-TEMMUZ DOĞAN -

280 20 9
                                    

20 Ağustos 2015

"İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi" Yediğim tokatla yere yığılmam bir olmuştu. Hangi insan çocuğunun tıp kazanmasına kızardı.Hangi insan çocuğunun üniversite kazanmasına kızardı.

Elimi sızlayan dudağıma götürdüm. Patladığını düşündüğüm dudağımdan sızan kan elime bulaşmıştı bile. Kafamı kaldırıp babama baktım. Sahi o benim öz babam mıydı? Öz babalar kızları tıp kazanınca ona hediye falan almaz mıydı?

Benim babam buydu işte. Kızının başarıların arkasından durmaz hatta onu bozmak için elinden geleni yapardı. Ama neden? Bu soruyu her zaman kendime soruyordum. Fakat hiç cevap veremiyordum.

Ayağa kalktım ve bitkin, durgun olduğum halde büyük bir nefretle babama baktım. Okuyacaktım o üniversiteyi. Doktor olan annemin istediği gibi ben de doktor olacaktım. Bunu başlarda pek istemesem de annemin ölümü üzerine doktor olmaya kesin karar vermiştim.

Babamın evimizdeki çalışma odasındaki orta sehpa da duran içi boş vazoyu bir hışımla aldım ve babamın arkasındaki duvara fırlattım. Vazo paramparça olmuştu.

"Yeter! Yeter artık! Ben senin oyuncağın, çalışanın veya adamın değilim. Küçüklüğümden bu yana benim için bir kere sevindin mi baba? Ha? Sevindin mi? Sen benim doğumumda bile sevinmemişsindir be. Ben ne yaptıysam karşı çıktın. Bir kez olsun desteklemedin. Dansçı olmak istedim. Dansa değil dövüşe gönderdin beni. Okul birincisi oldum, kızdın. Ben senin gözüne girebilmek için her şeyi yaptım. Ne istiyorsun benden? Ölmemi mi?" Konuşmam boyunca bağırmıştım. Çizgi sınırından çıkmış patlamama neden olmuştu. Sonucu ise umurumda değildi.

Kızgın bir şekilde bana bakarken tekrar söze başlarım. "Eğer ölmemi istiyorsan durma. Anneme yaptığının aynısını yap. Arabamın firenlerini kesmene izin veriyorum 'BABA'. Sen bana babalık yapmadın ki zaten. Beni öldürsen kaç yazar." Bu kelimeleri yüzüne tükürürcesine söylemiştim. Sadece baba kısmında bağırmıştım.

Kapının açılmasıyla Aslı ablamın sesini duydum "Neler oluyor burada?" Hiç kimse cevap vermedi. Ne ben ne de karşımdaki mafya grubundan başka bir şeyi umursamayan baba sandığım ama bana bir kez bile babalık yapmayan adam konuştu.

Görüşüm bulanıklaşmaya başladığında gözlerimin dolduğunu anladım. Hayır. Ağlamayacaktım. Burada o mafya bozuntusunun karşısında kesinlikle ağlamayacaktım. Yaşlar yanaklarıma firar etmeden odadan bir hışımla çıktım. Arkamdaki ayak seslerini duyuyordum ama babam olmadığını Aslı ablam olduğunu gayet iyi biliyordum.

Aslı ablam; annem ölmeden önce kardeşim diyebileceği hatta dediği bir arkadaşıydı.
Babam ise Aslı ablama aşık olmuştu. Sırf bu yüzden annemi ölüme sürüklemiş istediğini elde etmişti. Bunu öğrendikten sonra babamdan hatta onun kızı olduğum için kendimden nefret ettim.

Annemim ölümünden sonra hep yanımda olan Aslı ablam ise ikinci annemdi sanki. Beni kendi kızı gibi sever, korurdu. Kendisinin çocuğu olamadığı için de içindeki anne şevkatini göstermişti hep bana.

Aslı ablama kızamazdım. Onun annemin ölümü ile bir ilgisi olabilirdi ama kesinlikle istemezdi böyle bir şeyi. Babam ile evli olmasına rağmen babamdan nefret ediyordu.

Eğer babam onu tehdit etmeseydi ki muhtemelen bayağı kötü bir tehditti Aslı ablam kesinlikle evlenmezdi babam ile.

Yukarı çıkıp odama girdiğimde askıdan deri siyah montumu aldım ve üstümdeki siyah tayt bordo tişört ikilisini umursamadan üstüme geçirdim. Ayağıma da çizmelerimi giyince masadaki telefonumu, anahtarlarımı ve sigara paketimi cebime koydum. Evet, sigara içiyordum fakat bağımlısı değildim. Kendimi kötü hissettiğim veya babamla tartışmışım zaman kendimi rahatlatmak içindi.

TEMMUZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin