"Hayır efendim, o sizin güzel yüreğinizin ve o yüreğinizden yansıyan güzel ışığın bir tecellisidir yalnızca." dedi ve iyice çakırkeyf olan babasının kaldırdığı kadehe küçük bir çın sesiyle eşlik etti. Madam Pleurre başının ağrıdığını bahane ederek odasına çekilmişti ancak Luciana (Lady'miz) onun babası ve kendisi arasındaki derin muhabbetten hoşlanmadığını biliyordu, yani bu sahte bir baş ağrısıydı. Üvey annesi olacak o kadın bu eve geldiğinden beridir sürekli babası ve Luciana'nın arasını bozmaya çalışmıştı. Minik leydimiz onlarca iftiraya, saldırıya ve babası yokken de çok aşağılık hakaretlere maruz kalmıştı. Luciana annesini kaybettikten sonra oluşan boşluğu bir türlü kapatamamıştı. Baktığı her yerde onu görüyordu, ama her yerde! Tanrım! Aklından geçen her düşünceyi, başından geçen her olayı anlattığı, ilk aşkından bahsettiği (ama babasına söylememesi şartıyla), onu daima seven, canı pahasına koruyan, sıcacık yüreğiyle onu sımsıkı sarmalayan güzeller güzeli annesi, o artık yoktu ve çok kısa bir süre içinde onsuz yaşamayı öğrenmesi gerekiyordu.
Bir insan bir acıyı başına gelmedikçe öğrenemezdi. Luciana için de bu geçerliydi, tüm insanlık için de. Mağaralarda yaşayan insanlar için de gökyüzünde yaşayanlar için de. Birini kaybetmenin ne olduğunu ancak o kişiyi kaybedince anlarsınız. Yüreğiniz ancak o zaman o acıyı tanır, bir daha öylesi bir acı çekemezsiniz belki ama o acı öyle bir hapsolur ki en hassas anınızda hatta bazen en kuvvetli hissettiğiniz anlarda gelir ve ansızın vurur sizi. Ve acı her seferinde katlanmaz, sadece siz o acıyı tekrar tekrar yaşadıkça daha da hassaslaşırsınız. Yüreğiniz incelir, öyle bir ana gelir ki artık dayanamazsınız. Ve o acı siz olursunuz.
İç dünyasında böylesi boğuşmalar ve hesaplaşmalar içine düşen Luciana, dıştan gayet neşeli, şuh ve heyecanlı bir genç kız olarak görünüyordu. Babasının aklına yalnızca sarhoş anında girebileceği fikri aklına gelir gelmez bunu tek kurtuluş yolu olarak gördü. Bu fikre öylesine sarıldı ki, öylesine ince planlamalar yaptı ki tüm bir geceyi tamamen planladı ve hiçbir şeyin onun işini bozmamasını garantiledi. Luciana bir oyun oynadığında bunu ciddi oynardı. Bu çocukken oynadığı saklambaç için de şu an oynadığı hala ilk gençlikten çıkamamış, şuh genç kadın rolü için de geçerliydi. O doğuştan oyuncuydu. Masumdu ama aynı zamanda kurnazdı. Beyni bir makine gibi işliyordu. Öyle ki düşüncelere daldığı zaman eğer görmenize izin verirse gözlerinde dönen çarkları görebilirdiniz ama eğer görmenize izin vermezse - şu an olduğu gibi- sadece onun görmenizi istediği şeyi görürdünüz. Birçokları basit olmamak, derin bir kişiliğe sahipmiş gibi görünmek ister. Luciana ise şu an bunun tam tersini istiyordu ve bunun için uğraşıyordu.
"Efendim, eğer izniniz olursa size bir malumatım olacaktı."
"Buyur, güzel kızım, Luciana'm."
Babasının Luciana'm demesinden yüz bulan minik leydimiz hemen yüzüne istediği maskeyi yerleştirdi ve sesini doğallaştırarak konuşacağı kilit kelimeleri söyledi:
"Babacığım, eğer izniniz olursa 1 hafta sonraki Büyük Balo'da giyeceğim kıyafetlerimin siparişini vermek istiyorum. Normalde size böylesi basit konulardan bahsederek değerli zamanınızı harcamam ancak bu sefer gerçekten de sizi ve soylu ailemizi en iyi şekilde temsil etmek ve diğer lordlara sizin gücünüzün asla azalmadığını aksine son derece güzel bir kız yetiştirdiğinizi ayrıca ona en pahalı en güzel kıyafetleri giydirerek aslında maddiyatınızdan bir şey kaybetmeyip üstüne çok şey koyduğunuzu göstermek istiyorum. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?"
Yemi atan Luciana, babasının beynindeki balıkların ona doğru hızlıca yüzdüğünü hissediyordu. Çünkü allayıp pullayarak söylediği cümlede aslında tek kastettiği anlam "Ben baloya gitmek istiyorum, pahalı kıyafetler giymek istiyorum." idi. Ancak o babasının şöhretini, maddiyatını ve annesinin ölümünden sonra yıkılmadığını ispatlamak istediğini de katarak babasının bu sözlere olumlu karşılık sunmasını kat kat artırıyordu. Luciana çok zekiydi, o en baştaki Luciana değildi. Onun amacı sevdiği ve ZENGİN OLAN birisiyle evlenmekti. Tanrım. Hizmetçilerine aşık olup onlarla kaçan ve sefalet içinde hayat sürdüren tanıdıkları vardı ve onlar her ne kadar mutlu olduklarını söyleseler de Luciana onların gözlerindeki geçmiş günlere özlemi ve açlığı görmüştü. Daha fazla şey görmesine gerek kalmamıştı ve bu Luciana'nın geleceğe dair planlarını ve hayallerini yeterince tamamlamıştı.
"Düşündüm de, haklısın bence güzel Luciana'm *hıçkırır* Yarın hemen en ünlü terzileri, modacıları çağırıyoruz ve seni o balonun yıldızı yapıyoruz, hahaha, belki de birilerini de etkilersin hahaha ama dur bir orada, senin zaten gideceğin birileri vardı. Hmm onları ne yapsak ne yapsak, ben onlarla konuşup zaman isteyeyim ve sen de benim yanımdan ayrılmadan *hıçkırır* benim ne kadar mükemmel bir popoya sahip olduğumu söylersin hahaha para bende bitmedi hahaha."
Babasının beklediğinden de fazla sarhoş olduğunu gören Luciana, fazla çaktırmadan yavaşça Margaret'ı yanına çağırdı ve babasına:
"Babacığım yatağım hazırlanmış. Bana bu denli güzel bir sohbeti bahşettiğiniz ve önerimi kabul ettiğiniz için size ne kadar minnettar olsam azdır. Tanrı sizi korusun."
dedi ve odasına doğru yollandı. Margaret da yanındaydı ve efendisine melek ve şeytan arasında bir şeye bakıyor gibi bakıyordu. Luciana masum bir bebekti ama dünyadaki gelmiş geçmiş en plancı insan da olabilirdi. Luciana tehlikeliydi ve bir gram aklı olan insan ona bulaşmazdı.
Madam Pleurre'ın odasının önünden geçen Luciana şeytanca sırıtışına engel olamadı ve içinde bir yerlerde şu cümle döküldü:
"Artık beni engelleyemezsin, sürtük."
UMARIM OKURSUNUZ!
Hikayenin biraz farklılaştığını fark etmişsinizdir şu etapta. Tam olarak kararımı verdim, ayrıca Lady'mizin ismi Luciana. Ben şahsen çok yakıştırdım ve ayrıca Luciana benim ilk başlardaki planlamamda masum birisiydi ancak sonradan masumiyetin bu hikayenin ilerleyen bölümlerinde fazla eğlenceli olmayacağını düşündüm. Çünkü yazarken aynı zamanda okurmuş gibi davranıyorum ve ben burda böyle olsaydı daha çok beğenirdim gibisinden düşünerek yazdıklarımı filtreden geçiriyorum. Evet kısa bir bölümdü, ama böyle olması gerekiyordu çünkü planlamama göre asıl olaylar 3. Bölüm'de başlıyor, ondan sonra istediğim uzunlukta bölümler yazabileceğim. Asıl olaylara son 2 bölüm diye düşünmek çok uygun bence şu an. Ayrıca ben wattpad'de gerçekten yeniyim ve birçok hatam olmuş olabilir. Askıya aldığım bir hikayem var Melek Yüzlü Şeytan adında ve şu an gerçekten ilham gelmiyor. Eğer okur da böyle böyle olsa güzel olur diye yorum yaparsanız gerçekten çok mutlu olurum çünkü kitap öyle bir yere geldi ki ben okur olsaydım kaldırır atardım off bu ne böyle diyerek. Burayı okuduğunuz için teşekkür ederim, hayatınızdan çaldığım birkaç dk'cık için de kocaman özür diliyorum. Gelecek bölümü birkaç gün içinde yayınlarım, amacım pazartesi olmadan 3. Bölümü de yayınlayıp en cici bölümlere geçmek. Çünkü dediğim gibi ondan sonrası tamamen rahatlıyor ve paket lastiği gibi gevşek gevşek yazılacak. Ne garip tabirler kullanıyorum töbest. Herrr neyse, herkese iyi günler. :)