1.Bölüm

139 65 101
                                    

Merhaba arkadaşlar! Buralarda yeniyim. Yani yazmak konusunda. Umarım hatalarımı,yanlışlarımı söyleyip, düzeltmeme, daha iyi bir yazar olmama yardım edeceksiniz.

Vote ve yorumlarla hikayemi sevdiğinizi belli ede bilirsiniz😊

Çok öpüyorum kalpişlerim😙😙😙

Multi'yede bir göz atın pıtırcıklarım. Her ne kadar Elena'yı sevmesem de😒, müzik ve Damon için katlanıyorum😍😍😍

Hadi artık başlayalım...

1. BÖLÜM

Bazıları gibi ilk gün işime geç kalmadım. Yani ben sevmem öyle bir yere gecikmeyi. Bir yere gidilecekse, vaktinde gidilmeli. Her şey vaktinde olmalı. Kimse kimseyi bekletmemeli. Ben şahsen nefret ederim birini beklemeye. Yani beklerim de, ben erken gitmişsem ve ya benim evime gelecekse birisi erkenden işimi bitirir, beklerim. Ama öyle 'saat 4'de orda buluşalım' deyipte, 40 dakika gecikmelere gelemem. Ben kimseyi bekletmiyorsam, kimsede beni bekletmeyecek! Bu kadar basit.

Bir tasarım firmasında tasarımcı olarak işe başlayacağım bu gün. Ve tam zamanında şirketin önündeydim. Kafamı yukarı kaldırıp, koca harflerle yazılmış "SİNYORİTA A.G." yazısına baktım. Ve çok vakit kaybetmeden içeri adım attım. Sol ayağımla girdiğimi fark edince, gerisin geri çıkıp, sağ ayağımla BİSMİLLAH diyerek tekrar girdim. Ben biraz öyle şeylere takıntılıyım. Evden sağ ayakla çıkılmalı, bir yere girince sağ ayakla girilmeli, su oturarak ve 3 yudum-3 yudum içilmelidir. Çocukken büyükannem öğretmişti ve alışkanlık halini aldı.

Receptiona yaklaşdım. Bazı şirketlerin aksine reception da erkek duruyordu. Ve bayağıda yakışıklı bir erkekti. Boyum kısa olmasada onun karşısında kısa kalmıştım. Ama çok deyil. Neyse konumuza dönelim.
"Buyurun efendim, nasıl yardımcı ola bilirim?"

" Merhaba. Ben Destan Arslanoğlu. Odam hangi katta öğrenebilir miyim? Bilgilendirilmiş olmalısınız."

"Ah evet efendim. 8ci katta. Adınız yazıyor zaten kolayca bulacaksınız."

"Teşekkürler."

Asansöre binip, 8ci kata bastım. Tahminimce 1 dakika 20 saniye sonra 8ci katta olacağım. Sayısalcı olduğumdan mı bilmem ama böyle hesaplarım her şeyi. Takıntı işte.

Asansör durunca saatime baktım ve Bingo! Tam zamanında! Asansörün kapısı açılınca hemen dışarı çıkıp, odamı aramaya başladım. Reception'daki çocuğun da dediyi gibi çok kolay buldum. Odam beyazdı. Duvarlarda sade işlemeler vardı bazı yerlerde. Ve onlarda beyazdı. Odamı incelemeyi sonraya erteleyip, çantamı masaya bıraktım ve patronun odasını bulmaya çıktım. Malum ben buraya çalışmaya geldim. Ve ilk öncede patronla tanışmalıyım. Köşede bir kahve makinası ve etrafında 4 kişilik bir qrup durmuşdu. Onlara sora bilirim her halde diye düşünüp, oraya adımladım.

"Hey Merhaba! Ben Destan. Destan Arslanoğlu. Bu gün ilk günüm ve patronla tanışmak istiyorum. Bana odasının nerede olduğunu söyleye bilir misiniz?"

İçlerinden yeşil gözlü boyu benim kadar olan bir kız konuştu.

"Ah merhaba canım. Demek Destan sensin! Senin için çok yeteneklidir dediler. Bizimle çalışdığın için mutlu olduk."
Diye sevecence konuştu.

Ah size bir huyumu da söyleyeyim. Ben her kese bana davrandığı gibi davranırım. Ve bu kızı sevmiştim.

"Ay ben adımı söylemeyi unutdum. Ben Neşe. Bunlarda Asya, Kaan ve Mustafa."

Her biriyle tanışıp,tokalaşınca tam patronu soracaktım ki, Asya,

"Ateş bey daha gelmedi. Ben asistanıyım. Bu gün gelir mi bilmiyorum. Bir kaç işi vardı."

"Öyle mi? Peki ben ne yapacağım tüm gün?"

"Dert ettiğin şeye bak. Tasarımcı deyil misin? Tasarım yapmak için ayrı bir odamız da var. Orda hep birlikte çizim yaparız. Hem sen de diğer tasarımcılarla tanışırsın."

"Olur. Teşekkür ederim de , daha kaç tasarımcı var?"

"2 kişi daha var. Cüneyt ve Alper."

Diye, beni bilgilendirdi Mustafa.

"Tamam o zaman. Onlara da birer kahve alıp,gidelim."

Bu grubu sevdim. Büyük bir kapının önünde durdular.
"Burası mı?" diye sorunca,"Evet,burası" diye cevapladı beni Neşe. İçeri ilk Kaan girdi,sonra Neşe,ben ve Mustafa. Asya kendi masasına geçmişti.

Odanın ortasında kocaman bir masa vardı. Üzerinde tonlarca kağıt. Bazılarının üzerinde çizimler vardı, bazıları sadece karalanmış,bazıları ise tamamen boşdu. Bu karmaşada nasıl birşeyler çize biliyorlardı? Aklım almıyor! Şimdi temizleyin desem olmaz, ben temizlesem, oda olmaz. Çıkışta temizlikçiye söylerim artık.

Cüneyt ve Alper ile de tanıştım. Cüneyt de iyi birine benziyordu ama Alperi hiç sevmemiştim. Gıcık bir tipe benziyordu. Bir şekilde anlaşmaya çalışacağım artık. Anlaşamazsam da irtibatımı keserim,olur biter.

Masada her kesin bir yeri varmış. 1 boş yer var, o da Alperin yanı. Ahh Tanrım! Hem ben solağım! Onunla öyle yan-yana oturamam ki! Otursam bile birşey çizemem! Ne yapacağım? Kendine söyleme kararı aldım.

"Alper bey biraz kenara kaya bilir misiniz? Solağım ben. Çizemiyorum birşey."

Ben böyle sakin-sakin, hanım-hanımcık bir rica da bulunayım, ama o öküz ne cevap versin?!

"Kayamam efendim! Benim yerim burası! Solaksanız da bu sizin probleminiz!"

"Bakın. Ben zaten yerinizi değişin demiyorum. Sadece biraz kenara kaymanızı rica etdim. O kadar."

Tam ağzını açıp, cevap verecekti ki, Mustafa sözünü kesti.

"Abicim,hadi uzatmada kay biraz kenara. Hadi."

Az önceki tavrından beklenilmeyecek bir sakinlikle kenara kaydı. Şaşırdım doğrusu. Birşey demeden bende yerime oturup, birşeyler düşünmeye başladım. Ne çizsem acaba? İlk günüm bu gün. Mavi bi ceket mi çizsem? Nedense ilk gün düşününce aklıma mavi geliyor. Öyle geliyorsa,ben de öyle çizerim.

Bebek mavisi bir ceket çizdim. Kollarında ve fermuar kısmında inci detayları vardı. Ve arkasında da kendi kumaşından işleme.

Bitince komple baktım tasarımıma. Gerçekten çok güzel olmuş. Ellerime sağlık. Şimdiye kadar çizdiğim belkide en güzel mavi ceketti.

Ben öyle kendi-kendime ceketime bakıp, içimden kendimi överken, kapı aniden açıldı. Her kes oraya odaklandı. Tabi bende. Gelen bir erkekti. Takım elbise giymişti. Tam yüzüne bakacaktım ki, elimde hiss ettiğim yanmayla dikkatimi elime verdim. Lanet olsun! Kahve dökülmüş! Hemde çizimimin üzerine! AHHH!!! Her kes başıma üşüşürken, Alper boğazını temizleyip, arkaya çekildi. Yüzüne baktığımda ise tek kaşını kaldırıp, dudaklarını büzdü bilmiyorum dercesine. O yapmıştı! Kesinlikle o yapmıştı! Eminim!

"Senn! Sen yaptın değil mi?! Sen mahv ettin çizimimi! Seni adi herif!"

Her kes beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Bense o alçak herifin üzerine gitmeye çalışıyordum. Çok sevmiştim ama ben o ceketi! Her kes o yapmamıştır, kazayla oldu gibisinden laflar söylerken birden sert bir ses her kesi susturdu.

"NELER OLUYOR BURADA BİRİ BANA AÇIKLASIN!!!"

Ahhh işte ilk bölümün sonuna geldik pıtırcıklarımmm!!! Nasıl? Beğendiniz mi? Bir saniyenizi ayırıp bi o vote butonuna basa bilir misiniz? Ha?

Hadi öptüm sağlıcakla kalın!😙🌸🌸

~DESTAN~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin