Küçük prens kendisini komşu asteroitlerin arasında buldu. Bu asteroitlerin numaraları 325,326, 327, 328, 329, ve 330’du.
Kendisine bir meşgale bulabilmek ve bilgisini artırmak için sırayla onları ziyaret ermeye karar verdi.
İlk asteroitte bir kral yaşıyordu. Mor kumaştan yapılmış giysisiyle tahtında otururken, oldukça
haşmetli görünüyordu.Küçük prensi görünce: “ Ah, işte halkımın bir üyesi “ dedi.
“ Beni daha önce hiç görmediği halde kim olduğumu nereden bilebiliyor? “ diye düşündü küçük prens.
Kralların dünyayı çok basit bir gözle algıladıklarını bilmiyordu. Krallara göre bütün insanlar, onların emirleri altında bulunan kimselerdi. “ Biraz daha yakına gel de seni iyice göreyim “ dedi kral.
Nihayet emir verecek birini bulduğu için, oldukça kibirlenmişti.
Küçük prens oturabileceği bir sandalye bulmak için çevresine bakındı, ama kralın kürkü bütün
gezegeni kaplamıştı. Bu yüzden ayakta kaldı ve yorgun olduğu için de esnedi.“ Kralın karşısında esmemek görgü kurallarına aykırıdır, esnemeni yasaklıyorum “ dedi kral.
“ Ama buna engel olamıyorum “ dedi küçük prens şaşkınlıkla. “ Uzun bir yoldan geldim ve hiç uyumadım.”
“ O halde esnemeni emrediyorum “ dedi kral, “ yıllardır esneyen birini görmedim. İnsanların nasıl esnediğini merak ediyorum. Haydi şimdi yeniden esne. Bu bir emirdir.”
Küçük prens kıpkırmızı olmuştu. “ Beni korkutuyorsunuz. Artık esneyebileceğimi sanmıyorum “ dedi.
“ Demek öyle. O halde arada bir esnemeni- arada bir de...” Sözünü tamamlayamadı, çünkü kızgınlıktan öksürmeye başladı. Otoritesine çok önem veriyordu anlaşılan.
Emirlerine karşı gelinmesine hiç tahammülü yoktu. Ama aslında iyi bir kraldı. Bu yüzden
de emir verirken insaflı davranıyordu.“ Bir generale martıya dönüşmesini emredersem ve general bu emre uymazsa suç onun değildir.
İmkansız bir şeyi yapmasını istediğim için, suç benimdir.” dedi.Biraz utanarak “ Oturabilir miyim? “ dedi küçük prens. Kürkünün eteklerini haşmetle toparlayan kral: "Oturmanı emrediyorum "diye yanıtladı.
Ama gezegen bomboştu. Bu kral kimi yönetiyordu? Küçük prens şaşkındı.
“ Efendim, “ dedi, “ Lütfen size bir soru sormama izin verin.”
“ Sorunu sormanı emrediyorum “ dedi kral çabucak.
"Efendim, burada kimi yönetiyorsunuz acaba? "
“ Her şeyi. “
“ Her şeyi mi? “
Kral eliyle kendi gezegenini, diğer gezegenleri ve yıldızları işaret etti.
“ Hepsini mi? “ diye sordu küçük prens.
“ Hepsini.”
Anlaşılan kendisi evrensel bir kraldı.
“ Peki yıldızlar emirlerinize boyun eğiyor mu? ““ Elbette. Emirlerimi derhal uygularlar. Karşı gelinmesine tahammül edemem. “
Bu güç karşısında şaşırmadan edemedi küçük prens. Eğer bu güce kendisi sahip olsaydı,
sandalyesin bile kıpırdatmadan aynı gün içinde yetmiş iki, hatta yüz günbatımını birden izlerdi.Terk ettiği küçük gezegenini hatırlayınca, birden kendini mutsuz hissetti küçük prens. Cesaretini
toplayarak kraldan bir ricada bulundu.
“ Gün batımını izlemek isterdim. Lütfen bana bu iyiliği yapın. Güneşe batmasını emredin. “"Eğer bir generale kelebek gibi çiçekten çiçeğe uçmasını, ya da bir trajedi yazmasını, veya
kendisini bir martıya dönüştürmesini emretseydim ve general emrime uymasaydı, suç kimin olurdu? "“ Sizin.”
“ Kesinlikle. Emirler, yerine getirilebilir şeyler olmalıdır. Otoritenin temeli mantıktır. İnsanlara kendilerini denize atmalarını emretmek, bir devrime yol açmak demektir. Ben emirlerime uyulmasını isterim. Buna hakkım var, çünkü mantıklı emirler veririm.”
“ Gün batımı ne olacak? “ diye sordu küçük prens.
Biliyorsunuz, sorduğu sorunun yanıtını
almadıkça sormaktan asla vazgeçmezdi. “ Gün batımını izleyeceksin, bu emri vereceğim. Ama
bilimsel yönetmeliklere göre, koşulların uygun olacağı zamanı beklemek zorundayım.”“ Peki bu ne zaman olacak? “
“ Hımm. Yaklaşık sekize yirmi kala civarında. Sen de emirlerime nasıl uyulduğunu görmüş
olacaksın. “Esnedi küçük prens. Gün batımını beklemek zorunda kaldığı için biraz canı sıkılmıştı.
“ Burada yapacak hiçbir şeyim yok. Bu yüzden yoluma devam edeceğim.”
Emredebileceği birini bulmuşken kaçırmak istemeyen kral: “ Gitme, seni bakan yapacağım “ dedi.
“ Ne bakanı? “
“ A... Adalet bakanı! “
“ Ama burada yargılayacak hiç kimse yok ki! “
“ Bunu henüz bilmiyoruz. Krallığımı tam olarak gezmiş değilim. Yaşlı olduğum için yürümek beni yoruyor. Arabaya binmek istesem, burada araba için yer yok.”
“ Ama ben gezegende hiç kimse olmadığını biliyorum “ dedi küçük prens. Bir yandan da emin olmak için başını eğdi ve gezegenin diğer tarafına göz attı.
“ O halde sen de kendini yargılarsın “ diye yanıtladı kral. “ Kendini yargılamak diğer insanları yargılamaktan çok daha zordur. Kendini gerektiği gibi yargılayabilirsen, çok adilsin demektir. “
“ Eğer kendimi yargılayacaksam, bunu her yerde yapabilirim “ dedi küçük prens, “ Burada kalmama gerek yok. “
“ Hımm, “ dedi kral, “ Eğer yanılmıyorsam gezegenin bir yerlerinde yaşlı bir fare olacak. Geceleri tıkırtılarını duyuyorum. Onu yargılarsın. Arada bir onu ölüm cezasına çarptırırsın, böylece hayatı senin ellerinde olur. Ama her seferinde onu affetmelisin. Çünkü yargılayabileceğin tek kişi o. “
“ Ben hiç kimseyi ölüm cezasına çarptırmak istemiyorum ve sanırım kendi yoluma devam
edeceğim. ““ Olmaz! “ dedi kral.
Küçük prens kararını vermişti, ama yaşlı kralı incitmeyi de hiç istemiyordu.
“ Sayın kralım, eğer emirlerinize derhal uyulmasını istiyorsanız, o halde uygulanabilir emirler vermelisiniz. Örneğin, bir an önce gitmemi emredebilirsiniz. Bence koşullar buna çok uygun.”
Kral hiçbir şey söylemeyince, küçük prens bir an tereddüt etti, sonra oradan ayrıldı.
Kral arkasından : "Seni büyükelçi yapacağım!" diye seslendi. Ses tonundaki otorite duyulmaya
değerdi doğrusu...Küçük prens : “ Şu büyükler çok tuhaf “ dedi kendi kendine ve yoluna devam etti.