Don't leave me.

254 15 14
                                    

Kendimi içinde bulduğum saydam parlak rengi gözümde gittikçe koyulaşsada parlaklığı artıyordu. Tavandan gelen floresan lambası yanıp sönmeye başladı. Yukarıyı izliyordum. Yaşamakla ölmek arasında suyun çizgisindeydim ama ben çoktan ölümü seçmiştim bile. Beni buradan çıkarmaları imkansız gibiydi çünkü o zincirleri dışarıdan çıkarmak için iki-üç kişiden fazlası lazımdı. Bunu küçükken yapmayı düşündüm. İğrenç dünya içinde istenmeyen birisiydim sanki. Dean farklılığı görmüş olmalıydı. Onun zeki olduğunu biliyorum. Nefesimi tutamamaya ramak kalmıştı. Sessiz suyun içinde bacaklarıma kapanıp bekledim.

Sam'in ağzından:

Jake ile Dean'ın gidebileceği yoldaki güvenlik kameralarından kayıtları izledik. Arabası motele kestirme yola girmişti. Girdiği an da durmuştu. Geriye geçip yön değiştirdiler. Onu yılan Arya saptırmış olmalıydı. Yoksa Dean o yoldan devam ederdi. Gittikleri en yakın kalacakları yerin bir otel olduğunu varsaydık. FBI kılığına girmek kayıtları görmemizi sağlamıştı. Hızla merkezden ayrılıp izledikleri yola girdik.

Karşımıza çıkan ışıklı oteli görünce burasının olabileceğini düşündük. Arabayı park ettik. İleride Impala'yı görünce Dean ve Arya'nın burada olduğunu anladım. İçerisi çok kalabalıktı. Burada bir şeyler olduğu belliydi. Yukarı katlardan yaralı insanlar iniyordu. Dean'ın başına bir şey geldiğini düşünüp ürperdim. Jake ile koridorlara ayrılıp onları aramaya başladık. Buraya kim geldiyse dehşet saçmış gibiydi. Takım elbisemin içindeki FBI kimliklerini kontrol ederken merdivenden inen birisiyle çarpıştık. Bu Dean'dı.

"Dostum hangi cehennemdeydin? Senin derdin ne?"

"Geç bunları Sam."

"Jo kayıp. Evet bunu biliyorsun. Ama gözlerinden onu hiç umursamadığın çok net fark ediliyor."

"Onu umursuyorum. Şu işten kurtulur kurtulmaz onu bulacağım. Sakın benimle önyargılı sözlerinle konuşma. Şimdi gel de Arya'yı bulmama yardım et."

"Arya'yı neden bulacakmışız?"

"Birazdan görürsün."

Dean'ı gördüğüme sevinsem mi yoksa ona kızsam mı bilemedim. Yüzüne endişe yayılmışa benziyordu. Karşımıza Jake çıktı. Dean bir yandan hızla merdivenlerden inerken bir yandan Jake'in ağzını açmasına fırsat vermeden

"Sakın soru sorma! Acele etmeliyiz. Sadece beni takip edin." dedi. Dean'in fazlasıyla gergin ve mühim bir durum olduğunu anlayan Jake sesini bile çıkarmadan bana "Neler oluyor?" der gibi bakış attı. Bense sadece omuz silkmekle yetindim. Çünkü ben de bu olanlara bir anlam veremiyordum. Dean'in Jo'ya zarar veren kötü emeller peşinde olan bir şeytan için bu kadar endişelenmesine anlam veremiyordum. Acaba ona aşık mı oldu diye düşünmekten kendimi alamadım.

Dean'in ağzından:

Sam'in dedikleri zaten gergin olan sinirlerimi daha da germişti. Jo'yu düşünmediğimi nasıl düşünürdü. Elbette Jo'yu düşünüyordum ama şu an tek düşündüğüm Arya'ydı. Anlam veremediğim bir şekilde onun için fazlasıyla endişeleniyordum. Yoksa ona aşık mı oluyordum? Peki ya Jo nolacaktı? Hangisini gerçekten seviyordum? Tüm bu düşünceler havuzu karşımda görünce uçup gitti. Kalbim daha da hızlı atıyordu. Zaman kaybetmeden ileri atıldım. Kapı içerden zincirlenmişti. Kendimi çok sıkışmış hissediyordum ama adrenalin tüm duygularımdan daha da yüksekti. Jake ve Sam de benimle birlikte kapıya yüklendi. Büyük bir çabadan sonra kapıyı açabildik. Hiç düşünmeden içeri girip havuza atladım. Arya havuzun dibinde ölü gibi yatıyordu. Onu öyle görünce kalbime büyük bir ağrı saplandı. Ölmemiş olmasını tüm kalbimde dileyerek ona doğru yüzdüm. Bedenini kollarımın arasına alıp yüzeye doğru atıldım. Yüzeye çıkınca Jake ve Sam hemen onu kenara doğru çekti. Derin bir nefes aldıktan sonra hemen havuzdan çıkıp Arya'ya doğru ilerledim. Açık renk teni solmuş, dudakları morlaşmıştı. Düşündüğüm şeyin olmasından korktuğum için nabzını dinlemeye cesaret edemiyordum. Ben öylece onun cansız gibi görünen bedenine bakarken Sam önce davranıp nabzını ölçtü.

"Dean."

Sam'in sesini duyunca irkildim. Öldü demesinden çok korkuyordum. Duymak istemiyordum. Daha önce bu acıyı babam ve Sam için çekmiş onlar için bu kadar endişelenmiştim. "Lütfen öldü deme" der gibi acıyla Sam'e baktım.

"Nabzı atmıyor."

Sam'in sözleri bıçak gibi kalbime saplandı. Boğazım düğümlendi. Kendi nefesimde boğuluyor gibiydim. Kulaklarım uğulduyordu. Onsuz nefes alamayacak gibi hissediyordum. Jake ve Sam'in yanında gözyaşlarımın akmasına izin veremedim. Zar zor ayağa kalktım. Tüm gücüm çekilmiş gibiydi. İçimden "Kendini toparla!" diye geçirdim ama toparlayabileceğimi sanmıyordum. Merdivenlere doğru yürüdüm. 3-4 basamak çıktıktan sonra basamaklara oturdum. Onun ölmüş olmasını kabullenemiyordum.

Sam'in "DEAAAAAN!" diye bağırışını duyduğumda ne kadar zaman geçtiğinin farkında değildim. Kendimi toparlamaya çalışarak basamaklardan indim. Havuza doğru yöneldiğimden Arya'nın öksürerek yuttuğu suları geri kustuğunu gördüm. O an dünyadaki en mutlu insanın ben olduğumdan şüphe yoktu. İçimi küçük bir çocuk gibi neşe kaplamıştı. Yüzüme yayılan gülümsemeyi hissedebiliyordum. Arya'ya doğru koşup yanına oturdum. 1-2 dakika sonra Arya gözlerini açtı. Gözlerini açtığında pentagramlı gözlerinin çıkmasını bekliyordum ama ilginç bir şekilde gözlerini açtığında normal duru yeşil gözleri ortaya çıktı. Şaşkınlığımı farkında olmadan sesli bir şekilde dışa vurdum. O sırada bir kadın sesi duyuldu. O tarafa baktığımda Arya'nın lanet olası annesini yani Eisheth'i gördüm. Ona öfkemi kusmama fırsat vermeden konuşmaya başladı.

"Arya'nın ölümü insana dönüşmesi için 5 mühürden biriydi. 4 mühürün de kırıldığına emin olduktan sonra geriye bir tek Arya'nın ölmesinin gerektiğini biliyordum. O yüzden yıllar sonra ortaya çıktım. İşimi zorlaştırmadığın için teşekkürler sevgili kızım."

Yazmayalı baya olmuş. Aslında hikayeyi yazmayı bırakmıştık ama sonra okuyucu sayısının arttığını görünce devam etmeye karar verdik. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyoruz.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 15, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Demons Above.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin