Sanat nedir? Bunun üzerine yıllarca felsefeler yapılmış, hala da yapılmakta. Nesnel bir tanımı yok, matematiksel bir açıklaması yok. Genel olarak, bize kendimize iyi hissettiren, bizim gibi başkaları tarafından yaratılmış naif şeyler olabilir.
Bize bu kadar iyi hissettirmesi yine bizim tarafından yaratılmış olması. Gördüğümüz manzaralar, güzellikler, dağlar, nehirler, Kanada'nın dağlarındaki nefes kesici manzaralar ve diğer her şey bizden bağımsız olarak yaratıldı. Sanat ise öyle değil. İnsan elinden çıkmış, onsuz var olamayan bir şey.
Eskiden sanat hakkında düşündüğüm bir şey vardı. Bunu, duyduğum çok güzel bir müziğin beni ağlatmasından sonra kötü bir el yazısıyla yazı defterime yazmıştım. Herhangi bir şeyin içimizdeki güzel duyguları uyandırabilmesi, tüylerimizi diken diken edebilmesi çok güçlü bir şey. Bir takım notaların ve seslerin bir araya gelmesiyle, aslında hiç mantıklı gelmeyen, sıradan bir şey dinlediğimizde gücüne hayran olmamak elde değil. Ve bunu bizim yaratmış olmamız da.
İnsanlar hep kötü şeylerle anılır. Ben de anıyorum. Eğer birden ortadan kaybolsak, dünyanın daha iyi bir yer haline geleceği aşikâr. Yaptığımız iyilikler yaptığımız kötülüklerin izini silemeyeceğimiz kadar az. Bu yüzden, sanat hakkında insanların yapmış olduğu tek iyi şey olduğunu düşünürdüm. İnsanlar olmasa yok olması kötü olacak tek bir şey vardı gözümde. O da müzik, resim, yazılar, heykeller ve diğer her şey.
Sanatı hep yetenekle birlikte anarız. Sanat yapabilen, yaratabilen yeteneklidir ve bazen alkışlanır da. Çoğumuz sanattan anlarız, kaliteli ve güzel şeyleri severiz. Ama unutmamamız gereken bir şey var. Bunu biz yapıyoruz. Sanatı yapan da, onun tadını çıkaran da aynı.
Hissettiği duyguları ortaya çıkarıp güzel bir şeyler yapabilen biriyle bundan faydalanan birinin hiçbir farkı yok. Hepimiz aynı duyguları hissediyoruz. Hepimiz potansiyel olarak duygu ve düşünceleri bir şeye dönüştürebiliriz. Ama bunu hepimiz yapamıyoruz. İşte bizi ayıran şey de bu.
Sanatı yapan ve oluşturmanın hep yetenek olduğu söylenir. Belki de bu doğru değildir.
Sanat, temel olarak hissettiğimiz, hayal ettiğimiz ve düşündüğümüz şeyleri dönüştürmek. Dinlediğimiz müzikler birinin hislerinin yansıması, okuduğumuz kitaplar başka birinin düşüncelerinin yansıması. Tüm olay, bunu yapmak zorunda olmaktan ibaret. Hislerle ve düşüncelerle öylece başa çıkamayınca, onları yönetebilmek ve rahatlayabilmek için onları başka şekilde ortaya çıkarmaya çalışıyoruz.
Düşüncelerin yönlendirilebilir olduğunu bildiğinden beri yazıyorum. Düşünceler ve hayallerle kafanın içinde baş edemeyip yazıya dökme ihtiyacı hissetmek bir yetenek mi, emin değilim. Bu açıdan çevremdeki birçok insandan başarısızım. Önümde görmediğim kelimeler olmadıkça asla toparlanamam, kendi kendime konuşabilsem de başaramam. Bu yüzden yazı yazmanın bir yetenek olduğundan emin değilim.
Belki de bu, kafasının içini toparlamakta zorlanan bir avuç insanın bulduğu bir uydurmadır.
Tarihte sanatıyla öne çıkmış birçok insan zaten kısmen delidir. Hiçbiri kendini normal olarak tanımlamaz, sonunda da ya yalnız kalır ya da intihar ederler. O kadar sınırlara gitmeseler de garip bir hayat geçirirler işte. Çünkü düşünceleri toparlayamamak tehlikelidir. Ne kadar yazsanız, çizseniz ve kafanızı boşaltmanın yolunu bulsanız da, buna doğuştan yeteneğiniz yoksa zarar görürsünüz.
Belki de tüm sanatlar öyledir. Resim çizen, müzik yapan insanlar, sanatın herhangi bir dalıyla iç içe olan insanlar duygularıyla kendi başlarına başa çıkamayan yeteneksizlerdir.
Hepimiz hissediyoruz. Hepimizin düşünceleri, duyguları var. Bunları sanatın herhangi bir dalına dönüştürmeyen insanlar, belki de yeteneksiz değil de buna ihtiyaç duymayan insanlardır.
![](https://img.wattpad.com/cover/115395372-288-k520245.jpg)
YOU ARE READING
kendime konuşma
De TodoBu hikaye tamamen rastgele, kurgusuz ve anlamsızdır. Tamam, belki anlamı üzerine tartışılabilir. Rengin