Final |Part 2

7.3K 646 169
                                    

Gözlerimi kırpıştırarak Aral'ın kollarının arasından sıyrıldım. Tebessüm etti. Beni bulmuştu. Şimdi ne olacaktı? Neden beni bulmak için bu kadar çaba sarf etmişti?

Ben ona yapma demiştim. Bulma beni, kaybedersin demiştim. Eline ne geçmişti beni bulunca?

"Maral."

Bakışlarımı kaçırdım.

"Yağmur."

Başımı eğdim. Parmak uçları çeneme değdiğinde irkildim. Çenemi kavrayıp, başımı yukarı kaldırdı. Gözlerim hâlâ onun gözleriyle buluşmamış, etrafı inceliyordu.

Hâlâ çenemde hissettiğim parmakları gevşedi. Parmakları usulca yanağıma tırmandığında nefesimi tuttum. Baş parmağı ile yanağımı okşadı, yutkundum.

Bir eli yanağımı okşarken diğer elini de diğer yanağıma yerleştirdi. Kalbimde öküzler tepiniyordu. Tam da şuanda ellerini geri çekse bacaklarım birbirine dolanır, yere kapaklanırdım.

"Maral bana bak." diye fısıldadı. Nefesi yüzüme çarpıyordu. Gözlerimi Aral'a çevirdim. O anda bakışlarımız çarpıştı. Kalbim kan pompalamayı yok sayarcasına çarpıyordu.

Sanki zaman durmuş gibiydi, onun gözlerinin derinliklerine dalmışken. Etrafımızdan geçen giden insanlar, bahçede oyun oynayan çocuklar, rüzgar estikçe savrulup saçımıza konan yapraklar... Bunların hiçbirinin önemi yoktu gözlerinin içine bakarken.

Hâlâ gülümsüyordu.

Ve ben o gülümseyişte kendi benliğimi buluyordum.

Ağzımı açıp söyleyecek tek kelimem dahi yoktu. Mesaj atmak, senden hoşlanıyorum demek kolaydı. Lakin... Yüzleşmek en zor olanıydı.

"Maral ben..." dediğinde cümlesini tamamlamasına izin vermeden yüzümü geri çektim. Aral'ın elleri boşlukta asılı kalmıştı.

"Basketbol  maçı başlayacak, Aral." dedim gergin bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirirken.

"Seninle konuşmak istiyorum Maral." dedi ellerini kot pantolonun cebine yerleştirirken.

"Aral maç var. " Kaçmak için bahane ileri sürüyordum. Suratımın kıpkırmızı olduğuna emindim, Aral'ın dokunduğu yanaklarım yanıyordu. Alev alev...

"Umrumda değil." Umursamazlığı karşısında şaşırmamıştım. O Aral'dı. Her zaman ki hâliydi bu.

"Ama benim umrumda." dedim ben de onun gibi ellerimi şortumun cebine yerleştirirken. "Eğer sen bu maça katılmazsan kaybederler. Ve bu maç bu dönemin son maçı."

"Biliyorum." Gözlerini kaçırdı. 

"Benim gitmem gerekiyor." Yanından geçip giderken aşina olduğum parfüm kokusu bedenimi edir almış gibiydi. Başımı iki yana sallayarak etkisinden çıktım ve yavaş adımlarla spor salonuna girdim.

Dans öğretmenimizi bulup onunla konuşmam gerekiyordu. Sahaya yöneldiğim sırada tribündeki kızların fısıldaşarak konuştuklarını duyabiliyordum. Umursamadım.

Meryem Hoca görüş alanıma girdiğinde koşarak yanına ulaştım. O da bizim gibi beyaz askılı bir tişört, mor şort giymişti. Yaşı elliye merfiven dayamış olsa da fiziği benim fiziğimden bile güzeldi.

"Maral sen niye arkadaşlarının yanında değilsin?" diye sordu uzun sarı saçlarını örmekle meşgulken.

"Hocam ben bu maçta dans edemeyeceğim." Meryem Hoca bakışlarını bana çevirdi ve kaşlarını çattı.

"Neden?"

Yalan bulmam gerekiyordu. "Regl günümdeyim, aşırı sancım var. Bu şekilde dans edebileceğimi zannetmiyorum."

Tecessüs || textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin