"Luke? Nereye kayboldun?"
Bir ses duymamızın üzerinden beş dakika geçmişti ama hala gelmemişti. Ellerimi çıplak kollarımda gezindirdim. Bir anlık öpüşmeye dalmıştık ve tişörtümü nereye attığını bu karanlıkta göremiyordum. Boş zamanlarımızda ve kısa tenefüslerde kaçamak yapmak için tiyatro kulübüne inmememiz gerektiğini bir kez daha anlamış oldum.
Sahnenin üzerinde birkaç adım daha attım. Gözlerim çantamı arıyordu. Telefonumu elime alabilirsem fener yardımıyla etrafı biraz da olsa aydınlatabilirdim.
"Luke!"
Fısıldanarak bağırdım. Hocalara veya tiyatro kulübü koçuna yarı çıplak yakalanmak, en son isteyeceğim şey olurdu.
Ayağıma bir şey çarptığında direkt çantamdan telefonu çıkardım. Ayağa kalkıp feneri açmamla çığlık atmam bir oldu. Çığlık filmindeki katil kostümlü biri tam karşımda duruyordu. Korkudan elimdeki telefon yere düştü. Hızla geri geriye doğru kaçarken sert bir şeye çarptım ve sertçe inledim.
O anda sahne ışıkları açıldı.
Sağ kolumda hissettiğim acı ile oraya baktım. Kan akıyordu. Dişlerimi birbirine bastırırken elimi de yarama bastırdım.
"Siktir!" Beni yaralayan maskeli maskesini çıkartınca maskenin ardından Harry'yi gördüm.
Canım çok yanıyordu. "Harry! Geri zekalı mısın?"
"Cadılar bayramı şakası!"
"Şakanı sikeyim!" dedikten sonra yerde duran tişörtümü işaret ettim. Tişörtümü yaraya bastırırken birden flashlar patlamaya başladı.
"Sevgilisi varken başka bir erkekle işi pişiren sarışın güzel tiyatro kulübünde yarı çıplak basıldı!" Okul gazetesi başkanı Neels ve yandaşçıları hala fotoğraflarımı çekiyordu.
"Yok böyle bir şey! Saçmalamayın!"
Harry yanıma kadar geldi ve kıkırdadı. "Sadece fazla şanslıydın. Yoksa bıçak daha derinden saplanabilirdi."
***
kendall: ne dedin sen
kendall: gerçekten harry'yi öldürdün mü
calum: babamı kesip biçip yemek diye önüme atan dünya harry'ye neler yapmaz
shawn: +1
taylor: onun sana ne zararı vardı
barbara: ölmesi beni çok geriyor
cameron: beni de
barbara: hiçbir şey yapmadığı halde onu öldürdüyse
barbara: kefenleri hazırlayın
kylie: ölmek istemiyorum
hailey: ben de ölmek istemiyorum
zayn: ben de seninle sevişmeden ölmek istemiyorum
louis: yok ben bu çocuğun hızına yetişemiyorum
gigi: daha geçen cindy'ye yürüyordu
cara: ve sana :d
jessica: geçti artık onlardan
kendall: konumuz harry!!!!
kendall: daha bebeğime onu sevdiğimi söyleyemedim
barbie: DJSKSJDJXJCNXKSKZKXKDL
barbie: Ne safsınız ya.
taylor: nasıl yani
barbie: Onu öldürmedim tabii ki de.
liam: ama öldürdüm dedin
barbie: Ah, onu korkudan öldürdüm. DKAKLAOWPSXKXKKSAOAOOZOSLXKDLDKXL
luke: komikmiş
kendall: geri zekalı seni
kendall: ona bir şey oldu diye o kadar çok korktum ki
barbie: O kadar emin olma. Sadece fazla şanslıydı, yoksa bıçak ona daha derinden saplanabilirdi.
cara: harry de iyi olduğuna göre
cara: rahatlayın biraz
barbie: Uzun zamandır görev yapmıyordunuz.
barbie: Biraz eğlenelim diyorum.
kimlere ne görevi yapılsın istersiniz?
hemen bölüme ekliyim
istediğiniz kadar cani olabilirsinizz uzun zamandır bir şeyler kesip biçmiyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the dollhouse 🍷 group text
Fanfiction"inanmayacaksınız ama bebeklerimi seviyorum. hala hayatta olmanızın tek nedeni bu." texting. ©lostinyourwine