Ve sonra Taehyung Jisoo'nun çığlıklarını duydu. O yardım isteyen, acı çığlıkları.
Taehyung kapıyı sonunda açmayı başarmıştı. İçeri girdiğinde kimse yoktu.
"Jisoo..."
"Jisoo-shi..."
"JISOO!"
Jisoo'ya dair tek bir iz bile yoktu. Bunu hangi hayalet yapmış olabilirdi? Neden böyle bir şey yapmış olabilirdi?
"Tabiki de tekrar yaşamak için. Salak olma Taehyung. Hepsi tekrar hayata dönmek istiyor. Bu yüzden bunu kullanıyorlar."
Taehyung hızla tuvaletten çıktı. İlk önce polise haber vermesi gerekiyordu. Belki de hayalet değildi. Belki de yanılıyordu. Hızlıca polisi aradı ve adresi verdi. Polislerin gelmesi çok uzun sürmemişti. Taehyung kısaca olayı anlattı. Ama hayaletleri anlatamadı. Deli olduğunu düşüneceklerdi.
"O zaman kamera kayıtlarına bakmalıyız."
"Bayım kadın kapıdan çıkıp gidiyor. Ne bir kaçırılma durumu var ne de kaçma. Normal bir şekilde kapıdan çıkıyor ve gidiyor."
Taehyung çok şaşkındı. Ama onu kapıdan çıkarken görmemişti. Çıksa dahi içeriden onun çığlıklarının geldiğine emindi. Polis yardım edemeyeceklerini söyleyip gitmişlerdi.
Taehyung bir kez daha kayıtları izlemek istiyordu. Yalvarmalarına daha fazla dayanamayan görevli izin vermişti. Taehyung zaman kaybetmeden hemen kaydı açtı ve izlemeye başladı.
O sırada görmediği bir şeyi fark etti. Yine o ürperti gelmişti. Yine kaskatı kesilmişti.
"Sıçtım..."
"Benden ne yapmamı istiyorsun?"
Jennie Taehyung yanına geldiği için sevinmişti. Ama sevinci kısa sürmüştü.
"Bana yardım et Jennie. Bana bir insanı kendini tekrar diriltmem için kaçıracak hayaletleri bul."
Jennie hayal kırıklığına uğramıştı. Onun için geldiğini düşünmüştü. Kendini topladı ve Taehyung'a baktı. Yüzü bembeyazdı. Sinirden tırnaklarını yiyordu.
"Hala alışkanlığını bırakamamışsın."
Taehyung tırnağı ağzına gözlerini büyülterek Jennie'ye baktı. Artık ona bakabiliyor olmasına şaşırıyordu. Jennie sözüne devam etti.
"Hala tırnaklarını yiyorsun. Sinirlendiğinde."
Taehyung tırnağını ağzından çekti ve elini pantolonuna sürdü.
"Evet öyle. Yardım edecek misin?"
Jennie istemese de kabul etti. Taehyung gülümsedi ve Jennie'ye baktı. İçinde yine bir şeyler kopmuştu.
"Jennie."
Jennie gözlerini Taehyung'a çevirdi. Taehyung ona daha önce hiç böyle bakmamıştı. Bakışları dokunsan ağlayacak insanların ki gibiydi.
"Ne oldu Taehyung?"
"Sana ne oldu Jennie?"
Gelen soru karşısında afallamıştı Jennie. Seslice yutkundu. Boğazındaki tıkanma yine de geçmiyordu.
"Gerçekten bilmek istiyor musun?"
Ağlamak üzereydi. Bu konuyu konuşmak, hatta hatırlamak bile istemiyordu. Ama birine anlatmaya ihtiyacı olduğunu da biliyordu. Taehyung başını salladı ve Jennie anlatmaya başladı.
"6 yıl önce sana sevgililer gününde parkımızda buluşalım dediğimi hatırlıyor musun?"
Taehyung hızlıca başını evet anlamında salladı.
"O gün otobüsle geliyordum sana. Hediye almıştım bir de. Heyecandan ölecektim. Sana 'Seni Seviyorum' diyeceğim için heyecandan kalbim patlayacaktı. Tam hediyene son kez bakacakken birden bariyerlere çarptık. Herkes bağırıyor ve savruluyordu. Ben demire sıkı sıkı tutunuyordum. İki elimle. Birden herkes dışarı çıkmaya başladı. Ben hediyeni arıyordum. Başımdaki ufak bir kanama dışında iyiydim. Hediyeni aramaya devam ettim. Bir türlü bulamıyordum. Sonunda yerde, bir koltuğun altında buldum. Koşarak onu almaya gittim ama bir türlü çıkmıyordu. Sıkışmıştı. Hızlıca çektim ve çıkardım. Biraz parçalanmıştı paketi ama hediyene bir şey olmamıştı. Hediyeni aldım ve tam dışarı çıkacakken insanların bağırışlarına kulak verdim. Hediyeni bulmak istediğimden ne dediklerini bilmiyordum. Hepsini duymamazlıktan gelmiştim. Ama onların dediklerini hala hatırlıyorum."
Bir nefes daha aldı. Hayalet olabilirdi ama normal bir insan gibi boğazı kuruyabiliyordu.
"Çık oradan!"
"Otobüsten çık!"
"Yanıyor!"
"Çık oradan!"
"Otobüs patlayacak!"
"Bana bunları demişler. Ben ise duymamışım. Çıkmak üzereyken patladı. Bende bu hale geldim. Pişman mıyım? Evet. Sana yeni bir hediye alabilirdim. Bu zor değildi ama salak gibi o hediyeyi aradım."
Taehyung ağlamaya başlamıştı. Jennie şaşırmıştı. Ağlayacağını düşünmemişti.
"Benim yüzümden..."
Jennie yutkundu. Gözleri dolmuştu.
"Benim yüzümden öldün. Her şey benim suçum."
"Hayır Taetae senin suçun değil. Benim aptallığım."
Taetae... Bunu duymayalı 6 yıl olmuştu diye düşündü Taehyung. Bu Jennie'nin ona seslenişiydi. Sadece Jennie öyle derdi ona.
"Benim yüzümden öldün. Bunu bilseydim eğer... Bunu daha önce bilseydim senin için gelirdim."
Jennie gözlerini sildi ve gülümsedi.
"Biliyorum Taetae. Geleceğini biliyorum. Peki hediyeni merak etmiyor musun?"
Taehyung burnunu çekti ve yaşlı gözlerle Jennie'ye baktı. Yavaşça başını salladı. Jennie gülümsedi ve kanlı pantolonunun cebinden kırık bir saat çıkardı. Her yerinde kan vardı ama hala çalışıyordu.
Jennie saati yavaşça Taehyung'un avucuna bıraktı. Taehyung saatin kırık camını okşadı ve burnunu çekti.
"Bu benim istediğim saatti."
"Biliyorum Taehyung. Belki de o yüzden bu kadar takıntılıydım ona. Sen istedin diye."
Taehyung saati Jennie'ye geri vermek için hamle yaptığında Jennie Taehyung'un elini itti.
"O senin Taetae. Geç olsa da sana veriyorum. Tamir ettirilir mi emin değilim ama al onu."
Taehyung teşekkür etti ve saati cebine koydu.
"Ve ne kadar geç olsa da sana demek istediğim bir şey daha var."
"Nedir o?"
"Seni seviyorum Kim Taehyung. Ve yok olana kadar seveceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Helpless| taehyung
Fanfiction"Bana da yardım et, benim ölmemem gerekirdi." © 2017 | readerlittlewitch / rlwitch