Min Yoongi'nin evine gelene kadar ölmüştüm. Hemde gerçek anlamda. Paramın olmamasından dolayı yolun yarısını yürüyerek diğer yarısını otostopla halletmiştim. Ama iyi ki evinin adresini unutmamıştım. Galiba hafızam ilk defa iyi bir şeye yarıyordu.
Beni bırakan yaşlı amcaya teşekkür edip arabadan indim. Güneş batmış gökyüzü mükemmel bir pembeliğe boyanmıştı.
Yoongi'nin sabah girdiği evi bulup büyük kapıdan içeri girdim. Bahçesi büyüktü ve salıncak vardı. Valizimi peşimden sürükleyerek kapıya ulaştım ardından derin bir nefes verip zili çaldım. Yaklaşık yirmi saniye boyunca zile bastım ve kapıyı açmasını bekledim ama açan olmadı.
Kapıdaki tokmağa vurdum ama yine kimse gelmiyordu. Sinirle oflayıp kapının önünde oturmaya başladım. Aradan yarım saat geçtikten sonra hava tamamen karamıştı ama kapıyı kimse açmıyordu. Sanırım evde değildi.
Valizimi kapının girişinde bırakıp evin etrafını turlamaya başladım. Tam tahmin ettiğim gibi arka bahçede havuz vardı. Ayrıca arka bahçesi gerçekten kocamandı. Evin arka kapısını denediğimde kilitli olduğunu gördüm. Zaten açık bile olsa o yokken eve girmem hiç doğru olmazdı.
Tekrar evin önüne dönüp bahçedeki salıncağa yattım. Pek rahat değildi ama idare edicektim artık. Yoongi gelene kadar burada bekleyebilirdim. Beş dakikalığına dinlenmek için gözlerimi kapattığımda bir daha açamamıştım.
Çok yakınımda hissettiğim nefes ile uykum bozulmaya başlamıştı. Bu nefes başka birisine aitti. Ayrıca burnuma dolan parfüm sayesinde bu kişinin erkek olduğunu anlamıştım. Gözlerimi açtığımda göz göze geldik.
Hızlıca yattığım yerden doğruldum. "Meraba?"dediğimde karşımdaki adam bana garip bakışlar atıyordu."Sen neden buradasın?"diye bıkkınca sordu Yoongi.
Dudağımı ısırıp, konuştum.
"Biliyorum bu çok saçma gelicek ama kalıcak bir yerim yok.""Nasıl yok? Otelde kalabilirsin."dediğinde gözlerimi devirme isteğimi bastırdım. Çok sağol bunu hiç düşünememiştim.
"Paramı çaldırdım"dedim üzüntüyle.
Umursamazca konuştu.
"Ah anladım. Ama bu benim sorunum değil evimden gidersen sevinirim."Söylediği şeyle suratım asılmıştı. Ama en azından Koreli diye bir şekilde bana yardım eder diye düşünmüştüm hem buradan bakılınca oldukça zengindi.
"Ama başka gidebileceğim bir yer yok yani sizden başkasını da tanımıyorum."üzgün bakışlarımı ona attığımda "İyi de beni de tanımıyorsun. Sana yardım edemem başka işlerim var."dedi ve kollarını birbirine doladı.
Açıkçası tüm umutlarım bir anda yerle bir olmuştu.
Kafamı salladım.
"Haklısınız, üzgünüm rahatsız ettim."dedim ve valizime doğru yürümeye başladım. O sırada onun da telefonu çaldı. Sinirle telefonu açtı."Jungkook ne demek kuzenim de geliyor?!" Karşı tarafın söylediği bir şeye sinirlenmiş olmalıydı.
"..."
"Ben o kızdan nefret ediyorum. Sen ona neden burada olduğumu söylüyorsun ya?!"
"..."
"Off!"diye bağırdığında daha fazla burda durmamın bir işe yaramayacağının farkındaydım. Valizimi alıp dışarı çıktığımda, nerede kalabileceğimi düşünüyordum.
Sinirle bir kaç damla göz yaşım aktığında hızlıca onları sildim.
