04- Teslim oldum

263 32 45
                                    

--
"Buraya gelmek aptalcaydı." diye mırıldanan Luhan'a gözlerimi devirip, elimde tuttuğum kadehi dudaklarıma götürdüm.

"Neşelen ve gençliğini yaşa Luhan. Çünkü bu gece ben öyle yapacağım." Şarabın aroması dilimde adeta kırmızı çiçekler açtırırken, birasını yudumlayan arkadaşımı kolumun altına çektim.

Zevksizce bira içmesini geçtim, asık suratıyla zorla getirmişim gibi davranması beni sadece sinirlendiriyordu. İçine kaçmış olan ihtiyar adam ruhunun üzerine toprak atmanın zamanı gelmişti de geçiyordu.

"Gençliğini yaşarken lütfen AIDS olmamaya çalış." Kısık sesi beklediğim gibi alaylı değil, hatta beklemediğim kadar ciddi çıkmıştı. İyice düşen suratını görünce başımı ona doğru eğdim ve pamuk şekerden bile yumuşak olan saçlarına dudaklarımı bastırdım.

Küçüklüğünden beri temaslarımı seven ve onlarla rahatlayan bir yapısı vardı. Birlikte sadece büyümemiştik, biz bir bütün olmuştuk ki.

"Gerginliğini bir kenara bırak bebeğim." Dudaklarımdan dökülüp giden son kelimeyle kollarımın arasında kaskatı kesildiğinde, dudaklarım hâlâ saçlarına mühürlenmiş gibi ayrılmıyordu. Rahatsız mı olmuştu? Ama normalde de ona böyle sesleniyordum ki...

Sanırım otobüs olayı yüzünden hâlâ biraz mesafemiz vardı. İçime çöken sıkıntı ve üzüntüyle omuzlarım düşerken dudaklarımı saçlarından  ayırdım. 

"Rahatsız mı oldun?" Çocuksu ve alıngan çıkan sesimi toplamak için çok geçti. Luhan başını kaldırıp gözlerime baktığında yumuşayan irisleri beni de bir nebze gevşetmişti.

Dudakları kıvrılıp gülümsemesi gözlerine ulaştığında, sağ elini yanağıma çıkarmıştı. "Senden nasıl rahatsız olurum ki? Aptalsın."

Kalbim teklerken nefesimi tuttuğumu yeni anlamıştım. Bunun farkındalığıyla ciğerlerime oksijen çekerken, onun kokusuna boğulmuştum.

Yanağımı eline yaslarken gözlerimi kapatıp başımı omzuna yasladım "Aptalım." derken boğuk çıkan ses tonum bile gülümsediğimi ele veriyordu. Onunla aramda böyle özel bir bağ vardı işte.

Tek kelimesiyle beni dağıtırken, tek bir gülümsemesiyle can veriyordu.

"Şu an evde olsaydık en azından Harry Potter maratonu yapardık."

Merhaba, sıkıcı Luhan!

Gözlerimi devirerek doğrulduğumda, hâlâ elimde olan şaraptan birkaç damla kot pantolonumu ıslatmıştı. Birkaç damla olmasına rağmen mavinin üzerinde hemen göze çarpıyordu.

"Kıyafetlerime bir şey dökmekten nefret ediyorum." Sinirle söylenirken Luhan kıkırdayıp kenarda duran çantasını aldı ve içini karıştırmaya başladı.

Paranoyak yönünü çantasına koyduğu onlarca lüzumsuz malzemeden bile anlayabilirdiniz.

"İşte!" Zaferle gülümseyip ıslak mendil paketini açarken bu haline gülümseyerek baktım. Onun yanındayken gülümsememek işten bile değildi.

İnce parmakları dizimin üzerine yerleştiğinde tüm dikkatini lekeye vermişti. Mendili bastırarak, lekeyi çıkarmaya çalışırken ağzım kurumuştu. Yutkunmak hiç bu kadar zor olmamıştı.

Dokunuşları sadece dizimin çevresi olmasına rağmen, etkisini daha farklı yerlerde hissediyordum. Nefesim kesik kesik olurken uzun zaman boyunca kendimden bu kadar nefret ettiğimi hatırlamıyorum. İğrenç biriydim, aşağılık herifin tekiydim.

Arkadaşımın dokunuşundan etkilenecek kadar şerefsizdim.

Elimle elini kavrayarak onu durdurdum. "Bu kadarı yeterli Lu."

Past||HUNHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin