1 - "Resim"

26 5 0
                                    

"Günaydın güzelim." Sinan'ın yanağıma kondurduğu öpücük ile gülerek çenesinden öptüm. Kirli sakalları batsa da beni pek rahatsız etmiyordu.

Yan masadan bir sandalye çekip yanıma oturdu. Gözleri yorgun olduklarını belli etmek için şişmişti ve gerçekten çökmüş gözüküyordu. Derslerine fazla asılıyordu. Babası onun iyi bir mimar olması için elinden gelenin sonuna kadar yapacağını söylemiş ama Sinan'ın fikrini sormamıştı. Bu gerçekten büyük bir kabalıktı.

"İyi uyudun mu?" Sorduğum soruya gülümseyerek kafa salladı. Yalan söylemek konusunda Sinan'ın üstüne tanımazdım. Gerçekten iyi bir yalancıydı ve hiçbir patlak vermeden yalanını sürdürebiliyordu. Ama ne demişler; yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Elbette yalanları ortaya çıkacaktı ama ne zaman olacağı bilinmeyen bir gerçekti.

"Sen ne yapıyorsun yalnız başına?"

Önümdeki kağıtlara baktı. Çizdiğim resimleri bir düzene koymaya çalışıyordum. Resim yapmak nefes almak gibiydi. Küçücük bir çizgi ile dünyaları çizebilirdik ve bu mükemmel bir şeydi. Hayallerimizi kağıda dökmek...

"Bu kim?" Sinan'ın eline aldığı çizimime baktım. Ala ala bunu mu almıştı? Hayalimdeki erkeği kağıda dökmüştüm ama bunu Sinan'a söyleyemezdim. Aklımda olan bir erkekti ama böyle biri gerçekte var mıydı pek bilmiyorum. Aslında bu yüzü bir yerden görmüşümdür ama milyonlarca insanın içinden hangisi olduğunu nereden bilecektim?

"Hiç, bir ünlü." diye ortaya yalan attım. Benim yabancılara karşı olan hayranlığımı biliyordu, onun tanıyamayacağı insanlar olduğunu da. O yüzden pek üstelemedi. Sinan'la zıt karakterlerdik; o beyaz, ben siyahtım. O deniz, ben gökyüzüydüm. O parlayan binlerce yıldız, ben ise sadece aydım.
Birbirimize çok uzaktık. Ama zıt kutuplar birbirini çekerdi, öyle değil mi?

"Okul çıkışı neden burada olduğunu öğrenebilir miyim güzel bayan?" Elini yanağıma getirip okşadığında güldüm. Bana yaklaştığında dudaklarıma uzanıp oraya bir öpücük kondurdu. Geriye gitmesine izin vermeden elimi ensesine götürüp onu kendime çektim. Öpüşleri sertleşirken dili dilimle oynaşmaya başladı. Gözlerimizi kapatmış deli gibi birbirimizi öperken nefessiz kaldığım için ondan ayrıldım.

"Performansını kaybetmemişsin," diyerek benimle alay etti.

Kafamı geriye atarak kahkaha attım. Elimle ağzımı kapatırken kafamı aşağı eğdim ama gülmeye devam ediyordum.

Elim kirli sakallarını okşamaya giderken, "Seni çok özlüyorum," dedim. Gözleri hüzünle mavi gözlerime baktı. Ellerini iki yanağıma koyup kendine çekti ve anlımdan öptü.

"Bende seni bir tanem... Bende seni..."

Birbirimizden ayrıldığımızda gözlerim çizimlerime kaydı. Yarın bunları resim hocamıza götürüp düşüncelerini almam gerekiyordu. Masada dağılmış olan kağıtları düzene sokmaya başladım. Hepsini aynı hizalayıp dosyalarına koydum.

"Ne içersin?" Sinan'a bu soruyu sorduğumda gözü başka bir yerdeydi. Gözlerini takip ettiğimde bize bakarak sırıtan bir erkek gördüm. Bizim yaşlarımızda gibi duruyordu. Aslında baktığı kişi biz değil, bendim. Benimle göz göze gelince çapkınca sırıtmasına devam edip bana göz kırptı.

Kaşlarım şaşkınca kalkarken Sinan çoktan ayaklanmış çocuğun ağzını yüzünü dağıtmak için yürümeye başlamıştı. Yanında üç tane daha arkadaşı vardı, delirmiş miydi bu?

ReşitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin