeydi.
Arka arkaya geçti günler. Seni tanıyamaz oldum. Sen ne ara bu kadar soğuk, bu kadar sert oldun? İçimi üşütüyorsun artık, canımı yakıyorsun. Öyle korkunç sesler çıkarmaya başladın ki tüm huzurumu kaybettim.
Tüm yapraklarımı döktüm arınmam gerekmez miydi? Şimdiyse sadece beni savunmasız bırakacak kadar çıplağım. Kuşlar, böcekler hepsi gitti, yapayalnızım. Ne yaptın sen bana rüzgar? Küçük sarı yapraklarımdan kurtardın ama daha büyük sorunlara yol açtın.