2.BÖLÜM

217 17 2
                                    

Multi: Milen Gürsoy ve giydikleri

Türkiye'ye döneli bir hafta olmuştu ve ben bu süre içinde evden dışarıya adım atmamıştım yada atmamıştım.

Bütün magazin programlarında sorulan, aranan tek kişi olmak biraz sinirimi bozduğu icin evde kalıp sakin bir hafta geçirmek istedim ve öylede oldu. Zaten bir iki gün benden bir ses çıkmayınca kendilerine başka bir konu bulup benden uzaklaştılar.

Oturduğum koltukta biraz daha kayıp iyice mayıştım. Bu serin havada birden aklıma koşu yapmak geldi ve hemen ayağa kalkıp odama doğru yürümeye başladım hem Türkiye'ye geldigimden beri spor yapmıyordum benim için iyi olur.

Dolaptan çıkardığım siyah nike bilek bölgesinde lastik olan altlığı, beyaz göbeği acik bustiyeri giydim. Kolumada telefonumu tutacağı -kusura bakmayin adını unutum- sarıp, telefonuma kulaklığımı takip şarkıyı açtıktan sonra telefon tutacagina koyup arabanin anahtarini alarak evden çıktım.

Arabayi burda olduğum zaman koşu yapmak icin geldiğim yere sürdüm. Büyük bir ormandı ama korkulacak bir hayvan türü olmadığını düşünüyorum. Ne de olsa kos koca istanbulda ayı olacak değil ya?

Arabayı park edip ormanin icine doğru koşmaya başladım. Yirmi-yirmi beş  dakikalık bir koşunun ardından geriye doğru koştum.

Sonunda arabaya ulaşınca biraz nefeslenip arabanin sürücü koltuğuna oturdum. On alti- on yedi yaşlarındayken babamdan bu yolun biraz daha ötesinde yol kenarında bahçeli bir ev yaptirmasini istemiştim babamda beni kırmayıp on sekizinci yaş günümde evin anahtarini elime vermişti.

Arabayi ordaki evime doğru sürmeye başladım inşallah annem ayda iki kez tüm evi temizletikten sonra anahtarı saksının altına bıraktırıyordur yoksa giderek bozmaya başlayan bu havada bir daha eve gitmek zorunda kalacaktim.

Evin önüne arabayi park edip yıllardır tek bir kısmı bile değişmeyen evime sevinerek baktım.

Bıraktığım şeyleri aynı şekilde bulmek beni her zaman mutlu etmiştir.

Arabadan inip eve doğru yürüdüm. Kapının yanındaki saksıya bakarken 'inşallah burdasin' diye mırıldanarak elimi uzatim.

Elime değen demirle gülümseyerek iyice uzanarak elime alıp cıkardım. Elimdeki anahtari görünce mutluluktan küçük bir çığlık bahşedip evin kapisini açtım ve içeriye girdim.

Evi biraz gezdikten ve azıcık cizim yapma odamda zaman geçirirken birden duyulan gök gürültüsüyle cama yaklaşıp yağmurun durumuna baktım. 

Evden ciktiktan tahminen daha yolun çeyreğini bile gidemeden yağmur şiddetin artırır diye düşünerek anneme durumu anlatıp bu akşam burda kalacağım adlı bir mesaj yazıp gönderdim.

Camdan uzaklaşıp mutfağa girip buz dolabına yöneldim insallah içinden tarihi geçmemiş  bir konserve kutusu çıkardı ama dolabı açınca bütün hayallerim gitmişti.

Neyse artik bi akşam da aç yatayım hem sanki hiç ac kalmadim diyip tekrar çizim odama yöneldim ve annemin portresini cizmeye devam etim.

Aradan ne kadar zaman gecti bilmiyorum ama evin kapısı çalınca şaşırak ayağa kalktım. Acaba annem babama deyip ben almak için birinimi gönderdi diye düşünerek dış kapıyı yavaşca açarak kafamı uzatım.

Karşımda duran kız ve erkeğe kaşlarımı hafifçe çatıp 'buyrun' dedim.

Yağmurdan sırılsıklam olan el ele çifte baktım. Kız boşta olan eliyle diger koljnu sıvızlarken 'şey bizim biraz daha uzaklarda evimiz varda oraya giderken arabamiz yağmur yüzünden oluşan çamurlarda fazla benzini harcadığından dolayı sevgilimle yolda kaldık, abime ulaşıp gelip bizi almasını isteyeceğimiz zamana kadar evinde dura bilirmiyiz' diyince kapıyı sonuna kadar açıp gülümseyerek geri çekilip 'buyrun' diyip içeriye davet etim.

El ele iceri girerken onlar 'ben size havlu ve kıyafet getireyim isterseniz' dedim

Kızla çocuk bir birine bakarken çocuk dönüp ' benim için degil ama delfin için getirsen çok iyi olur' dediğinde gülümseyerek odadan çıktım.

Havlu ve kıyafetlerle oturma odasına giderken daha demincek çocuğunlaf arasinda delfin diye hitap etiği kızın 'abime nasıl söyleceğiz' diye söylenmesine çocuk derin bir nefes alip of larken bilmiyorum diyerek cevap verdi.

Bende odaya girip 'buyrun kıyafetler ve merak etmeyin yeniler' deyip gülümsedim .

Delfin gülümseyerek teşekür ederken yanindaki çocuk başını eğip teşekür eti. Yani öyle tahmin ediyorum.

Oda dan cıkıp yukardan telefonumu alıp oyalana oyalana yavaş yavaş merdivenlerden indim.

Oturma odasini  kapisini çalıp müsade isteyip iceri girdim. Çocuk elindeki telefonla çeken yer aramaya devam ediyordu. Tam çeken yeri diyecektim ki delfinin 'abim ariyo' diye biraz sesli konuşmasına gözlerimi büyüterek baktım.

Abisinden mi korkuyordu?

Delfin 'murat napcam?' diyip cocuga bakinca çocukda derin bir nefes alıp 'aç ve burda olduğumuzu söyle yada ver ben söyleyeyim' dediginde delfin kafasini hızla olumsuz anlamda sallayıp 'yok öyle daha fazla kızar' derken elindeki telefon çalmayı kesti.

Ben onları şaşkınlıkla izlerken telefon tekrar çalmasıyla delfinin eli titremeye başladı.

Hemen delfinin yaniba oturup elimi omuzuna koyup 'sorun yok sadece burda mahsur kaldiniz abinin buna kızacak bir konu olduğunu düşünmüyorum' dediğimde

Derin bir nefes alip 'inşallah' deyip telefonu açtı. Açtığı gibi karşıdan kükremeye benzer 'nerdesin sen' diye bağırışla gözlerim şaşkınlıkla sonuna kadar açılmış bir şekilde delfine baktim. Delfin sesizce evin yerini anlatirken karşıdan geliyorum sesiyle iyice titremeye başladı.

Delfine 'sakin ol cözülemeyecek hic bir şey yok.' dediğimde murat derin nefes verirken delfin kafasini hızla sağa sola sallayıp 'abim herşeyi öğrenecek' deyince derin bir nefes alıp 'eğer bana olaylari anlatırsanız size yardim ede bilirim' dediğim de delfin hemen kafasını kaldırıp ciddi miyim diye baktı.

Murat derin bir nefes alirken 'ediz,delfinin abisi ve benim can kardeşim.' diyip derin bi nefes aldı bunda , ne var bunda?

'Bizim sevgili olduğumuzu bilmiyor' dediğinde anladım dercesine kaşlarımı kaldırdım.

Delfine baktığımda dikkatle bana baktığını gördüm 'seninle daha önce karşılaşmış olabilirmiyiz yüzün cok tanıdık geliyor' dediğinde gülümseyerek elimi uzatim ve 'Milen Gürsoy' diye kendimi tanıtım ama delfinin gözleri yerinden fırlayacak derecede açılırken 'manken olan?' Diye sordu.

Gülümseyerek başımı olumlu anlamda salladım. Murat kenardan tek kaşını kaldırıp 'ne mankeni?' diye sorunca gülümseyerek 'Victoria Secret mankeniydim' dedim.

Murat'ın gözleri sonuna kadar açılırken, delfinde bir şey demek icin ağzını açarken kapının tabiri caizse hayvan gibi tekmelenmesiyle yerimden kalkip kapiyi actim ve karşımdaki mavi gözlü dev hemen yanimdan geçip içeri gidip  'biri bana burda ne işiniz olduğunuzu açıklasın' diye kükredi.

VEEE OLAYLAR BAŞLARR. HİKAYE BUNDAN SONRA BAŞLIYOR TABI BEĞENİRSİNİZ > BEĞENDIYSENIZ VOTE VE YORUMLARINIZI BEKLIYORUM♡

KAYIP CENNET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin