gün içi*
sibel ve ali küçük dar ve zifiri karanlık bir mekana girdiklerinde içeride soluk sesi dahi yoktu. korkmuştu sibel. ali'nin koluna yapışıp arkasına saklanarak ilerliyordu. ali'nin anlattığına göre normalde gelecekleri yer burası değildi, daha doğrusu ali'nin. ama sonradan mekan değişmişti. şimdi bulundukları yerde neden olduklarını kavramaya çalışamayacak kadar ürperiyordu sibel.
"ali,"
"şşşh!"
oflayıp kapadı çenesini. şaka maka ciddi korkuyordu. daha fazla ilerlemek istemiyordu ama ali bir cesaret sağlam adım yürüdü. bir yandan da 'ulan fiko, ulan fiko! ne bokuma işler çeviriyon sen?' diye söylenmeden geçemiyordu. sessizlik kısa bir süre daha hakim olduktan sonra tiz bir kadın sesi duyuldu. bağırmıyordu. aksine, sakin bir tonla konuşuyordu.
"çok güzel. biliyordum, sen benimsin fiko."
ağzı aralanıp çenesi nasıldı sibel'in. bu da neydi şimdi? bu ne demekti böyle? kimdi bu kız! sinir bozucu bir gülüş duyduğunda kim olduğunu tahmin etmesi zor olmamıştı sibel'in. çilerdi. o çilli sümsükle ne işi vardı fiko'nun? bir dakika, benimsin mi demişti o? ali'nin eliyle kavradığı bileğini kurtarıp önüne geçti. sadece duymak yetmiyordu. sevgilisinin dibine kadar girmiş bakır saçlı kızı görür görmez yumruğu sinirle sıkılmıştı. kız bur adım daha yaklaştı fiko'ya. burun burunalardı. yarın adım daha atıp dudakları temas edecek kadar yakın olduklarında gözlerini yumdu sibel. açtığında kıza gülümseyen bir fiko beklemiyordu. çiler gözlerini kapattı. "öp beni." dedi fısıldayarak. güldü sibel. elbette yapmazdı fiko bunu. ama.. yapmıştı. büyük bir hevesle dudaklarını kızın dudaklarıyla birleştirdi. avuç içleri yüzünü kavrayıp derinleştirdi öpücüğü. her dudak darbelerinde sibel'in gözünde irice bir yaş süzülüyordu. ikinci kez, ikinci kez bayal kırıklığıydı bu. ikinci kez görüyordu bu görüntüyü. bunu yüreği kaldırır mıydı peki? sanmıyordu.
söz vermişti adam. görüşmeyi bırak muhattap bile olmayacaktı. bu muydu adını dahi anmamak? bu muydu o gülüm sözcüğünün derinliğinin içi? bu neydi böyle?
ayrıldıklarında baştan beri arkadan onu çekiştirip götürmeye zorlayan ali'ye bıraktı artık kendini. yürümeye mecali kalmamıştı. tutunacak bir dayanak bulamasa şuracıkta yeri boylayacak kadar bitkin hissediyordu. bitkin, ve bitik.
mekandan çıkarken duyduğu son ses sevdiği adamın sesi olmuştu yine. anlamsız iki kelime; "memnun musun?"
-
texting*
sibel: kimse yazmasın bana.
sibel gruptan ayrıldı.
hakan: noluyor ya?
ali: siktir
ali: kızlar sibel'in yanına gidin
ali: sibel çok kötümercan: noldu!
ali: sormayın şimdi gidin
ali: HADİsadık: fiko'dan hala yok mu bir haber
ali: FİKO DEMW BANA
ali: bi gelsin s.kicem onu
ali: şerefsizhakan: hey
hakan: noluyo olum ne diyon senmercan: abii
mercan: sibel kötü değil
mercan: ÇOK KÖTÜnaz: her an bayılabilir ve biz napıcamızı bilmiyoruz
sadık: o kadar noldu aq
hakan: ALİ ANLATIYOSUN
ali: en doğrusu.
ali: bu fiko beni aradı bugünsadık: SEN BUNU BİZE NİYE DEMİYON
hakan: dur olum bi
ali: deme dedi çünkü
ali: işimiz var gel dedi
ali: sinra sibel'le karşılaştık
ali: pot kırdım heralde anladı çünkü
ali: bende gelcem falan dedi
ali: neyse gittik biz
ali: yarı yolda mekan değiştirdi fiko
ali: karanlık depo gibi biyere gittik
ali: tek değildi şerefsiznaz: kim vardı
ali: çiler
mercan: E YUH AMA
ali: daha duur
ali: fiko öptü çileri
ali: sibel de izledinaz: NE
naz: ulan kaşarali: hayır abi kıza birşey demeyin
ali: kız seviyo zaten fikoyu biliyoruz bunu
ali: kız sadece öp beni dedi
ali: fiko öpmeyebilirdi
ali: hatta sibel güldü bile yapmayacağını bilir gibimercan: ve yaptı öyle mi
ali: evet
ali: kana kana öptü hemde herifmercan: BEN BUNU S.KERİM
naz: abi yeter ya
naz: sibel bunu hakedecek naptı
naz: insan neden sevdiği adamı başkasıyla öpüşürken görmeye layık olur ki
naz: hemde ikinci kezmercan: bi saniye
mercan: az önce sibel'e bir telefon geldisadık: nasıl
hakan: ne dedi
mercan: "bir iddia parçasısın, dikkat et" dedi, kapattı.
- - -
toparlayabilme duası enter
özgü'nün bana beğeni verdiren zeytin gözleri bunları da mı görecekti dmsnxnsk
kötü bir haber; 30 da final.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gül güzeli::groupchat |adı efsane|
Short Story"göre göre hata da yaptım, pişmanlığım çok! bile bile aldattım da, aldandığım çok! durumlar böyle, yabancı, sendeki dertse; al benden de aynı!"