Yoongi'nin evinden uzaklaşalı on adım olmamıştı ki Yoongi'nin "Hey!"diye bağırdığını duydum.
Arkamı döndüğümde bana doğru koşuyordu.
Yanıma gelince elini omzuma koydu.
"Bugün yanımda kalabilirsin."dediğinde sevinçle "Cidden mi?"diye bağırdım. "Yemin ederim seni hiç rahatsız etmeyeceğim, bir köşede uyurum ben!"dedim.
"Tamam, her neyse ama bir şartım var."
"Tamam ne olursa olsun."dedim. Yani ne olursa olsun dedim ama umarım kötü bir şey olmazdı.
"Sevgilim olur musun?"
Bunu beklemiyordum.
"Ne?"diyip gözlerimi kıstım.
"Yani sevgilim rolü yapıcaksın. Birisinden kurtulmam lazım."dediğinde "Ah pekala bunu yapabilirim sanırım."dedim.
"Tamam."dedi ve yerdeki valizimi alıp taşımaya başladı.
Ben de onu takip ettim. Evin kapısını açınca kendimi filmlerde gibi hissetmiştim. Çünkü evi gerçekten çok moderndi ve duvar kağıtlarından mobilyalara kadar her şey pahalı duruyordu.
"Ayakkabı çıkartmalı mıyım?"diye sorduğumda gülerek "Ah, hayır."dedi.
Kafamı sallayıp ayakkabılarımla içeri geçtim.
Gerçek hayatta böyle bir eve girebileceğimi pek sanmıyordum ama şu an burada uyuyacaktım. Yoongi valizimi salona doğru götürdüğümde ben de onu takip ettim. Benden dört yaş büyüktü ama ona içimden Yoongi diyordum çünkü bu saygı eklerini kullanmayı zerre sevmiyordum.
Ben elimdeki çantamla koltuğun başında bekliyordum o ise saatine bakıp "Bak sadece bir gün kalıcaksın sonra sana başka bir yer buluruz ve-" sözünü kesip beni inceledi sonra tekrar devam etti "-üstüne daha düzgün bir şey giy her an burada olabilirler."
Daha sonra valizimi de alıp üst kata çıktı bana bir oda gösterdi ve beş dakika içinde hazır olmamı emretti.
Bu kim oluyordu da bana bir şey emredebiliyordu?? Başka bir zaman ve yerde olsak ona gerçekten kızabilirdim ama maalesef ona muhtaçtım.
Ayrıca bu sevgili meselesi de, hiç hoşlanmadığı bir kızı kendinden uzak tutmak içinmiş. Sadece bir günlük sevgili rolü yapsak yeterliymiş. Tensel temasta bulunmadığımız sürece her şeyi yapabilirdim sonuçta bu Min Yoongi denen adamı hiç tanımıyordum.Valizimden beyaz, kolları uzun, kısa ve bana bol gelen elbisemi çıkartıp üzerime giydim. Beyaz sandalatelerimi de ayağıma geçirip çok az bir makyaj yaptım.
Yoongi aşağıdan "Hey!"diye bağırdığında odadan çıktım. Merdivenleri koşarak indim.
Yanına geldiğimde beni inceledi pek memnun olmamıştı, yüz ifadesinde anladığım buydu.
"Başka kıyafetin yok mu?"diye sordu."Yok, ayrıca daha ismimi bilmiyorsun nasıl sevgili rolü yapacağız anlamadım."dediğimde kafasını salladı.
"Haklısın adın neydi?"
"Chaeyoung."
"Peki Chae sen pek bir şey yapma her şeyi bana bırak. Doğal davran yeter."dediğinde kafamı salladım ve aynı anda kapı zili çaldı.
Aramızda çok az bir konuşma geçmişti ve şuan onun sevgilisi gibi davranıcaktım. Çok saçmaydı ama mecburdum.
Heyecanla birbirimize baktık sonra o kapıyı açmaya gitti.
Ama tam giderken koşarak geri yanıma gelip elimden tutup çekti. "Kapıyı beraber açmalıyız."dedi ve kapıyı açtı.