🪴
İşe gitmeden önce yine kuğuların olduğu parka uğradım. Bunu bir alışkanlık haline getirmiştim. 3 yıldır hergün onları ziyaret ediyordum.
Kuğular bana insanlardan daha samimi geliyordu. Onlar güzel sevmesini biliyorlardı.
Yem torbasını çıkartıp içindekileri küçük göle atıyordum, onlarda toplanıp hepsini yiyorlardı. Her zamanki gibi.
Ama bugün farklı oldu. Benim yaşlarımda görünen bir beyefendi yanıma geldi.
"Merhaba."
"Merhaba." Dedim gülümsemesine karşılık vermeden.
"Kuğuları beslemek yasak hanımefendi." Neyden bahsediyordu bu?..
"3 yıldır buraya geliyorum ve kimse bana böyle bir yasaktan bahsetmedi." Şaşırmış gibiydi.
"Benim daha 3. günüm. Ama beni kuğuların beslenmemesi konusunda çok sıkı bir şekilde tembihlediler." Yeni olduğu belliydi zaten.
Yem torbasının içindekiler bitince beyefendiye döndüm.
"Kuğuları beslemezsen ölürler. Eşleri öldüklerinde hüzünlendikleri ve çok geçmeden kendilerinin de öldüğü gibi. Ben onları beslemeye devam edeceğim, siz ne derseniz deyin." Boş torbayı bankların az ilerisindeki çöp kutusuna atıp parktan çıktım.
İş çıkışı yine parka uğramıştım, yanımda yem olmasa da.
"Keşke bütün insanlar da sizin gibi güzel sevebilse..." Duysalar derdim var zannederlerdi ama ne bir aşk acısı çekmiştim ne de aşk... Aşkın güzel olduğunu biliyordum, bunu aşkı tatmayan herkes bilirdi. Tadanların çoğu memnuniyetsiz olurdu ama...
"Yine gelmişsiniz." Kafamı kuğulardan çevirip sesten tarafa baktım. Sabahki beyefendiydi.
"Onları seviyorum."
"Oturabilir miyim?" Dedi yan tarafıma geçerek.
"Tabii, burası özgür bir ülke."
"Adınız neydi acaba?"
"Yeonjung." Soğuk bir ifadeyle yanıtlamıştım sorusunu.
"Memnun oldum ben de Jibeom." İlgilenmiyorum ama sen bilirsin.
"Kuğuları neden seviyorsunuz?"
"Soruları sevmem."
"Ah, anladım özür dilerim." Başını göğsüne doğru çekerek sessizleşmişti.
"İyi akşamlar." Eve gitmek için ayaklandım ve selam vermeye gerek duymadan parktan çıktım.
Ertesi sabaha yem torbasını alıp parka gittim. Beyefendi dün akşam ki oturduğumuz yerde oturuyordu.
Elimdeki yem poşetini sıkıp o tarafa gittim. Üstünde üniformaları yoktu. Gölde de kuğular...
"Onları kurtaramadım."
"İşinizden mi oldunuz?.. Ne yapmaya çalıştınız?"
"Hepsini sattılar, bunun yasal olmadığını söylediğimde de beni kovdular." Şaşırmıştım, bunu neden yapmıştı ki?
"Size iş ayarlıyacağım."
"Hayır, gerek yok." yem torbasını çöpe attım ve onu bileğinden tutup iş yerime sürükledim.
🦢
Jibeom-shi ile beraber çalışmaya başlayalı iki buçuk ay olmuştu ve birbirimize iyice alışmıştık.
O gün çıkışta, saat altıda tanıştığımız Baekjo Parkı'na gelmemi söylemişti. Açıkçası bunun ne hakkında olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu
Eve gidip hazırlandıktan sonra parka doğru yürümeye başladım.
Göl tarafına doğru yöneldim. Kuğular gitmişti ama parkın adı hala Baekjo'ydu.
Jibeom-shi ortalıklarda görünmüyordu. Onu beklerken banka oturdum ve gölü izlemeye başladım. Gölün ilerisinde ancak dikkatli baktığınızda belli olan bir beyazlık vardı. O tarafa doğru gitmek istiyordum. Onlar kuğular olabilir miydi?..
Ayaklanıp hızlı adımlarla o tarafa gittiğimde o beyazlığın kuğulardan oluştuğunu gördüm.
"Nasıl? Eskisi gibi mi?" Jibeom-ssi sessizce sağ tarafımdaki yerini almıştı.
"Evet!!" Heyecanlı kurduğum cümlem üzerine kıkırdadı.
"Bunu sen mi yaptın?" Beni onaylar şekildeki gülümsemesini görünce kafamı sallayıp önüme döndüm.
"Seni seviyorum." Sarıldığında öylece kalakalmıştım.
"Beni duydun. Seni seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wanderlust | wjsn one shots
Short Story'Would You Like' to know me a bit better? Gidişatı belli olmayan yaşanmışlıklar. 🪴 emojisi olan bölümler eski olup konusu değiştirilmeden düzenlenmiştir. 🍀 emojisi olan bölümler taptaze kurgulanmıştır. Önyargısız okumalar dilerim.