-4-

271 13 4
                                    

Melis düşüncelerinden sıyrılıp sessizce akşam yemeğine gitti. Hermes kulübesinin yaptığı şakalara güldü, soru sorulunca cevapladı, son dedikoduları dinledi... Kamp ateşine gittiğinde de durum ilk başlarda aynıydı. Ama orada Jade ve Emma'yı gördü. Tam karşısında, en arkalarda oturuyorlardı. Melis Emma'nın kendisine el sallayıp gülümsediğini gördü. Melis de ona el salladı. Jade ise elindeki bir kağıda bir şeyler karalıyordu. Melis onun ne yaptığını merak etti. Acaba resim mi yapıyordu? Mektup yazıyor da olabilirdi tabi. Sonra Jade kağıdı katlayıp cebine koydu. Melis onları izlerken diğerlerinin çoktan kulübeye döndüğünü fark edemedi. Jade ve Emma kalkıp gittiğinde Melis yanında tanıdığı kimse kalmadığını fark etti. Kulübeye doğru yürümeye başlayınca ormanın önünden geçerken karşısına Aurora çıktı.

- Helena, buradasın demek. Seni gördüğüme çok sevindim. Ben de tam seninle konuşmak istiyordum.

Melis bunu duyunca çok siniri bozuldu. Gün boyunca kızdan kurtulmak isteyip kendisiyle mücadele etmişken şimdi kızın karşısında olması ve onunla konuşmak istediğini söylemesi kesinlikle sinir bozucuydu.

- Benimle mi?

- Evet tatlım, haydi benimle gel. Muhtemel yarı kardeşin olarak sana bir yer göstermek istiyordum.

Melis kendini yorgun hissediyordu ve kesinlikle bu aptalla uğraşmak istemiyordu. Aptallar uğraşmaya değmezdi, keşke yok olsalardı. Hayır, en aptal insan bile insandı ve bir şansı hak ederdi.

- Tamam, haydi gidelim.

Aurora bu kızı sinirlendirmeye çalışıyordu ama kızda insanüstü bir sabır vardı. Onca alaya ve aşağılanmaya rağmen ağzını bile açmamıştı. O da sert oynamaya karar vermişti.

Aurora insanların gerçek potansiyelinin öfkeliyken ortaya çıktığına inanırdı, bu yüzden karşısındakileri öfkelendirmeye çalışırdı. Bu yüzden tüm kamp ondan nefret ediyor ve onu kibirli bir aptal sanıyordu. Ama Aurora'nın zaten kamptaki kimsenin sevgisine ihtiyacı yoktu. Ona sadece bir kişinin sevgisi yeterdi ve eğer işini iyi yaparsa belki o kişi de onu severdi.

Melis ve Aurora ormanın içine girdi. Biraz derinlere gittikten sonra Aurora Melis'i yere doğru ittirdi. Bunu beklemeyen Melis büyuk bir şaşkınlıkla dengesini kaybedip yere kapaklandı. Aurora bu sırada kahkaha atıyordu.

- Ah Helena'cığım, kimse sana sürüden ayrılmaman gerektiğini söylemedi mi? Konu yakışıklı erkekleri dikizlemek olsa bile!

İşte şimdi Melis kendini zor tutuyordu. Ama hayır, kontrolü kaybetmemeliydi. Ağzını açmadı. Sadece sessizce ayağa kalktı.

- Seni ezik şey, cevap veremeyecek kadar korktun mu yoksa?

Melisa korkusuz falan değildi zaten. Korkuların insanı güçlendirdiğini düşünür ve gereksiz yere korkusuz gibi davranmazdı. Kızdan korkmuş olsa, bunu ona söyleyebilirdi. Ama Melis kızdan değil, kıza yapabileceklerinden korkuyordu.

Aurora hala anlamıyordu. Kız bunca şeye rağmen nasıl hala bu kadar sakin kalabiliyordu! Belki de boşuna uğraşıyordu, kız gerçekten güçsüz ve aptaldı.

- Sana acıdım, onca davranışıma rağmen ağzını bile açmadın, demek o kadar beceriksizsin? Kendini savunmayı bile beceremeyen, yardıma muhtaç bir bebeksin.

Melis kıza gününü göstermek istiyordu. İşte bu yüzden hareket etmeye dahi korkuyordu. Hareket ederse, kendini kontrol edemezdi. Öfkeyle doluydu, ve öfkesinin tek bir çözümü vardı. İlk damla, gözünden usulca kaydı ve yanağından geçip yere damladı. Diğer damlalar da onu izledi. Melis ağlıyordu, ama ağlayabildiği için mutluydu. Öfkesi damlalarla birlikte aktı, nefreti kızın kalbine gömüldü ve sahte Melis kontrolü ele aldı. Kulübeye doğru yürümeye başladı. Aurora ise kızdan bir şey çıkmayacağına karar verip gitmesine izin verdi. Kız güçsüzdü, gizli bir potansiyeli yoktu. Yani tamamen işe yaramazdı. Öyleyse onu daha fazla hırpalamanın da bir anlamı yoktu.

Melis kulübeye döndüğünde herkes uyumuştu. O da yatağına girip düşünmeye başladı. Aurora'nın onunla derdi neydi ki? Kızın aklına iki olasılık geldi.

Birincisi Aurora'nın onu kıskanmasıydı. Çünkü Aurora erkeklerle ilgili birşeyler demişti.

İkincisi ise onun özellikle Melisa'yı öfkelendirmeye çalışmasıydı. Çünkü insanın en güçlü olduğu an öfkeli olduğu andı ve Aurora güçlü birilerini arıyor olabilirdi.

Eğer ikinci olasılık doğruysa Aurora kesinlikle göründüğünden daha zekiydi ama Melisa kontrolü kaybetmeyerek ona istediğini vermemişti. Kendi içinde bir kontrol savaşı verirken başka aptal şeylerle uğraşmayacaktı. Gücü ona aitti ve bunu Aurora'nın bilmesine gerek yoktu. Zaten o gücü kullanmaya da niyeti yoktu. İyi ama güçsüz biri olarak yaşamaya razıydı. Çünkü sahip olduğu tüm güç, hırs ve zeka diğer her şeyle birlikte siyaha boyanmıştı.

Bir daha düşündüğünde sessiz bir kahkaha attı. İyice paranoyak olmaya başlamıştı. Aurora sadece can sıkıcı bir kızdı o kadar.

!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Selam! Bölüm biraz kısa oldu ama Aurora'nın dışarıdan göründüğü gibi sığ bir karakter olmadığı ortaya çıktı. Sıradaki bölümde Melis'in sahiplenilmesini yazmayı planlıyorum.

En sevdiğiniz karakteri sormuştum ama pek cevap alamadım. Kheiron hakkında bilgi verebileceğimi sanmıyorum LilacTeddy_bear :)
Bu yüzden sanırım daha sonraya erteleyeceğim.

İyi günler!

Persephone'un KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin