Bir rüyadaydım.
Bellatrix'in yanındaydım ama işin ilginç yanı bana düşmanı olarak değil de dostu olarak yaklaşmasıydı. Yakınıma geliyor ve gelirken gülümsüyordu.
"Biz artık arkadaşız Hermione," dedi yanıma yaklaşarak. Eliyle yüzümü tuttuğunda, tuttuğu yerde bir kesik açılmıştı. Sonra eliyle alnımdaki teri sildi ve orada da bir yara açıldı. Dudağımın kenarındaki kanı sildi ve orası da kesildi. Yüzümün yok olduğunu hissediyordum. Ne kadar dokunuyorsa o kadar kesikler açılıyordu. En sonunda geri çekildi.
"Ben dostlarımla oynamayı severim," diyerek gülmeye başladı. Tiz kahkahası kulaklarımı sağır ediyordu. Suratım, dokunuşlarının sonlanmasına rağmen kesilmeye devam ediyordu. İlk önce derim yüzümden kalktı. Derimin yere düşüşünü korkuyla izlemiştim. Sırayla suratımdaki tüm katmanlar dökülüyordu.
Yeniden yanıma yaklaştı ve geriye kalan kafatasımdan sıkıca tuttu. Kafatasımın yanmasıyla beraber uyandım.
Uyanmamla beraber suratıma kesikler atanın Ron'un baykuşu Pigwidgeon olduğunu gördüm. O küçük şeyi doğru düzgün seven bendim ve gecenin bir yarısı suratımı çizerek uyandırıyor muydu beni?
"Sorun ne Pig?" diye sordum uykulu ama aynı zamanda kızları uyandırmaktan çekinen bir sesle.
Pig ötmeye başlayınca onu susturmaya çalıştım ama gerek kalmamıştı. Ayağında tuttuğu mektubu bırakıp uçarak camdan aşağı indi. Onu Ron mu göndermişti? Gecenin bu vakti hem de?
Kafamdaki çiziklerden akan kan damlalarını yorganıma silerek mektubu açtım.
Kızlar yatakhanesinin olduğu kulenin aşağısındayız. Seni bekliyoruz çabuk gel. Hermione uykum var. Ciddiyim lütfen çabuk gel.
Mektubu yatakta bırakıp yataktan çıktım. Ayağıma baykuş kafalı gece terliklerimi giydiğimde uyuyan kafalar uyanmaya başlamıştı.
Kızları uyandırmayacak yavaşlıkla camı açtım ve aşağıya baktım. Biri turuncu olan iki kafa vardı. Ron, Harry'nin kolunu dürterek beni gösterdi. İkisi birden eliyle aşağı inmemi işaret etti.
Camı kapatıp, yatağımın yanındaki çekmeceden bir nane şekeri alıp ağzıma attım. Dolaptan da ayakkabılarımı alıp giydim.
"Hermione?" diye seslendi bir ses. Arkama döndüğümde Ginny'nin uyandığını gördüm. "Nereye gidiyorsun?"
Ona nereye gittiğimi, Harry ve Ron'un gecenin bir yarısı uyandırdığını söyleyebilirdim ama eğer Harry ve Ron, Ginny'nin de gelmesini isteseydiler, kağıda onu da yazarlardı.
"Çok susadım."
"Gecenin bu vaktinde sana su getirecek ev cinini nereden bulacaksın," dedi ve kafasını yastığa attı.
"Bulurum ben," dedim ve odadan çıktım.
Ortak salondan da çıkıp Hogwarts koridorlarında dolanıyordum. Uykulu uykulu yolu karıştırıp, bir iki kere başka koridora saptığım oluyordu ama doğru yolu bulmuştum.
"Aah!"
Bir koridoru döndüğüm sırada sertçe birine çarpmıştım.
"Granger?" dedi parlak sarı saçlı çocuk. Gece gece Malfoy dışarıda ne yapıyordu? Üstü de, benim aksime gayet şıktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Crazy in Love | Dramione
Fanfiction"Sana Bulanık dediğim için üzgünüm Granger. Aptalın tekiydim," dedi buruk bir gülümsemeyle. "Aslında Malfoy, hala aptalsın," diye düzelttiğimde uzun zamandan sonra ilk defa gülmüştü. Oysa ki ben şaka yapmamıştım. Gryffindor Prensesi'ne aşık olan bi...